HDP, 2 ayrı talep!
.
HDP, ’Yargının siyasi iradenin memuru gibi davrandığı’ ayrıca ’yargısız infazların ve sivil ölümlerinin arttığı’ iddiaları ile ilgili olarak 2 ayrı Meclis Araştırması istedi. Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Meral Danış tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan ilk araştırma isteminin gerekçesinde toplumsal muhalefetin, düşünce ve ifade hürriyetinin engellenmesine yönelik kamu görevlilerinin yapmış olduğu hukuk dışı işlemlerde yargı erkinin bağımsız bir güç olarak hareket etmediği savunuldu. Danış, "Siyasi iradenin memuru gibi toplumsal muhalefeti susturmaya yönelik bir çaba içerisinde olduğu, yine kolluk güçlerinin muhalif kesimlerin yaşam hakkını elinden alma hakkını kendinde gördüğü acı bir tablo ile karşı karşıyayız" derken şöyle devam etti: "Mülki amirlerden sağlık çalışanlarına değin geniş bir spektrumda kamu görevlilerinin de iktidar partisinin memuru gibi hareket ettiğini gözlemlemekteyiz. Kişilerin sağlık hakkından sorumlu olan sağlık görevlilerinin neredeyse hükümetin polisi gibi yaralı, hasta tutuklu ve hükümlülere kötü muamele ediyor oluşu izaha muhtaçtır. Açıklamış olduğum üzere, sivil vatandaşa yönelik sergilenen düşman hukukunun sebep ve sonuçlarının tespit edilmesi ve mevcut hak ihlallerinin yerinde incelenmesi önem arz etmektedir. Bu bahisle sivil halka yönelik işkence ve kötü muamelelerin yerinde tespiti için bir komisyon kurulmasını gerekli görmekteyiz."
İSTATİSTİKLİ GEREKÇE
Diğer Meclis Araştırması önergesinde de sivillerin ölümü konusunda Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu (PVSK) değişikliklerine paralel olarak ölüm sayılarının arttığına dikkat çekilerek şöyle denildi: "2007 yılında PVSK’da yapılan değişiklilerin yapılmasından hemen bir önceki yılda gerçekleşen yargısız infazlar neticesinde 24 kişi polis tarafından öldürülmüşken, yasa değiştikten sonraki bir yılda bu sayı 37 kişiye, 2009 yılında ise 48 kişiye çıkmıştır. 2007 yılı değişiklikleri neticesinde toplam 181 sivil yaşamını yitirirken; 4 Nisan 2015 günü Resmi Gazetede yayımlanan İç Güvenlik Paketinin yasalaşması neticesinde 88 kişi polis ve asker kurşunu ile yaşamını yitirmiş bulunmaktadır. Bu 88 ölüm vakıasından sadece 24’ü bir hafta gibi kısa bir süre içerisinde Cizre’de gerçekleşmiştir. İçlerinde 35 günlük bir bebekten başlamak üzere çok sayıda küçük çocuk ve yaşlı insanın olduğu sivil kayıplar ancak savaşlarda söz konusu olur. Yengisiz bir savaşa özgülenmiş olan hükümet, nerdeyse topyekün sivil katliamı göze almıştır. Görüldüğü üzere, yaşam hakkı hem yasalar hem de fiili uygulamalar neticesinde rafa kaldırılmış ve böylece polis ’önleme hukuku’ adı altında getirilen düzenlemeler ile demokratik bir sistemde asla kabul edilemeyecek olağanüstü yetkilerle donatılmış; şiddet meşrulaştırılmıştır. Bu meşrulaşmanın diğer boyutu da, açıkça Kürt sorunu ile ilintilidir. Nitekim yaşanan hak ihlallerine ilişkin tablolara baktığımız vakit, yaşamını yitirenlerin büyük kısmının Kürt olduğunu ve neredeyse sadece Kürt oldukları için yaşam haklarının ellerinden alındığını ve maalesef bu durumun rutin bir uygulamaya dönüştüğünü de görmekteyiz. Netice itibariyle evrensel hukuk normları ile bağdaşmayan yasal düzenlemelerin de cevaz verdiği sivil ölümlerin nedenlerinin, oluş biçimlerinin ve bu konuda neler yapılması gerektiğinin tespiti amacıyla mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasını gerekli görmekteyiz."