İbrahim Kalın: Saldırı Ankara'nın Suriye savaşına yönelik pozisyonunu etkileyecek
.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, 17 Şubat'ta başkentte 28 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırısının, Ankara'nın Suriye savaşına yönelik pozisyonu etkileyeceğini belirtti.
Kalın, Daily Sabah gazetesi için kaleme aldığı "Ankara'daki saldırı yeni fay hatlarını ortaya çıkardı" başlıklı makalesinde, 1980'lerden bu yana PKK ve benzer terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye için bu tür terörizmin yeni olmadığını ancak 17 Şubat'ta yaşanan saldırının pek çok açıdan bir ilk olduğunu kaydetti.
Bu saldırının PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD ve silahlı kolu YPG'nin yanı sıra PKK'ya yönelik mücadelede de geniş kapsamlı sonuçlar doğuracağını vurgulayan Kalın "Saldırı, Ankara'nın Suriye savaşına yönelik pozisyonu da etkileyecek" ifadelerini kullandı.
YPG militanlarından oluşan Suriye Demokratik Güçleri'nin saldırının sorumluluğunu üstlenmediğine değinen Kalın, ancak kanıtların olayın arkasında YPG olduğunu açıkça ortaya koyduğunu vurguladı.
İntihar bombacısı Salih Neccar'ın, 2014’te terör örgütü PYD kontrolündeki Haseke-Kamışlı'dan Türkiye’ye giriş yaptığına işaret eden Kalın, YPG tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkan saldırının, Cizre, Silopi, Sur ve Nusaybin ilçelerinde PKK'ya yönelik başlatılan operasyonlar sonrası KCK'da çıkan tartışmaların arkasından meydana geldiğine dikkati çekti.
Tartışmada bir grubun son iki ayda yaklaşık bin militanını kaybeden PKK'nın bu tür intihar saldırıları düzenlemesi gerektiğini belirttiğini, diğer grubun ise bu tür saldırılara PKK'nın DAEŞ gibi görünmesine yol açacağını söyleyerek karşı çıktığını aktaran Kalın, "Ankara'daki intihar bombacısının memleketi Amude'de, Türkiye'ye karşı savaş açan PYD ve YPG teröristleri tarafından yayınlanan çeşitli açıklamaları da not etmeliyiz" görüşünü dile getirdi.
Başkentteki saldırıdan bir hafta önce, 10 Şubat'ta kaydedilen bir videoya işaret eden Kalın, "Amude halkı olarak, şu andan itibaren - Asayiş, YPG, YPJ ve HPJ - mevcut her yolu deneyerek halkımızın haklarını müdafaa edeceğiz" ifadelerine yer veren teröristlerin, Türkiye içinde PKK'ya destek vererek, "Batı ve Kuzey Kürdistan'daki halkımızla Erdoğan'ı kendi kanında boğacağız" dediğini vurguladı.
Kalın, bu bildirilerin başında, KCK yöneticilerinden Murat Karayılan'ın, Ankara saldırısının Türkiye'de PKK'ya, Suriye'de Azez yakınlarındaki YPG mevzilerine düzenlenen operasyonlara "misilleme olabileceği" sözlerinin yer aldığını belirtti.
Ankara'daki saldırının, Türkiye ve Suriye'de teröre karşı verilen mücadelede ezber bozan bir durum olduğunu dile getiren Kalın, devlet yetkililerinin, Türkiye'de, Suriye'de yahut Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nda, her nerede olursa olsun teröristlerin peşini bırakmayacağı sözü verdiğine dikkati çekti.
Kalın, makalesine şöyle devam etti:
"Türkiye, ABD’nin YPG’ye olan desteğine haklı olarak tepki göstermektedir. 24 Kasım 2015 tarihinde Rus savaş uçağının düşürülmesini takiben, Rusya’nın Türkiye’ye karşı her şeyi ve herkesi kullanmak isteyerek YPG’yi destekleme konusunda harekete geçmesi belki anlaşılabilir. DAEŞ karşıtı strateji bir muammayla karşı karşıya kalmaktadır: YPG, DAEŞ’e karşı savaşan karşıt gruplara saldırı düzenlerken, DAEŞ de daha önce olduğu gibi güçlü ve faal olan konumunu sürdürmekte ve Esed rejimi de günden güne güçlenmektedir. Bu arada da Rusya diplomasi yapıyor izlenimi verirken bir yandan da Rus jetleri, Suriye kasabalarını ve şehirlerini bombalamaya devam etmektedir. Ruslar, geçen Aralık ayından beri, tüm ateşkes anlaşmalarını ihlal etmiştir ve Münih deklarasyonundan sonra bile rastgele gerçekleştirdikleri hava saldırılarına devam etmektedir. Son zamanlarda, Rus hava saldırılarında 2 binden fazla sivil hayatını kaybetmiştir.
Bu, Suriye’deki olası DAEŞ sonrası durumla ilgili bir soruyu gündeme getirmektedir. DAEŞ mağlup edilse bile - ki DAEŞ’e saldırıp, Esed rejiminin işlediği savaş suçlarının yanına kar kalmasına izin verme stratejisiyle bu pek mümkün gözükmüyor - Suriye’deki savaş sona ermeyecektir. Zira, Rusya ve İran tarafından desteklenen Esed rejimi Suriye halkına karşı savaşmaya devam edecektir. Bu da daha fazla kan dökülmesi, daha fazla savaş ve daha fazla mülteci anlamına gelmektedir."Kalın, makalesinin sonunda, "Uluslararası toplumun 4 yıldır Suriye halkını korumak konusunda gösterdiği muazzam başarısızlık, 21. yüzyılın en kanlı savaşına ve en kötü insani krizine neden oldu. DAEŞ'le savaşmak adına terör gruplarına destek verenler, zaten kötü olan durumun daha da kötüleşmesine neden oluyor" ifadelerini kullandı.