FBI'a aşure dağıttı!
.
Milliyet Gazetesi yazarı Kadri Gürsel yazdı...
Dünkü yazıda, Gülen Hareketi taraftarlarının geçen “aşure ayı” boyunca Chicago’da 12 bin kap aşure dağıttıklarından bahsetmiştim. İngilizceye “Noah’s pudding”, yani “Nuh’un pudingi” olarak giren aşureye “barış içinde birlikte yaşama”nın sembolizmi atfediliyor.
Nohut, fasulye, buğday, kuru incir, kuru kaysı, aynı tencerede kaynarken ortak bir tat meydana getiriyorlar ama bu arada kimliklerini de yitirmiyorlar...
Amerika’da “aşure olmak” kolay... Çünkü kurucu ortak değerler, ortak bir tadın oluşmasını sağlıyor.
Türkiye’de ise bir “değerler çatışması” yaşandığından, nohutla kuru incirin aynı tencerede “aşure olması” maalesef kolay değil...
Biz Amerika’da aşure dağıtanlara dönelim...
Gülen Hareketi’nin orta batı eyaletlerinde temsil gücü en yüksek kuruluşu olan Niagara Vakfı’nın Genel Müdür Yardımcısı Hakan Berberoğlu (Dünkü yazıda yanlışlıkla “Başkan Yardımcısı” yazmışım; düzeltirim) aşure dağıttıkları yerler arasında üniversiteler ve kiliselerin yanı sıra Chicago’daki FBI binasını da saydı. 12 bin kap aşurenin 3 bin 500’ünü burada ikram etmişler.
FBI (Federal Soruşturma Bürosu), ABD’nin federal polisi...
Öyle her önüne gelen FBI binasında aşure dağıtamaz. Hele bir de 11 Eylül saldırıları sonrasının Amerika’sında Müslüman iseniz ziyadesiyle iyi ilişkiler kurmanız, güven tesis etmeniz gerekir ki Niagara Vakfı bunu başarmış. FBI’ın Chicago Bölge Başkanı Robert D. Grant’in yaklaşık üç yıl önce vakfa gelerek burada bir konuşma yapmış olması da bu güvenin timsali...
Gülencilerin gittikleri her ülkede kurulu düzenle yakın ve iyi ilişkiler kurmak istediklerini zaten biliyoruz. FBI’da aşure dağıtmalarını da bu saik ile açıklıyorlar ise buna saygı duymakla yetinirim. Aşurenin, onu yiyen FBI mensuplarının zihinlerinde bıraktığı tadın ne olduğu beni daha çok ilgilendiriyor.
Chicago’da yüz bin Müslüman yaşadığı söyleniyor ve FBI’ın bu kentteki en önemli vazifelerinden biri bu Müslümanların arasında varsa “teröristleri” bulup etkisizleştirmek. Yani kafalarının sürekli bir “Müslüman terörist” imgesiyle meşgul olduğunu varsayabiliriz.
Ve Gülenciler, Chicago’da ve ABD’de mevcut oldukları her yerde, sadece FBI’ın değil, bütün Amerikan kurulu düzeninin karşısına Hakan Berberoğlu’nun ifadesiyle “Terörist olmayan, sakalsız, kravatlı, takım elbiseli, içe kapanık yaşamayan Müslümanlar” olarak çıkıyorlar.
Amerika’daki söylem ve eylemleri de bu dış görünümle uyumlu... Hoşgörüden, barıştan, diyalogdan bahsediyorlar; faaliyetlerinde eğitim ve ticarete verdikleri önem ise malum... Ve dahası anti-Amerikancı değiller.
Chicago’daki FBI görevlilerinin kafasındaki “Müslüman terörist” imgesi ne kadar olumsuzsa, “Gülenci” imgesinin de o nispette olumlu bir içerik kazanması bu durumda kaçınılmaz.
Chicago’da FBI’ın yerel “radarında” beliren bu olumlu görüntünün anında Washington DC’deki “büyük ekran”a yansıdığı, orada da ABD’nin “İslamcı aşırılık”la yaşadığı küresel sorun karşısında bir alternatif olma değeri kazanarak tüm dünyaya yayıldığı varsayılmalıdır. Chicago’daki FBI binasında ikram edilen bir kap aşurenin zincirleme küresel etkisi budur.
Gülen Hareketi’nin ABD’deki bazı etkili çevreler tarafından, başta şiddet olmak üzere hemen bütün veçheleriyle büyük sorunlar yaşanan İslamcı aşırılığa karşı İslam’ın içinden verilmiş rasyonel bir cevap olarak görülmesi kimseyi şaşırtmamalı.
Chicago’daki Gülen Konferansı’nda da bu olumlu algı çeşitli açılardan ifade edildi.
Konuşmacılar, çoğunlukla Amerikalı ve genellikle uzun zamandır Gülen Hareketi üzerinde çalışan öğretim üyeleriydi.
Yukarıda değindiğim algı hakkında fikir vermesi bakımından ilginç bulduğum birkaç cümleyi aktararak bitiriyorum:
“Carter Findley (Ohio Eyalet Üniversitesi): 21. yüzyılda Gülen Hareketi, Gandi hareketinin 20. yüzyılda yarattığı etkinin bir benzerini meydana getirebilir.
Jeremy Walton (New York Eyalet Üniversitesi): (Gülen Hareketi) Post modern bir sosyo-politik hareket ve her şeye rağmen devleti etkilemek gibi bir eğilimleri yok.
Greg Barton (Monash Üniversitesi, Avustralya): (Gülen Hareketi) Diğer bütün ulusaşırı hareketler içinde ilerici hareket olma özelliğini taşıyor. Diğerleri İslamcı ve İslami dava yönelimli...
Jon Pahl (İlahiyatçı, Temple University): Gülen’in pragmatik mistisizmi küresel barış hedefine hizmet ediyor.”