Erdoğan: Kusurlarımız elbette oldu
.
Erdoğan, “Kusurlarımız elbette oldu... Anında bütün ihtiyaç sahiplerine ulaşmak mümkün olmadı... Böyle büyük ve geniş çaplı bir afette, bu tür aksaklıkların yaşanması gayet tabiidir... Zaman ilerledikçe bu aksaklıklar giderilmiş, en ücra köşeye kadar ihtiyaç sahiplerine ulaşılmıştır” dedi.
Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında Van’daki depremle ilgili hem özeleştiri yaptı, hem de çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Başbakan’ın mesajları özetle şöyle:
DERİNDEN SARSTI
23 Ekim’de merkez üssü Van’ın Tabanlı köyü olan 7.2 şiddetinde bir deprem meydana geldi, hepimizi derinden sarstı... Bu felaket günlerinde, tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir dayanışma sergileyen, kardeşliğimizi tüm dünyaya bir kez daha en müşahhas şekilde ispat eden 74 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının da her birine kalpten teşekkür ediyorum.
AŞIRI PANİK YAŞANMADI
Maalesef, her toplum, her ülke bu acı tecrübeleri yaşıyor, yaşamak zorunda kalıyor. Ancak, bu tecrübelerden dersler çıkarmak, depremin yaralarının sarılmasında en doğru yöntemleri bulmak mecburiyetindeyiz. Nitekim bu son hadisede, geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerden büyük oranda dersler çıkarıldığına, geçmişteki hataların tekrar edilmediğine, çaresizlik ve aşırı panik yaşanmadığına şahit olduk... Kamu kurum ve kuruluşlarımızın, sivil toplum örgütlerimizin, sağlık kuruluşlarımızın, yerel yönetimlerimizin, arama kurtarma ekiplerimizin, yardım kuruluşlarımızın, güvenlik güçlerimizin ivedilikle bölgeye intikal ettiklerini gördük. Her ne kadar aksaklıklar, eksiklikler olsa da gerekli teçhizatlar, yardım malzemeleri süratle afetzedelerle buluşturuldu, bölgedeki yaralar bir an evvel sarılmaya başlandı.
22 MİLYON LİRA YARDIM
İlk etapta, Başbakanlık kaynaklarından 13 milyon lirayı bölgede yaraların sarılması, ihtiyaçların giderilmesi için seferber ettik. Başbakanlık hesabına vatandaşların yaptıkları yardım, yaklaşık 22 milyon lira rakamına ulaştı... Çadır ve battaniye dağıtımından günlük gıda teminine, sağlık hizmetlerinden psikolojik desteğe, ısınmadan eğitime, tarımdan maliyeye kadar her alanda ama her alanda geniş spektrumlu bir yaklaşımla bölge insanının elinden tuttuk, tutacağız. Kusurlarımız elbette oldu. Elbette anında bütün ihtiyaç sahiplerine ulaşmak mümkün olmadı. Ancak, böyle büyük ve geniş çaplı bir afette, bu tür aksaklıkların yaşanması takdir edersiniz ki gayet tabiidir. Nitekim, zaman ilerledikçe bu aksaklıklar da giderilmiş, en ücra köşeye kadar ihtiyaç sahiplerine ulaşılmıştır.
KALICI KONUTLAR
Kalıcı konutları 24 saatte kurmak mümkün değil. Onun için burada Elazığ’da, Erzurum’da, Bursa’da olduğu gibi, 6-8 ay gibi bir zamana ihtiyacımız var.
BİZİ ASIL YIKAN
Bizi asıl yıkan, bize asıl zarar veren, depremin kendisinden çok, depreme karşı gerekli hassasiyetin gösterilmemiş olmasıdır, felaketlere karşı gerekli hassasiyetin gösterilmemiş olmasıdır. Van depreminde bunu bir kez daha tecrübe ettik. Yapılan onca uyarıya, yaşanan onca acı tecrübeye, ödenen onca ağır bedele rağmen, tedbirin elden bırakıldığına, çürük binaların inşa edildiğine, nerede yapılacak nerede yapılmayacak buna dikkat edilmeden binaların inşa edildiğine, çürük binalarda yaşandığına şahit olduk, hala da oluyoruz. Yıkılan binalar, enkazlar her şeyi ayan beyan ortaya koyuyor. Beton bina adı altında adeta kumdan kaleler, kumdan binalar, kumdan meskenler inşa ediliyor.
İNTİHARLA EŞ ANLAMLI
Binaların kalitesiz malzemeyle yapılması yetmezmiş gibi, ’daireyi, dükkanı, mağazayı genişleteceğim’ düşüncesiyle binalardaki taşıyıcı sütunlar kaldırılıyor, kolonlar kesiliyor. Belediyeler de müteahhitler de denetim elemanları da bu ihmallerin cinayetle, intiharla eş anlamlı olduğunu artık kabul etmek durumundadır.
YARAMIZA TUZ BASIYOR
Deprem sonrasında özellikle sosyal paylaşım sitelerinde, bazı televizyon ekranlarında, bazı gazete köşelerinde ortaya konan ayrımcı tutum ve tavır da yaramıza tuz basıyor. Allah’a hamd olsun milletimiz, bu ırkçı, ayrımcı, bölücü tavır ve imaların hiçbirine prim vermedi. Van depremiyle yer sarsılırken, bizim kardeşliğimiz, uhuvvetimiz, muhabbetimiz daha bir pekişti, daha bir güçlendi. Depremin ortaya çıkardığı bir gerçek daha var. O da şudur: Trakya’nın, Anadolu’nun farklı coğrafyalarında, farklı şehirlerinde, farklı bucaklarında yaşayan insanlarımız, bizi birbirimize düşman etmek isteyenlere inat, deprem felaketi sırasında da aralarındaki ülfeti daha da artırmış, birbirleriyle daha sıkı kenetlenmiş, örnek bir dayanışma sergilemiştir... Hiçbir odak, bu kardeşliğimizi gölgeleyemeyecektir, hiçbir güç bu dayanışma zincirini kıramayacaktır.
AZRA BEBEK
Her ne kadar afet bölgesindeki çalışmalar neticesinde, hepimizi üzen ölüm haberleri alsak da, enkaz altından cesetler çıkarılsa da bir tek bebeğin sesi dahi hepimizi sevince boğmaya yetmiştir... Özellikle Azra bebeğin, o minicik yavrunun, Erciş’te enkaz altından, burnu bile kanamadan sağ salim kurtarılması bir nebze de olsa acımızın hafiflemesine vesile olmuştur. Azra bebek, adeta tüm milletimizin umudu, sembolü haline geldi.