Bakan Çelik: Müzakere edilemez
"Kıbrıs'ta çözüm olmuyor duygusunun herkeste yerleştiğini" belirten AB Bakanı Ömer Çelik, "Türk askerinin adadaki varlığı müzakere edilemez" dedi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Avrupa Birliği (AB) ile ortaklığımızın ve farklı alanlardaki iş birliğimizin temel amacı Türkiye’nin AB’ye katılımını sağlamaktır. Bu nedenle katılım müzakereleri Türkiye-AB ilişkilerinin belkemiğidir." dedi. "Kıbrıs'ta çözüm olmuyor duygusunun herkeste yerleştiğini" belirten AB Bakanı Ömer Çelik, "Türk askerinin adadaki varlığı müzakere edilemez" dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi toplantısına katıldı. Çelik, Brüksel'deki Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi'nde Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi'nin (KİK) 36. toplantısında konuştu.
Toplantı, 15 Temmuz darbe girişimi şehitleri için yapılan saygı duruşuyla başladı.
Çelik, "Öncelikle sayın başkanın toplantının başında, 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında kaybettiğimiz şehitlerimiz için komitenizi 1 dakikalık saygı duruşuna çağırması hususunda kendisine özel teşekkürlerimi iletiyorum." diye konuştu.
15 Temmuz başarısız darbe girişiminin yıldönümünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla birçok tören gerçekleştirildiğini ifade eden Çelik, "Bu darbe girişiminden sonra bir yıldır pek çok AB zemininde toplantıya katılıyorum. İlk defa bu kadar nezaketle bir saygı duruşuna davet edildiğini gördüm. O sebeple KİK’e hükümetimiz ve Türk milleti adına teşekkür ediyorum. Umarım sizin bu dayanışmanız ve bu duyarlılığınız AB’nin diğer platformları için de bir örnek teşkil eder. Çünkü hayatını kaybedenler insandır. İnsanların hepsi kardeştir. Dünyanın neresinde olursa olsun onlarla dayanışma içerisinde olmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
Son dönemde Türkiye ile AB arasında artan diyaloğun önemli parçası olan Türkiye-AB KİK sürecinin Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine önemli katkılar sağladığını belirten Çelik, "Bu katkının önümüzdeki dönemde de devam edeceğine olan inancım tamdır." dedi.
Çelik, çalışan ve işveren kesimlerinden önemli temsilci kuruluşlarının bir araya geldiği bu platformu, tarafların birbirini doğru algılaması ve var olan yanlış algılamaların giderilerek AB katılım sürecinin sağlıklı zeminde ilerlemesine hizmet etmesi bakımından önemsediğini vurguladı.
"Katılım müzakereleri ilişkilerin belkemiğidir"
AB'nin, Türkiye’nin katılım müzakerelerindeki tutumunu bir kere daha gözden geçirmesi gerektiğini dile getiren Çelik, "AB, Türkiye’yi, içerisinde bulunduğu bölgede yaşanan bu zorlu dönemde, terörle mücadelenin gerekçelerini anlayarak, vize serbestisini sağlayarak ve özellikle katılım sürecine de ivme kazandırarak desteklemelidir. " diye konuştu
AB Bakanı Çelik, "AB ile ortaklığımızın ve farklı alanlardaki iş birliğimizin temel amacı Türkiye’nin AB’ye katılımını sağlamaktır. Bu nedenle katılım müzakereleri Türkiye-AB ilişkilerinin belkemiğidir." ifadesini kullandı.
Türkiye için AB'nin çok önemli olduğuna işaret eden Çelik, "Türkiye'nin, AB'ye bakışının temel amacı AB’ye tam üyeliktir. Bunun dışında bize teklif edilen, tam üyelik dışındaki iş birliği tekliflerine kapalı olduğumuzu, stratejik amacımızın, devlet politikamızın AB’ye tam üyelik olduğunu bir kere daha belirtiyorum." dedi.
Bakan Çelik, 29 Kasım 2015 Zirvesi’nden sonra üzerinde çalışmaya başlanılan 5 müzakere faslı kapsamında Türkiye'nin üzerine düşen sorumlulukları tamamıyla yerine getirdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Türkiye, sık sık temel haklar, ifade hürriyeti ve basın hürriyeti konusunda eleştirilmektedir. Ben de Türkiye’nin AB Bakanı olarak diyorum ki; bu eleştirilerden yapıcı olanları dikkate alıyoruz ve beraberce ilerlemek istiyoruz. Bunun yolu 23. ve 24. fasılların açılmasıdır. Eğer biz, temel haklar, basın hürriyeti ve yargı konusunun konuşulmasından korksaydık, ben burada AB bakanı olarak bu fasılların açılmasına karşı çıkardım. Ama AB’deki dostlarımıza elimi uzatıyorum, bu eleştirileri dostça yapanlara, 'Gelin beraber çalışalım, 23. ve 24. fasılları açalım' diyorum. Ama 23. ve 24 fasıllar açılmaksızın gece gündüz Türkiye’yi eleştirmenin de bir çifte standart olduğunun altını çizmek isterim. Bu fasılların müzakereye açılması, AB’nin Türkiye’yi çok eleştirdiği konuların sağlıklı bir zeminde konuşulmasına fırsat sağlayacaktır.?"
Çelik, bu fasılların müzakereye açılmasının, "AB’nin, Türkiye’yi en çok eleştirdiği temel haklar alanındaki samimiyetinin de ispatı" olacağını belirterek, "Türkiye’nin katılım müzakerelerinde 16 fasıl müzakereye açılmış, bir tanesi geçici olarak kapatılmıştır. 14 fasıl AB Konseyi veya Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (GKRY) siyasi nitelikli engellemeleri nedeniyle bloke edilmiş durumdadır." bilgisini paylaştı.
GKRY'nin, Kıbrıs sorununun çözümü için büyük bir fırsat olan Crans Montana’da sergilediği uzlaşmaz tutumuyla, "AB’nin geleceğine de ipotek koyduğunu" dile getiren Çelik, "AB üye devletlerinin, GKRY'nin bakış açısından da bir an evvel kurtulmasını bekliyoruz.
Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini sürdürmek yalnızca Türkiye’nin değil aynı zamanda AB’nin de sorumluluğundadır. Türkiye’nin somut adımlarına AB tarafından da samimi karşılık verilmesiyle ilerleme kaydedilebilecektir." şeklinde konuştu.
15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümü
Türkiye'nin AB sürecine bağlılığını ve iyi niyetli çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Çelik, şunları söyledi:
"FETÖ terör örgütünün, 15 Temmuz 2016'da demokrasimizi yok etmeye çalıştığı hain darbe girişimi karşısında, ülkemizin başarıyla verdiği demokrasi sınavının üstünden bir yıl geçti. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tüm dünyaya demokrasi dersi verdiği 15 Temmuz 2016’dan bu yana vatandaşlarımızın bize emaneti demokrasimizi güçlendirmek ve demokrasimize karşı olabilecek tüm tehditleri bertaraf etmek için durmadan çalıştık. Aradan geçen süre içerisinde, OHAL’i bir zorunluluk haline getiren koşulları ortadan kaldırmak adına önemli adımlar attık. Hükümet olarak özellikle ve öncelikle 'sivil-asker' ilişkileri bağlamında tam bir sivilleşme sağladık. Askeri vesayetin kaldırılması için 2000’li yılların başından bu yana attığımız adımları pekiştirdik. Ülkemizin bir daha böylesine bir teşebbüs ile karşılaşmaması için gereken önlemleri aldık. "
Çelik, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehdidin büyüklüğü karşısında aldığı acil önlemlerden kaynaklı ortaya çıkan aksaklıkları gidermek adına da adımlar attığını, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin esas alındığı çerçevede hukukun gereğini yerine getirdiğini belirtti.
Türkiye'nin, Avrupa Konseyi başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlarla iş birliğine önem verdiği, yapıcı eleştirileri dikkate aldığına işaret eden Çelik, "Bugün gelinen noktada, özellikle FETÖ’nün bertaraf edilmesi noktasında önemli bir başarı sağlamış olmamıza rağmen tehdidin tamamen geçtiğini söyleyemeyiz. Darbe girişimi sonrası AB'yi oluşturan değerlere uygun olarak beklediğimiz dayanışma ruhunu maalesef yeterince göremedik. Destek bir yana, maalesef bazı Avrupalı muhataplarımızın yersiz eleştirileriyle karşılaştık. Geç de olsa bazı muhataplarımızın takındıkları tutumun yanlışlığını fark ettiklerini ve yanlıştan döndüklerini gördük." değerlendirmesinde bulundu.
"AB’nin de güvenliğini tehdit etmektedir"
Çelik, terörizmin, hiçbir millet, sınıf ve din ayırt etmeden alçak yüzünü ortaya koymaya devam ettiğini vurguladı. Son dönemde artan terörist saldırıların Avrupa’da mevcut güvenlik ve savunma algısını büyük ölçüde değiştirdiğini dile getiren Çelik, "AB ülkelerinde gerçekleşen her terör saldırısından sonra daha sert tedbirler alındığını görüyoruz." diye konuştu.
Terör sorununun, uzun zamandır Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiğini, ülkenin PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadelesinin tüm boyutlarıyla devam ettiğini hatırlatan Çelik, "Terörü tüm veçheleriyle ele alıyor, bütüncül bir yaklaşımla mücadele ediyoruz. Bu yaklaşımda özellikle hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı ve temel hak ve özgürlüklerin korunmasını öncelik haline getiriyoruz." ifadelerini kullandı.
Çelik, PKK ve FETÖ’nün hala bazı Avrupa ülkelerince korunduğunu, Türkiye'nin beklentisinin bu yanlıştan dönülmesi ve Türkiye'ye terörle mücadelesinde destek verilmesi olduğunu söyledi.
AB Bakanı Çelik, "PKK ve FETÖ unsurlarının Avrupa ülkelerinde serbestçe faaliyet göstermesi, bu örgütlerin faaliyetlerini desteklemek üzere mali kaynak ve eleman temin etmeleri, ülkemizin olduğu kadar AB’nin de güvenliğini tehdit etmektedir. Ülkemizin bu örgütlere karşı ortaya koyduğu mücadele Avrupa’nın da güvenliği için önemli bir güvencedir." açıklamasında bulundu.
"AP kararı vizyonsuzdur"
Avrupa Parlamentosunun (AP) son kararına da değinen Çelik, şunları kaydetti:
"Ülkemizde yaşanan darbe girişiminin niteliğini ve bu girişimin sonuçlarını halen idrak edemeyenler vardır. AP, 6 Temmuz 2017 tarihli kararıyla, ortaya koyduğu kısır, vizyonsuz yaklaşımda ısrar etmiştir. Bu karar, Türkiye-AB ilişkilerine yönelik ortak yol haritamıza da aykırı düşen, son dönemde kazandığımız ivmeyi baltalamaya dönük bir yaklaşımın eseridir. Kararda yer verilen Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkileyecek tavsiyeler, AP'nin, Türkiye-AB ilişkilerinin öneminin farkında olmadığını ortaya koymaktadır."
Darbe girişimi sırasında Türk Parlamentosunun tarihinde ilk kez bombalandığına vurgu yapan Çelik, "Aylar boyunca (AP) başkan, Türkiye'yi ziyaret etmemiştir. Bu bombalamadan 3 veya 4 ay sonra gelmiştir. Halbuki bir parlamento bombalandığı zaman AP Başkanı'nın ilk yapması gereken iş o parlamentoyu ziyaret etmek ve orasıyla dayanışma içerisinde olmaktır." ifadelerini kullandı.
Aynı süre içerisinde AP'de PKK propagandası yapan sergilerin açıldığını anımsatan Çelik, "Türkiye bir NATO müttefikidir ve Türk askerlerine karşı terör faaliyetinde bulunanların resimleri AP'de sergilenmiştir." dedi.
Çelik, başta AP olmak üzere tüm AB kurumlarının, AB-Türkiye ilişkilerine zarar vermek yerine herkese faydalı olacak adımlar atmasının zamanı geldiğini belirtti.
AB-Türkiye sığınmacı mutabakatı
Türkiye ile AB arasındaki iş birliğinin doğurduğu verimli sonuçların en güzel örneklerden birinin göç krizinde görüldüğünü ifade eden Çelik, "Yapılan 3 zirvenin sonunda, sadece AB ve Türkiye arasındaki ilişkiyi yoğunlaştıran değil, insanlık tarihinin en büyük dramlarından birini ortadan kaldırmaya dönük adımlar atıldı." diye konuştu.
Türkiye'nin bir AB ülkesi kadar mülteci barındırdığını dile getiren Çelik, "Zirveler sonrasında ülkemizin ve AB’nin attığı adımları 'göçmen pazarlığı' olarak isimlendirenler, 2003 yılından bu yana devam eden geri kabul müzakerelerinden ve 2013 yılından bu yana devam eden Vize Serbestisi Diyaloğundan bihaber olanlardır. Bu temelsiz eleştirileri bir kenara koyarsak, Ege Denizi üzerinden Yunan adalarına geçişlerde büyük düşüşler yaşandığını, günde ortalama 7 bin olan geçiş sayısının iki haneli rakamlara düştüğünü görüyoruz. Şahit olduğumuz vahim manzaralar ve kayıplar artık yoktur. Bu durum, Avrupa Komisyonunun 13 Haziran 2017’de yayımladığı son rapor ile de teyit edilmiştir. Raporda da belirtildiği üzere, 18 Mart 2016 Uzlaşısı kapsamında daha önce teyit edilen başarı sağlamlaştırılmıştır." değerlendirmesini yaptı.
Bu başarının Türkiye’nin ahde vefa ile hareket ettiğinin en önemli göstergesi olduğunu söyleyen Çelik, Türkiye-AB arasında varılan uzlaşının üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen AB tarafınca karşılanmayan beklentiler olduğunu hatırlattı.
Çelik, "Öncelikle, AB’nin yavaş işleyen bürokratik süreçleri nedeniyle bugüne kadar Suriyeliler için tahsis edilen ilk 3 milyar avroluk kaynağın yaklaşık olarak ancak yarısına ait sözleşmeler imzalanmış durumdadır. Ayrıca, ilave 3 milyar avroluk kaynağa ilişkin çalışmalara da henüz başlanmamıştır. AB ülkeleri, Türkiye’deki Suriyelileri gönüllülük esasına göre (Gönüllü İnsani Kabul Planı) almayı kabul etmişti. Bu da AB’nin 18 Mart’ta verdiği sözlerden biridir. Türkiye’den geçişler azaldığı ve bir yıldan fazla süre geçtiği halde teknik çalışmaların somut adımlara dönüşmediğini görüyoruz." açıklamasını yaptı.
Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin arasındaki 400 bin çocuğun eğitim alamadığını aktaran Çelik, "Biz bu 400 bin çocuğu eğitmeliyiz. Eğer bunları eğitmezsek bu çocuklar DEAŞ gibi, El Kaide gibi terör örgütlerinin nüfuz alanına girecektir. AB'den gelen paralar bu çocukların eğitim harcamalarına ve sağlık harcamalarına harcanacaktır." dedi.
Çelik, AB'den paranın geliş hızına ilişkin bir örnek vererek, "Bu çocuklar şu anda ilkokul çağındalar. Bu para gelene kadar bu çocuklar emeklilik yaşına gelirler. Bu kadar kötü işleyen bir mekanizma vardır." vurgusunu yaptı.
AB Bakanı Çelik, Türkiye'nin AB’den de uzlaşının tüm unsurları dahil diğer yükümlülüklerini yerine getirmesini beklediğinin altını çizdi.
Vize serbestisi
Vize Serbestisi yol haritasındaki yükümlülüklerden eksik kalan birkaç hususu Türkiye ve AB'nin ortak bir zeminde anlaşarak hızlıca yerine getirebileceğine inandığını dile getiren Çelik, "Ancak bizim atacağımız adımların akabinde, vatandaşlarımıza vizesiz seyahatin artık vakit geçirilmeden tanınması için kesin bir güvence verilmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.
Çelik, geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti süreçlerinin paralel yürütülmesi konusunda bir uzlaşıya varıldığını hatırlatarak, "Genişleme ülkesi olmayan ülkelere bile vize serbestisi tanınırken bizim önümüze (katılım müzakerelerine benzer şekilde) hala siyasi engeller konulması kabul edilebilir bir durum değildir. Vize serbestisi, iş dünyası bakımından da önemli sonuçlar doğuracak, psikolojik olarak tarafları yakınlaştıracak bir gerekliliktir." diye konuştu.
Gümrük Birliğinin güncellenmesi
Türkiye'nin tam üyelik hedefi için AB tarafından öngörülebilir bir takvim ortaya konulamamış olmasının mevcut Gümrük Birliğinin sistematik sorunlarının etkisinin gün geçtikçe daha da hissedilir olmasına neden olduğuna dikkati çeken Çelik, "Değişen küresel ekonomik konjonktür nedeniyle, Gümrük Birliğinin güncellenmesi hem AB hem de Türkiye için bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır." açıklamasını yaptı.
Çelik, Türkiye'nin Gümrük Birliğinin güncellenmesinden öncelikli beklentisinin "Gümrük Birliğinin asimetrik yapısından kaynaklanan sorunlara çözüm bulunması" olduğunu belirtti.
AB Komisyonunun 21 Aralık 2016'da Türkiye-AB Gümrük Birliğinin güncellenmesine ilişkin müzakerelerin başlatılması konusundaki önerisini Konseye sunduğunu ve müzakere yetkisi talep ettiğini ifade eden Çelik, halen AB Konseyinin yetki vermediğini, bu hususta da siyasi engeller olduğunun anlaşıldığını aktardı.
Çelik, "Gümrük Birliğinin güncellenmesine yönelik, Türkiye-AB zirvelerinde de karşılıklı olarak teyit edilen bir siyasi irade mevcuttur." diye konuştu.
Diğer yandan Gümrük Birliğinin güncellenmesi sürecinin, tamamen ticari ve ekonomik bir süreç olduğunu vurgulayan AB Bakanı Çelik, "Katılım müzakerelerine hedefimize alternatif bir süreç olmadığı ve dolayısıyla siyasi konularla ilişkilendirilmemesi gerektiği unutulmamalıdır." dedi.
Ekonomik gelişmeler
Türkiye ile AB arasındaki ortaklık ilişkisinin her iki tarafa da önemli kazanımlar sağladığını belirten Çelik, "AB ile müzakerelerin başlamasından bu yana kararlılıkla gerçekleştirilen reformlar neticesinde ülkemizde güçlü bir ekonomik ve finansal sistem oluşturulmuş ve uzun dönemde ekonomik büyüme kalıcı hale gelmiştir." şeklinde konuştu.
Çelik, Türkiye ekonomisinin, geçen yıl da başta başarısız darbe girişimi olmak üzere yaşanan pek çok olumsuz gelişmeye rağmen büyümesini sürdürdüğünü ve yüzde 2,9 oranında AB ortalamasının üzerinde bir büyüme hızı yakaladığını bildirdi.
Türkiye-AB ilişkilerinin en önemli boyutlarından birini ekonomik ve ticari ilişkilerin oluşturduğunun altını çizen Çelik, şöyle devam etti:
"En önemli ticaret ortağımız olan AB’nin toplam dış ticaretimizdeki payı 2016 yılı itibarıyla yüzde 43 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye ise AB’nin en büyük 5. ticaret ortağı konumundadır. Öte yandan 2016 yılı itibarıyla AB, ülkemize gelen doğrudan yatırımlarda yüzde 55’lik bir oranla en büyük paya sahiptir."
Çelik, Türkiye ile AB arasında tesis edilen Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog mekanizmasının ikinci toplantısının ekim ayında Brüksel'de yapılmasının planlandığını anlattı.