Büyük savaşçı kendisini anlatıyor
Hakim olacaktım, insanları cezalandıramam diye hekim oldum
Prof. Dr. Türkan Saylan, mücadele dolu yıllarını 2004 yılında ilk baskısı yapılan “Güneş Umuttan Şimdi Doğar” adlı kitapta, Mehmet Zaman Saçlıoğlu’na anlattı. Saylan, nehir söyleşi tarzında hazırlanan kitapta hayatına dair bilinmeyen birçok detayı paylaştı. İşte Saylan’ın kendi ağzından anlattığı yaşamından çarpıcı kesitler...
“Ben ilkokul beşteyim. Galatasaray’ın ilkokul kısmı Ortaköy’de. Okulun berberi var, herkesi o tıraş ediyor. Çok temiz ve düzenli. Bir gün bizim oğlanlardan birinin kafasında böyle, yuvarlak bir dökülme. Ötekine baktık, onda da var. Onlardan bize de geçmez mi! Müthiş bulaşıcıdır bu. Annem perişan oldu artık. Hastalıklar pis insanlarda, bakımsızlarda olur diye öğrendiğinden, hazmedemiyordu bunları.
“Ortaokulda karar vermiştim. Daha önce bir ara, hakim olma hevesi yaşamıştım ama sonradan doktorluk ağır basmıştı. Bir gün annem beni Haydarpaşa Hastanesi’ne götürdü. Orada hekim beni muayene ederken, hani çocuklara büyüyünce ne olacakları sorulur ya, bana da sordu. Ben, bilmiyorum deyince, ’Benim hanımım hakim, sen de hakim ol’ demişti. Araştırmaya başlamıştım ve hakim olmak fikri hoşuma gitmişti. Ama bir süre sonra vazgeçtim, çünkü insanları yargılamanın ve cezalandırmanın bana göre olmadığını anlamıştım. İşte, beyaz gömlekli bir tıbbiyeli olma aşkım da o günlerde belirdi ve beni hiç ama hiç bırakmadı.”
“Annem İsviçre kökenli teknisyen bir ailenin kızı. 1900’lerin başında İsviçre’de ekonomik bir kriz yaşanıyor ve İngiltere’ye, Birmingham’a göç ediyorlar. Bu sarışın, mavi gözlü, çok güzel genç kız, 20 yaşında İngiltere’de karşılaştığı genç bir Türk’le evleniyor. Türkiye’ye geliyor, sekiz yıl evli kalıyor. O sırada babam anneme aşık oluyor. Annemin çocuğu olmamış bu ilk evlilikte. Babam İngiltere’ye gidip babasıyla annesini alıp geliyor, annemi boşatıyor ve evleniyorlar. Annem bana hamile kalınca Müslüman oluyor. İngilizce’sinden Kuran’ı okuyor; iyi bir Türk gelini olabilmenin tüm koşullarını yaratmaya çalışıyor. Yabancı kadın imajını kırabilmek için mümkün olduğunca Türk ya da Osmanlı gibi davranmak zorundaydı sanki. Örneğin oruç tutardı. Biz, hiçbirimiz evde oruç tutmazdık, o tutardı.”
“1957 yılı, yani üçüncü sınıf sanırım. Koşuşturan, öğrenmek için, iyi bir doktor olmak için kendini paralayan bir öğrenciydim. Klinikte asistanlar, başasistanlar var. Bir tanesi son derece yakışıklı, bütün kızların, hemşirelerin hayran olduğu bir genç. Hastalara yaklaşımı çok iyi, başarılı bir doktor. Ben aşık olduğuma karar verdim (!) ve yakınlık duyduğumu hissettirdim. Kısa bir flört döneminden sonra bana evlenme teklif etti.
Şartlar düzeltilmezse bir daha nöbet tutmam!
“İhtisas için dil ve bilim sınavlarına girdim ve kazandım. Atamam İşçi Sigortaları Nişantaşı Hastanesi’ne çıktı. İkinci bir buçuk yıl dahiliyedeydim. Hastanenin olanakları ise bir felaketti. Tansiyon aleti arıyordum, bozuk, derece kırık, enjektör yok, sular akmaz. Hastabakıcının, mide yıkamak için vazolardan su aldığı gün oldu. Gece hastaya tahlil yapmak gerekiyordu; laboratuvar kapalı, sabaha açılacak... Bir gün bir dilekçe yazdım başhekimliğe: ”Nöbetim sırasında, şunların şunların olmadığını, şunun bozuk olduğunu, suyun olmadığını, laboratuvarın kapalı olduğunu gördüm. Bunların olmadığı bir yerde nöbet tutulması, görev yapılması mümkün değildir, gelecek nöbetime kadar bunların giderilmesini, aksi halde nöbet tutamayacağımı bildiririm“ dedim. Ertesi gün yine poliklinikteyiz, benim böyle bir dilekçe yazdığımı öğrenince, benden büyük olan mesai arkadaşlarım, ”Tamam artık, sen yandın, ihtisasını yakacaklar, geleceğini kararttın“ demeye başladılar. Bir hafta sonra yine nöbet geldi. Bir de ne göreyim... Bir su bidonu konmuş, bir cam dolap konmuş; içinde enjektör, tansiyon aleti, gereken her şey var. İnsan istediği her şeyi alabiliyor. Kendisi için istemezse başarılı da oluyor.”
YARIN: Hamileyken hangi hastalığa yakalandı? Üniversitede akademik çalışmalarına devam etmesini kim sağladı? Herkes cüzzamlılardan kaçarken o ellerini tuttu. Kurduğu Lepra Hastanesi’nde cüzzamlıları nasıl hayata kazandırdı?
Hazırlayan: Seyhan SEVİNÇ