‘Cici çocuk kimi aldatıyorsun?’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yenikapı'da yapılan 'Milyonlarca Nefes, Teröre Karşı Tek Ses' mitinginde konuşuyor...
Vatan Haber
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Yenikapı'da gerçekleştirilen "Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses" mitinginde konuştu. "Benim bugün buradan milletimden bir ricam olacak" diyen Erdoğan, 1 Kasım seçimlerinde TBMM’ye hangi partiden olursa olsun fark etmez, 550 tane yerli milli bedeni ve kalbiyle bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum. Herhalde ne demek istediğimizi anlıyorsunuz değil mi?" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Yenikapı’daki konuşmasına “İstanbul... Vatanım İstanbul, canım İstanbul, sevdam İstanbul... ‘Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar’ İstanbul. Bugün burada, milyonlarca nefesiyle teröre karşı tek ses olarak bir araya gelen İstanbul. Sizleri tüm kalbimle selamlıyorum. 81 vilayetimizdeki 78 milyon vatandaşımızı selamlıyorum. İstiklalimiz ve istikbalimiz uğruna, gül bahçesine girercesine, toprağa düşen şehitlerimizi, rahmetle, minnetle yad ediyorum. Şehitlerimizin yakınlarına, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum” dedi, ekledi: “Ebedi vatanımızı, son devletimizi, bin yıllık kardeşliğimizi, kimi zaman tüm fesat odaklarına rağmen, o etnik fitneyle, mezhep fitnesiyle, sapkın akımlarla bölmek isteyenlere en güzel cevabı işte buradan, Yenikapı’dan bugün sizler veriyorsunuz.”
Bin yıllık kardeşlik yürüyüş
Yahya Kemal’in ‘Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi!/ Senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi!/ Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın/ Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın!’ dizelerini hatırlatan Erdoğan, “İnanıyorum ki, Yahya Kemal’in dua ettiği o büyük milletin ta kendisisiniz. Sizin bu azminiz, bu kararlılığınız, bu samimiyetiniz sürdüğü müddetçe, evvelallah bu milleti bin yıllık yürüyüşünden kimse alıkoyamaz” dedi.
Erdoğan, Hacıbektaş-ı Veli’nin “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız” sözünü aktararak katılımcılara, “Bunda bir sıkıntımız var mı?” diye sordu. Katılımcılardan “Hayır” yanıtını alan Erdoğan, milletlerin hayatlarında imtihan dönemleri olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
Biz de millet olarak, bin yıl önce bu coğrafyaya bastığımızda kesintisiz devam eden bir imtihan sürecinin yeni bir safhasını yaşıyoruz. Bizim bu imtihandaki asıl gayemiz nedir? ‘Halka hizmet, hakka hizmettir’ ölçüsü. Bu ölçüyü yakalamak, onun adını yükseltmek, el üstünde tutmak için bu yolda yürüyoruz. Öyle mi? ‘İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır’... İlkemiz bu. Bu davanın sembolü ve en büyük şahidi de dört bir yanımızda dalgalanan şu ay-yıldızlı al bayrağımızdır.
‘Sazla, cazla bu iş yürümez’
Çıkmış birisi ne diyor, ‘Bayrağa saldırı mı var?’ diyor. Daha ne olacaktı? Yalan üzerine inşa ettiğiniz bir dünyanız var. Cesetleri kendilerine ait paçavraya saranlar... Ve ondan sonra da bayrağa saldırı mı var? Zorla kongrelerinizde bayrağımızı astınız, zaman geldi bayrağımızı indirmeye kalktınız ama şimdi bazı beyaz Türklerin destekleriyle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Sazla, cazla bu iş yürümez ama ben gerçek saz sahiplerini bir kenara koyuyorum. Onlara saygım çok. Bayrağımız... ‘Yolumuz karlı dağlara düştüğünde, kızıllığında ısındığımız, çöllere düştüğünde gölgesine sığındığımız’, doğumumuzdan düğünümüze, ölümümüze kadar, hayatımızın her önemli anında gözümüzün önünden ayırmadığımız bayrağımız...”
Bayrağa yan bakan mankurt
Erdoğan, “Bayrağın düşmemesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık ve kaçınmayacağız” dedi, şöyle devam etti:
İhtiyaç ortaya çıktığı zaman, sağımıza solumuza bakmadan, onun uğrunda can vermeyi, cana minnet sayarak her birimiz vazifemize koştuk, koşarız. Malazgirt Ovası’ndan İstanbul surlarına, Çanakkale tabyalarından Dumlupınar tepesine kadar hep bayrağımızla sembolleştirdiğimiz o kutlu davanın mücadelesini verdik, veriyoruz. Kardeşlerim, ‘Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzandığımız’ zafer günlerinden, boynumuza Sevr kemendinin geçirilmeye çalışıldığı kara günlere kadar her dönemde mücadelemizin de samimiyetimizin de şahidi işte bu bayraktır. ‘Bayrakları, bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Rengini şehitlerimizin kanlarından alan, hilali bağımsızlığın sembolü, yıldızı şehidimizin ta kendisi olan bu bayrağın anlam olarak dünyada eşi benzeri yoktur. Kim ki bu bayrağa sahip çıkıyorsa işte o yerlidir, millidir, Türkiyelidir. Kim ki bu bayrağa yan gözle bakıyorsa, indirmeye, yıkmaya, yakmaya çalışıyorsa işte o bu vatanla da bu milletle de bağı kalmamış olan köksüz, ruhsuz, aşksız, sevgisiz bir mankurttur.
550 YERLİ, MİLLİ VEKİL
‘1 Kasım’da gayret istiyoruz’
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, konuşmasında 1 Kasım seçimlerini de gündeme getirdi: 1 Kasım için sizlerden tarihi bir karar, tarihi bir gayret istiyorum. Hani diyorlar ya ‘Biz herhangi bir şey yapmıyoruz.’ Bakın ben söyleyeyim; 7 Haziran’da gittiler, muhtarları tehdit ettiler. Her ay içinde, her hafta en az bir kez muhtarlarla toplantı yapıyorum. 350-400 muhtarı Ankara’ya davet ediyorum. Geçenlerde Güneydoğu, Doğu’dan davet ettim. 90 tanesi gelemedi. İnceledik, geleceklerini bildirmişlerdi. Neden? ‘Tehdit altındayız, onun için gelemiyoruz’ dediler. Cici çocuk, siz kimi aldatıyorsunuz? Televizyon ekranlarında kimi aldatıyorsunuz? Şimdi 1 Kasım’a gidiyoruz, aynı oyunu yine oynayacaklar. Ama biz diyoruz ki bu millet, evelallah adam gibi adam bu millet inşallah bu tehditlere kulak asmadan gereğini yapacaktır.
Ülke için çalışacak vekiller...
Bayrağımız ortada. Benim bugün buradan, milletimden, ekranları başında bizi izleyenlerden bir ricam olacak. 1 Kasım seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne hangi partiden olursa olsun fark etmez, 550 yerli, milli, bedeni ve kalbiyle bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum. Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi? Şu anda Türkiye’nin tek ihtiyacı budur. Milli irade dışında bir çözüm yoktur. Sandıkta iradeye sahip çıkılırsa, Meclis’e yerli ve milli vekiller gönderilirse gerisi çok kolay. Bu konuda millete inanıyoruz, güveniyoruz. Gün bölücülük değil, fitne değil, kavga değil birleşme, kenetlenme, hedeflerimize odaklanma günüdür. Bunun için Rabia, tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet dedik.
‘Kürt sorunu benim de sorunum’
Erdoğan, Kürt sorununun, bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunu olduğunu, sorunların parça parça adresi olamayacağını belirterek, “Bütün sorunlar, Türk olsun Kürt olsun, Çerkez, Abhaz, Laz, Arap, Roman olsun bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunudur. Çünkü güneş herkesi ısıtır, yağmur herkes için rahmettir. Çünkü herkes aynı toprağın insanıdır, insanıyız. Millet olmak işte budur” dedi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Etnik değil, terör sorunu var
Bizi asıl üzen ise millilikle yerlilikle bu topraklarla irtibatını koparanların Türkiye üzerinde oynanan oyuna, gönüllü figüranlık yapıyor olanlardır. Ülkemizdeki teröre bulaşanlar da hangi saikte olursa olsun onlara destek verenler de bu coğrafyada niçin bulunduğunu bilmeyenlerdir. Şu bayrağın renginin, hilalinin, yıldızının anlamına müdrik olmayanlardır. Bu ülkede etnik kökeninden dolayı, hiç kimseyi dışlamadık, dışlamayız. Biz yaradılanı, Yaradandan ötürü severiz. Benim ülkemde etnik sorun değil, terör sorunu vardır. Bizim mücadelemiz de herhangi bir etnik gruba değil, terör örgütüne, ona destek verenlere karşıdır...
ERDOĞAN KONUŞMASINI ARİF NİHAT ASYA'NIN "DUA" ŞİİRİYLE BİTİRDİ
Biz,kısık sesleriz minareleri sen,ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler...göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver...cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!