Şampiy10
Magazin
Gündem

'Büyüklerimiz ‘güzel ölüm’ diyor ama...'

VATAN 30 madencinin hayatını kaybettiği madendeydi

ABONE OL
Vatan Haber

VATAN yazarı Nermin Bezmen’in Zonguldak’daki son durağı, 17 Mayıs 2010’da 30 madencinin hayatını kaybettiği Karadon Madeni... İşletme şefi İsmet Bektaşoğlu’nun sözleri yürek burkuyor: “Büyüklerimiz ‘güzel ölüm’ diyor. Halbuki kendileri itiraf ediyor ‘yüzde 98 önlenebilir iş kazası’ olduğunu. Ama firmalar önlem almıyor. Biz can veriyoruz.”

3 yıl önce 30 madencinin hayatını yitirdiği Karadon maden ocaklarının yolundayız. Bize Genel Maden İş Sendikaları Karadon Şubesi Başkanı ve Karadon muhtarı Neşat Cebeci eşlik diyor. Babası da madenciymiş. Daha delikanlılık çağında, arkadaşlarıyla beraber, harçlıklarını çıkarmak için kaçak maden ocaklarında kömür yüklerlermiş. Lise, ardından askerlik ve 1991’de madencilik kaderi olmuş. Çavuşluk yaparken, 2011’de genel seçimle sendikadaki görevine gelmiş. Sorumlu olduğu Karadon bölgesi, 3800 çalışanı ile en büyük maden havzası. 2010 yılında otuz madencinin öldüğü kazadan sonra, ocağın taşeron firması Yapı Tek’le başlayan mahkemenin seyrini anlatırken, emekle alay eden sistemi dillendiriyor. “Taşeron firmalara karşı çok mücadele ettik. Ama bürokrasinin ikna gücü ve işsizlerin ‘ekmek yiyelim’ derdi, direnci on dört günde kırdı.” Taşeron firmanın aslen inşaat firması olması dolayısıyla, maden iş sendikasına muhatap olmayı kabul etmemesi sebebiyle uzamış mahkeme. Yargıtaydan dönmüş. Bu defa da “Genel merkez adresimiz Zonguldak değil, Ankara” deyip itiraz etmişler. Mahkeme iki buçuk seneyi doldurmuş. TTK’nın işçileri için 1956’da yaptırdığı lojmanların önünden geçiyoruz. Birer katlı, mütevazı evlerin sayısı toplam 550, bu alanda TTK çalışanı ise 3800. Bu sebepten, lojman ancak kıdem sırasına göre veriliyormuş.



Ciğerinde pnömokonyoz, bir hak arayıcısı...

Madencilerin canını hiçe sayanların insafa gelmesi için bir müddet ocağa inip, kömür tozunu yutmaları, ölümü solumaları gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Ama Neşat Bey, “Mühendisler dışında, maden işçisi olmak için Zonguldak, Bartın veya Karabük’ün Yenice nüfus kütüklerine kayıtlı olmak gerekli” diyor. Aymazları, basiretsizleri kendimce cezalandırma formülüm uygulayamadan sona eriyor. Ama madende kaza olduğunda, daha cesetler içerideyken iş için sıradaymış insanlar. Yani; ölüme sürekli talep var. Ekmek derdinde, ölüme talip olunduğunu anlayabiliyorum, ama daha cesetler çıkarılmamışken “İşçi Çıkarma Genelgesi” yayınlayan yetkilileri duyunca, insanlık adına bir kez daha utanıyorum.

“Böyle acılı bir meslek olmamalı” diyor Neşat Cebeci, “Dünya ülkeleri madenciliği sübvanse ederken, bizde yoksulluk sınırı olan maaşı bile alan yok.” Ölümcül yoğun emek karşılığında, kömür tozu soluyarak yenen yemek için ise 4.64 TL veriliyormuş. Simit elli kuruşmuş Zonguldak’ta. İşçimiz dokuz simit alırsa, on dört kuruş da cebine kalır!!! “Et yemeyenin elinde kürek kayıverir” diye bir söz varmış, madenciler arasında. Ama belli ki; maden emekçimiz için ‘et’ kelimesi sadece bu deyimin içinde bir sözcük... “Her şeye rağmen, işçi, nezaretçi ve mühendisler, el ele, işi sorumlulukla götürüyorlar. Ama TTK’nın kendisini ispat etmiş mühendisleri pes etmekteler ya da uzaklaştırılmaktalar son on yılda. Sistem iflâsta. “Çok yazık oluyor” diyor Neşat Cebeci. Madencinin hastalıklarından konuşuyoruz. Bronşit, anfizem, akciğer kanseri ve pnömokonyoz hastalıklarının birinden biri maden işçisinin kaderi. Hastalık teşhis edilen işçiye ‘tozsuz çalışma raporu’ verilir, yer üstü işine yönlendirilirmiş. “Bende de var” diyor Neşat Cebeci, 1999’da teşhis edildi.” Sonra da gülümseyerek ekliyor: “Sigarayı bıraktım. Bir, belki, bir, iki sene uzatır ömrü...”

‘Performans değil, bal gibi kölelik sistemi’

Karadon Madeni’nin kapısında vardiya değişimine rast geliyoruz. Ocağa giremiyoruz ama dışarıda işçilerle sohbet etme şansım oluyor. Gözleri, emekdaşlarının acıları, yaşadıkları haksızlıklar ve umursamazlıkla yaralı ama vakur bakıyor. Konuşurlarken, yaptıkları işi zül kabul etmediklerini, tam aksine iftihar ettiklerini hissediyorum. Dört yıllık madenci Ayhan Saraç, “Zonguldak’ın kaderi olmasın ölüm. Üstelik öldüğümüzde ‘madenci ölmüş’ diyorlar. Çok ağır geliyor bu. İsmimiz yok mu bizim?” diyor. İşletme mekanik servis şefi İsmet Hacı Bektaşoğlu sözü alıyor: “Güzel ölüm diyor Bakan, ‘İşin fıtratı bu’ diyor Başbakan. Yok efendim, bu ne güzel ölüm, ne de işin fıtratı... Kendileri söylüyorlar, “Yüzde 98 önlenebilir iş kazası” diye. Ama özel şirketler, taşeron firmalar önlem almıyorlar. Denetleyecek olanlar da gerekli önemi vermiyor. Biz can veriyoruz.”

Maden işçileri 1828’den bu yana beş bin şehit vermiş. Sırf geçen sene seksen bir işçimizi kaybetmişiz ocaklarda. “Hiçbir iş alanında böyle şehit yok. Zonguldak yeryüzünü ısıtmak için ölenlerin şehri. Ülkenin en vefalı kenti, halkı iki kez zorunlu çalıştırılmış. Ama biz vefadan geçtik. Acınılmak da istemiyoruz. Hakkımızı istiyoruz!”

Maden işçilerimizin otuz günlük kıdem haklarının on iki güne düşürülme plânını dinlerken “Pes!” diyorum. TTK’da alınması muhtemel yeni işçiler için uygulanmak istenen performans sistemi de bir başka emek törpüsü. Bu sisteme göre üretilen kömürün kişi başına düşeni hesaplanacak ve ortalama kömür satış fiyatıyla çarpılıp elde edilecek rakamın yüzde 40’ı işçinin yövmiyesini oluşturacak. Bu sistemin bir başka türlüsünü taşeron şirketler uyguluyor. İş ilerleme yaptıkça hak edişlerini aldıklarından, işçi ücretlerini de yaptıkları ilerleme metresi oranında hesaplıyorlar.

“Yüzde 65-70 oranındaki zarar işçiye mâl ediliyor ve faturası ona çıkarılıyor. Buna da performans sistemi diyorlar. Bu, bal gibi kölelik sistemi” diyor İsmet Hacı Bektaşoğlu. TTK’nun zararının 460 trilyon TL hesap edildiği göz önüne alınırsa, yakında işçilerimizin ölüme inmek için üzerine para vermeleri istenirse hiç şaşmamak gerek. Madenciler, arkadaşlarının ölümünden sonra madene inerken nasıl bir psikolojiyle cebelleşiyorlar acaba? Emekçi Sabahattin Ercan, “Psikoloji diye bir şey kalmıyor ki...” diyor. Çocuğu henüz bir buçuk yaşındaymış. Cevabında çocuğu büyürken onunla ne kadar beraber olabileceği endişesini duyuyorum. Ayrılırken “Kocaman yüreklerinize selam olsun!” diyorum işçilerimize. Emek Lokantası’nın önünden geçip yola koyuluyoruz.

Taşeronlar ölüm saçıyor

Zonguldak’ta son durağımız, bu acılı, umutsuz, kısır döngüyü tersine çevirmek mücadelesini üstlenen Genel Maden İşçileri Sendikası’nın Genel Merkezi. Kendi babası da 1995 yılındaki maden kazasına kurban giden Başkan Eyüp Alabaş, emek davasında söz sahibi olmak için gereken emek kavgasını vermiş bir lider. On yıl yer altı madenciliği yapmış. Başkan Alabaş, ölümlerin yaşandığı tüm iş kazalarının taşeron şirketlerde meydana geldiğini söylüyor. “4857 Sayılı kanuna göre, ‘asıl iş’ taşerona devredilemez. Ancak, uzmanlık gerektiren özel işler taşerona verilebilinir. Bu kanuna rağmen ‘ulusal istihdam’ adı altında taşerona asıl işi veriyorlar. Sistem baştan arızalı” sözleri düşündürücü.

2002 yılından bu güne 12 bin işçi emekli olup, sadece 5 bin işçi alınmış. İşçi açığı can güvenliğine darbe vurmasına rağmen, Enerji Bakanı’yla, bölge vekilleri ile yaptıkları görüşmeler bir netice vermemiş. İş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıradaymışız. Çalışma Bakanımızın da bu kazaların yüzde 98’inin “önlenebilir” olduğunu söylemesi, aslında çok basit bir hesapla, her yüz can kaybımızın doksan sekizinin ihmâlden kaynaklandığını gösteriyor. Bu da, başından beri bana söylendiği gibi, kaza değil cinayete giriyor. Alabaş, “Bizim 2004 yılında, kaza olacak diye uyardığımız, havzamızda üretim olmayan yerde 2010 yılında patlama oldu. ‘Taşeronculuktan vaz geçilsin’ dedik. Uyarılarımız dikkate alınmadı. Arkadaşlarımızı kurban verdik. Kimse bizi bunun kader olduğuna inandıramaz. ‘Güzel ölüm’ler yaşamak istemiyoruz biz” diye konuşuyor.

Toprağına, madenine, emeğine sahip çıkmak ideallerinin ölüme terk edilmeyeceği aydınlık bir dünya dileğiyle vedalaşıyorum Zonguldak’la. İstanbul’a dönüyorum... Yol boyu yeşillere, mavilere bakıyorum... Hepsinde kömür tozu görüyor gözlerim. Burun kanatlarımda kömür kokusu... Gece karanlığı basıyor... Karanlıkta gölgeler görüyorum. Kocaman yürekli adamların gölgeleri... Ağlamak istiyorum...

Kömür lobileri ve özel şirketlerin büyük baskısı

Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Alabaş’ın kömür üretimiyle ilgili verdiği rakamlar da çarpıcı: “Türkiye’nin taş kömürü ihtiyacı 25-30 milyon ton. Biz 3 milyon ton üretiyoruz. İthalat 5 milyon dolar civarında. Türkiye’nin tüm enerji ithalâtı 60 milyar dolar. Taş kömürü sadece Zonguldak’ta çıkıyor. Bunun ekonomiye kazandırılması gerek. Son on yılda koklaşabilen taş kömürünün değer artışı, altından daha fazla. Ülkemizde çıkan 20-25 milyon kömürden ancak 5.5-6 milyon tonu koklaşabiliyor ki bu da sadece Zonguldak’ta. Türkiye’nin, yılda ortalama on milyon ton üretimle yüz, yüz elli yıl daha rezervi var. Ama son yıllarda TTK’na gereken önem verilmedi. Kömür lobilerinin ve uluslararası şirketlerin baskısıyla oldu bu. Bu bölge 164 yıldır emek yoğun çalışıyor. İşçimiz, emekçimiz sorumluluğunu yerine getiriyor. TTK, idari kadrolar, hükümet, yöneticiler, kendilerini sorgulasınlar, herkes kendine düşen sorumluluğu yerine getirsin. İsteğimiz bu.”

Gönlünü madene veren bir mühendis

Ocaklarına girmemiz ve fotoğraflamamız için bize imkân tanıyan Demir Madencilik’in Genel Müdürü Mehmet Çelik ile buluşuyoruz. TTK’nın havzasında üretim yapan Demir Madencilik, on yıldır taşkömürü üretimi yapan bir aile şirketi. Mehmet Çelik, TTK’dan emekli. “İşçisi ile, mühendisi ile bir ailedir madenci” diyor, “Aynı kaderi paylaşmanın getirdiği bu yakınlık hiçbir şeye benzemez. Şirket olarak olmazsa olmazımız; en kaliteli iş güvenliği ve işçi sağlığını temin etmektir. Risk analizleri periyodik olarak yapılmaya gayret ediliyor ve ona göre önlem alınmaya çalışılıyor. Çalışanların iaşeleri ücretsiz karşılanmakta, yemek ve yatak hizmeti sunuluyor. Gıda mühendisleri kalori değeri belirliyor. Ona göre mönü oluşturuluyor.” Bunları dinlerken bir nebze rahatlıyor içim ama ortalama brüt işçi maliyeti yine ancak 1650 TL...

Diğer Haberler

  1. Bakan Tekin'den 'kreşler kapatılacak' iddialarına yanıt!
  2. Şanlıurfa'dan Kırıkkale'ye gelin gitti! Düğün günü karda mahsur kaldı
  3. Antalya'da alev alev yanan sabıkalı uçaktan tahliye anı kameralara an be an yansıdı
  4. Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kadına şiddet açıklaması: Sözleşme değil kanun yaşatır
  5. Sivas'ta mahsur kalan çoban ve koyunların imdadına belediye ekipleri yetişti!
  6. Saadet Partisi Genel Başkanlığı’na seçilen Mahmut Arıkan kimdir?
  7. Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'in hakim karşısına çıkacağı tarih belli oldu
  8. İstanbullular dikkat! Bazı metro hatları ve istasyonlar kapatılacak
  9. 'Kalkan-31' operasyonunda bin 298 düzensiz göçmen yakalandı
  10. Diyarbakır’da mevsimin ilk karı düştü! Her yer beyaza büründü

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.