Ayasofya’da medrese krizi!
.
Ayasofya Müzesi’nin avlusuna yapılmak istenen Fatih Medresesi Projesi, 1985’te ‘Dünya Mirası Listesi’ne giren eserin listeden çıkarılma tehlikesini gündeme getirdi. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi Türkiye Milli Komitesi, projeyi ‘sahte eski eser inşa etmek’ olarak yorumlayarak karşı çıkıyor
Ayasofya’nın avlusuna yapılması planlanan medrese projesine, Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi Türkiye Milli Komitesi (ICOMOS) karşı çıkıyor. Komite, ‘sahte eski eser’ diye tanımladığı medresenin yapılması durumunda Ayasofya’nın Dünya Mirası olma durumunun tartışmaya açılacağı görüşünde. ICOMOS’un itirazı, ihalesi yapılan projeyi erteletirken, medresenin akıbeti ise bağımsız uzmanların hazırlayacağı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun sonucuna göre belli olacak. Kültür Bakanlığı yetkilileri ise “Müze personelinin çalışma alanları ve depo ihtiyaçları için ek bina ihtiyacı var. Medrese yapılırsa dini eğitim söz konusu değil” diyor.
‘Dünya Mirası tartışılır’
Ayasofya’nun avlusuna yapılmak istenen Fatih Medresesi Projesi, 1985’te ‘Dünya Mirası Listesi’ne giren 1500 yıllık tarihi eserin listeden çıkarılma tehlikesini gündeme getirdi. Avlunun kuzey kısmında, müzeye bitişik olarak yapılmak istenen Ayasofya Fatih Medresesi Projesi’ne karşı çıkan ICOMOS, Kültür Bakanlığı tarafından 7 milyon liraya ihalesi yapılan projeyi ‘sahte eski eser inşa etmek’ olarak yorumladı. UNESCO Dünya Mirası Merkezi ve Dünya Mirası Merkezi’nin danışman kuruluşu olan ICOMOS’un karşı çıkışıyla inşaat aşamasına geçilemeyen proje için Kültür Bakanlığı’nın talimatıyla üniversitelerdeki bağımsız uzmanlara ÇED raporu hazırtılmasına karar verildi. Yıl sonuna kadar tamamlanması beklenen raporun ICOMOS’a sunulduktan sonra projeye başlanması gündemde.
Projeyi “kaygı verici” olarak değerlendiren ICOMOS Türkiye Komitesi, yaptığı açıklamada “Ayasofya’nın mimarlık tarihinin belki en önemli birkaç yapısından biri olduğu düşünülecek olursa, onun hemen bitişiğine yeni bir sahte eski eser inşa etmenin vahameti anlaşılacaktır. ‘Üstün Evrensel Değeri’ olumsuz etkileyeceğine inandığımız yeniden yapım projesinin uygulanmasında ısrar edilmesinin, İstanbul’un Dünya Miras Alanları için ciddi bir risk yaratacağı kanısında olduğumuzu bildiririz” görüşlerine yer verdi. Açıklamada ayrıca Ayasofya Müzesi’nin 1985 yılında Dünya Mirası Listesi’ne girdiğine de dikkat çekilerek, yapıya yönelik işlev değişikliği ve planlama-koruma uygulamalarında kaygı verici gelişmeler yaşandığı savunuldu.
‘Fatih Sultan Mehmet yaptırdı’
Kültür Bakanlığı’ndan bir yetkili ise konuyla ilgili olarak şu bilgileri verdi: “ICOMOS’un projeye karşı çıkmasıyla üniversitelerdeki bağımsız uzmanlardan Çevresel Etki Değerlendirme Raporu hazırlanması istendi. Söz konusu medrese projesinin ihalesini 7 milyon lira bedelle MM Turizm firması kazandı. Uluslararası sözleşmeler gereği ICOMOS’un kararları çok önemli. Müze personelinin çalışma alanları ve depo ihtiyaçları için ek bina ihtiyacı vardı. Müzedeki tuvaletler bile olması gereken yerde değil. Tuvaletler de medrese bünyesinde yer alacak. Dini eğitim söz konusu değil. 1939 yılında yıkılmış bir yapı için ‘sahte’ tanımlaması yapılamaz. Medreseyi İstanbul fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet yaptırdı. Ayasofya bünyesindeki papaz okulları büyütülüp medreseye çevrildi. Çevre raporunun hazırlatılması Türkiye’nin iyi niyet göstergesidir. ICOMOS Ayasofya’nın içinde mekan yapılmasını istemiyor.”
‘Kalıntılar bulduk’
Ayasofya’daki medrese kalıntılarını araştıran arkeolog Erdem Yücel ise, tarihi kalıntıları ilk kez 1985’te Yüksek Mühendis Mimar Alparslan Koyunlu ile ortaya çıkardıklarını söyledi. Medreseyi fetihten sonra Fatih’in yaptırdığını kaydeden Yücel, “Fatih Cami’nin yaptırılmasıyla, zaman içinde Ayasofya Medresesi’ne olan ilgi azaldı. Eser Sultanahmet döneminde yıkılınca temelleri toprak altında kaldı. Abdülaziz döneminde yeniden ihya edilen eser, eski kalıntılarının üzerinde inşaa edildi. Ancak Abdülaziz döneminde yapılan medrese iki katlı olarak yapıldı. 1920’lere kadar mederese olarak faaliyet gösteren eser Cumhuriyet ilanıyla atıl duruma geçti. 1930’lu yılların sonunda çökme tehlikesiyle yıkım kararı verildi. Medrese, avlunun içinde müzeye bitişik olan bir yapıydı. Sahte nitelemesi doğru değil. Biz o dönemde eseri ihya edip içerisine idari birimler, konferans salonu yapalım istedik. Restitüsyon planları çizilmiş, Anıtlar Yüksek Kurulu’nca onaylanmıştı. Ancak, o dönem medresenin yapımına izin verilmemişti” diye konuştu.
‘Gerçek yeri değil’
Koruma uzmanı mimar Gülsün Tanyeli ise medrese projesinin yanlış olduğu görüşünde; “Uluslararası sözleşmeler ortada. Medresede ısrar edilir ve uluslararası kurullar yaptırım öngörürse Ayasofya, İstanbul miras listesinden çıkartılabilir. Etki değerlendirme raporunun hazırlatılması ICOMOS’un, UNESCO’nun ilgili birimlerinin projeye mutlaka olur vereceği anlamına gelmez. Raporun nasıl hazırlandığı ve hangi dökümanların yer aldığına bakılacaktır. Bu süreçte projenin uygulanmasına karşı STK ve ilgili odaların davalar açması gündeme gelebilir. Fatih Medresesi diye bilinen tarihi yapının asıl yeri Ayasofya Müzesi’nin avlusu değildir. Medresenin gerçek yeri Caferağa Medresesi’nin dibidir. 15. yüzyıldaki yapının mimari nitelikleri belirsizdir. Sözkonusu bu ‘yeni’ medresenin Ayasofya önemindeki bir yapı ile mimari ilişkisi döneminin okul binalarına kıyasla sönük bir örneği olduğu söylenebilir.”