Bahçeli'den sert sözler!
.
MİLLİYETÇİ Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Kobani’ye yardım adıyla yeni bir oyun oynandığını savunan Bahçeli, "Silahlanan peşmerge ve PYD’nin, PKK’yı da çembere dahil ederek ne yapması planlanmaktadır? Bize göre amaç ne Kobani, ne Suriye, ne de Irak halklarının dirliği ve istikrarıdır. Amaç Kürdistan’dır, amaç petrolü tankerlerle, varillerle, boru hatlarıyla alıp götürmek, Ortadoğu haritasını küresel projelere göre tekrar ve kanla çizmektir" dedi.
"17 ARALIK TEORİK PLANDA KAPATILSA ADALET NEZDİNDE HALA KANAYAN YARADIR"
Takipsizlik kararı verilen 17 Aralık soruşturması ile ilgili değerlendirmede bulunan Bahçeli, "Ülke manzarasına baktığımızda acı bir şekilde görüyoruz ki; AKP, değersizliğin manifestosu, hırsızın, uğursuzun, rüşvetçinin, haramzadenin ve hortumcunun adak ağacı, yasak elmasıdır. Görüyorsunuz, en sonunda ’17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’ geçtiğimiz hafta bir çırpıda kapatılmış, bir kalemde çizilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi Savcısı, allem etmiş, kallem etmiş 63 sayfalık gerekçeli kararıyla 17 Aralık’a sünger çekmiştir. Aralarında meşhur İran’lı kara paracı, dönemin İçişleri Bakanı’nın oğlu, dönemin Ekonomi Bakanı’nın oğlu ve ayakkabı kutularıyla Halk Bankası’nı eşitleyen malum genel müdürün de bulunduğu 53 kişi şimdilik yakayı kurtarmıştır. Şimdilik diyorum, çünkü 17 Aralık teorik planda kapatılsa da, ma’şeri vicdanda hala açık, ahlak ve adalet nezdinde hala kanayan yaradır. Bu yara kabuk bağlamadan, bu illet tedavi edilmeden, 17 ve 25 Aralık zanlıları mahkeme önüne çıkarılmadan adalet zehirli duman olacak AKP’yi boğup atacaktır" ifadelerini kullandı.
"BİR SAVCININ VERDİĞİ KARAR, BİR DİĞERİ TARAFINDAN ÇİĞNENMİŞTİR"
Ak Parti’nin hukuka bir operasyon düzenlediğini savunan Bahçeli, "Rüşvet ve yolsuzluğu örtmek için AKP tarafından görevlendirilen savcı, delillerin usulsüz toplandığını, herhangi bir örgüte rastlanmadığını ve suç unsurlarının oluşmadığını kiralık vicdanıyla kaleme almıştır. 17 Aralık soruşturmasının Hükümeti yıkmaya yönelik planlı bir eylemin parçası olduğunu iddia eden yanlı ve taraflı savcı; yazdığı gerekçeli kararın içeriğinde pes doğrusu diyebileceğimiz detaylara yer vermiştir. Camiyi çalan kılıfını çoktan dikmiştir. Hakikaten de mızrak çuvala sığmamaktadır. Anlayacağınız AKP, hukuka ahlaksız bir operasyon düzenlemiştir. Bir savcının verdiği karar, bir diğeri tarafından çiğnenmiştir. AKP, hukuka zincir vurmuş, adalete kurşun sıkmış, yargı bağımsızlığına kara çalmıştır. İşin vahim ve aslında çok da şaşırtıcı olmayan yanı, bu yuvanın mimarının, bu kovuğun imalatçısının Recep Tayyip Erdoğan olmasıdır" diye konuştu.
"ŞÜPHELİLERİ MAHKEMEYE ÇIKARMAK MHP İÇİN BİR NAMUS BORCUDUR"
Devlet Bahçeli, "Haksızlığa, hırsızlığa ve hukuksuzluğa karşı adaletin harekete geçmesi hangi mantıkla, hangi ahlaki ve vicdani değerle darbe diye püskürtülmüştür? Yatak odasında para madeni işlettiğinden Zarrap’ın önüne yatmaktan başka çaresi kalmayan zavallı İçişleri eski Bakanı’nın, talihli evladına ait 7 adet çelik kasa içinde kan ter içinde biriktirdiği 1,5 milyon lira, yani 1,5 trilyon iade edilecek midir? Demek ki savcı kasaları somut delil görmemiş, paraların kaynağını merak etmemiş, makul bulmamıştır. Ayakkabıları kutulara koyma gibi zararlı bir alışkanlığı olmayan ve bu nedenle kunduracıları bile hayrete düşüren sabık banka müdürünün kutulardan çıkan 4,5 milyon dolarına ne olacaktır? Bu para da aynen iade edilecek midir? Montaj, dublaj, piyes denilen yüzlerce tapenin, ses ve görüntü kaydının, fotoğraf karelerinin ve 29 klasörlük delil dosyasının başına ne gelecektir? Görevi ve gücü ne olursa olsun; şüphelileri mahkemeye çıkarmak Milliyetçi Hareket Partisi için bir namus borcudur" dedi.
"TÜRKİYE’Yİ AMELİYAT MASASINA YATIRMIŞLARDIR"
Çözüm süreci ile neyin amaçlandığının doyurucu şekilde açıklanmadığını belirten Bahçeli, "AKP-PKK ağız ağıza vermiş; yanlarına bölücülüğün HDP mangasını, akıl çivisi çıkmış 63 boş adam ve gafili alarak Türkiye’yi ameliyat masasına yatırmışlardır. Ülkemizin sırtında kambur üstüne kambur oluşmuştur. İbretle izliyoruz, bölücülük dallanıp budaklanmıştır. İhanet ve melanet AKP’yi boyunduruk altına almıştır. Şu anda Hükümet’in tek ve en önemli meşgalesi süreç rezaletidir. PKK silah bırakıyor, eller tetikten çekiliyor, silahlar susuyor, fikirler konuşuyor dediler; tam tersine PKK iyice silahlandı, silahlar ateş aldı, geçmişi aratmayacak şekilde şiddet ve vahşet hakim oldu. PKK sınır dışına çıktı çıkıyor, gitti gidiyor derken, ne çıkanın, ne de gidenin olmadığını Hükümet uzun bir süre gizlemiş, milletimizi oyalamıştır. AKP-PKK Habur’da kol kola girmiş, birbirlerini Türk ve Türkiye düşmanlığıyla kucaklamış, özlem gidermişlerdir. Hiç unutmayalım ve unutturmayalım; Vatan Habur’da darbe almıştır. Bayrak Habur’da mahzunlaşmıştır. Hukuk Habur’da kirletilmiş, PKK’nın dümen suyuna bırakılmıştır. AKP, PKK’yla ve bölücülüğün kurşun askeri HDP’yle poz vermiş, özçekim yapmış; vatanımızın ve insanımızın bir bölümünü gözden çıkardığını süreç mihmandarlığıyla tebliğ etmiştir. AKP’ye göre Türkiye’yi bölmek isteyen terör çetesiyle pazarlık çözüm ve barıştır. Ancak çözümle neyin amaçlandığı, nereye varılmak istendiği bir türlü doyurucu şekilde açıklanmamıştır" şeklinde konuştu.
AKİL İNSANLAR HEYETİ
Başbakan Davutoğlu’nun 19 Ekim Pazar günü Akil İnsanlar heyeti ile gerçekleştirdiği görüşmeyi eleştiren Bahçeli, şunları kaydetti: "Çözüm paralelinde, Başbakan ve bölücü ortakları, 63 akılsızı araya araya bulmuş, hepsini söz ve vaatlerle 4 Nisan’dan 26 Haziran 2013’e kadar PKK’nın emrinde çalıştırmıştır. Söylenenlere bakarsak bu 63 sözde akil, 12 bin km yol kat etmiş, 60 bin vatandaşımızla yüz yüze görüşmüş, arkasından da İmralı ve Kandil icazetli raporlarını tanzim etmişlerdir. Hükümet ne zaman paratoner arasa, ne zaman mayınların üstüne gönderecek birilerine ihtiyaç duysa, ne zaman söylemek isteyip de yutkunduğu konular olsa 63 sözde akil hemen tedavüle sürülmekte, hemen işbaşı yapmaktadır. Bir kısım eksik ve gedikle tekrar Dolmabahçe’de toplanan bu 63’lükler hevesle yeni işverenlerine kulak vermişlerdir. Acaba diyorum; bölücülüğün mütevelli heyeti olan bu lafın gelişi akiller, rüşvet ve yolsuzluk olayları patlak verdiğinde parlak akılları neredeydi? Kobani bahanesiyle Türkiye’nin her tarafı yakılırken, bölücü müfrezeler sokaklarda şiddet bariyeri kurup iç barış ve huzur iklimine suikast düzenlerken; bunlar hangi villada, hangi lüks otelde, hangi boğaz manzaralı masada atıp tutuyorlardı?"
ÖCALAN’IN CEZAEVİ ŞARTLARI
Abdullah Öcalan’ın cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili yorumları değerlendiren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "AKP-İmralı, AKP-Kandil; HDP-Kandil, Kandil-İmralı, HDP-İmralı arasındaki süreç trafiği vızır vızır işlemekte, geceli gündüzlü ihanet mesajları taşınmaktadır. İhanet müzakereleri kılıfına uydurulmuş, emniyete alınmıştır. PKK’yla pazarlık yaparak Türkiye’yi nasıl memnun edecek, prangaları nasıl sökeceksiniz? PKK kanlı bir terör örgütüdür ve 30 yıldır Türkiye’nin başına musallat olmuş, küresel ve bölgesel kullanıma açık kiralık bir tetikçidir. Bu örgüt, hiçbir şart altında Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi de olamayacaktır. Kandil’den yeni gelen ve bugün İmralı yollarına düşen siyasi bölücüler caniye sekretarya verilsin diye ısrarla bastırmaktadır. Türkiye’de müebbet hapis cezasına çarptırılmış hangi mahkum iki odalı, televizyonlu ve bahçeli bir yerde kalmaktadır? Bu imtiyaz, bu ayrıcalık nasıl izah edilecektir? Cezaevi şartlarını dikkate aldığımızda, bu durumun villadan ne farkı olacaktır?"
"AMAÇ KÜRDİSTAN’DIR"
Kobani’ye yardım adıyla yeni bir oyun oynandığını savunan Bahçeli, "Silahlanan peşmerge ve PYD’nin, PKK’yı da çembere dahil ederek ne yapması planlanmaktadır? Bize göre amaç ne Kobani, ne Suriye, ne de Irak halklarının dirliği ve istikrarıdır. Amaç Kürdistan’dır, amaç petrolü tankerlerle, varillerle, boru hatlarıyla alıp götürmek, Ortadoğu haritasını küresel projelere göre tekrar ve kanla çizmektir. Bugün Kobani’ye yardım adıyla da yeni bir oyun oynanmaktadır. AKP, Esad’la uğraşmayı bırakmalı, sınırlarımızın hemen yanındaki gayri meşru, milli güvenliğimize yönelik yüksek risk ve tehditlere odaklanmalıdır. Milli devlet için sınırlar namus ve istiklal tapusudur. Sınırlarımızın aşınması, yalamaya dönmesi, mücavir alanlarda oldubittiyle devletçikler kurulması mahvoluşumuza hizmet edecektir. Kendi sınırlarımız içinde güvenli bölge kurmak gibi sakat bir öneri getiren Hükümet’in, süreç ihanetinden vazgeçip terör örgütleriyle aynı hizadan çıkması; milli bekamızı, kardeşliğimizi ve toplumsal huzurumuzu koruyacak kalıcı strateji ve politikalar takip etmesi en büyük hedef olmalıdır. Türkiye’yi yöneten siyasi iktidar Türk milletinin vermediği yetkiyi kullanamayacak, tasvip etmediği ilişki ve kararların tarafı olamayacaktır" ifadelerini kullandı.