Arınç'tan çarpıcı 'sekreterya' açıklaması!
.
Toplantıda sorulan çözüm süreciyle alakalı soru üzerine Bülent Arınç, konuşmaya başlayanların çözüm sürecinden başlamasına tepki göstererek, "Bu doğrusu hoş bir şey değil. Türkiye’nin başka sorunları da var. Ama çok önemli bir konu. Çözüm sürecinde başarıya ulaşılması halinde Türkiye kronik bir sorunundan kurtulmuş olacak. Türkiye terörün acılarını saracak. Türkiye uçuşa geçecek. İnsanımız huzur bulacak. Bu konuda o kadar çok kafa karışıklığı var ki, herkes ağzını açtığında yarısı yalan yarısı gerçek konuşmaya başlıyor. Bundan dolayı kafalar karışıyor. Şimdi üçüncü göz yani tepegöz gibi şeylerden bahsediliyor. Üçüncü göz lafını birisi atıyor ortaya, sonra onun üzerine bir takım şeyler bina ediliyor. Çözüm süreciyle ilgili olduğunu zannettiğiniz bir siyasetçi hiç haberimiz olmayan şeyler konuşmaya başlıyor. Bir başkası ondan aşağı kalmayarak başka şeyler söylüyor. Bakanlar kurulu artık her hafta yapılıyor. Bakanlar kurulundan sonra benim açıklamalarıma daha çok dikkat edin. Çünkü süreci her sorduklarında ben doğru, istikrarlı birbirini teyit eden şeyler söylüyorum. Benden sonra başkaları süreci sabote etmek düşüncesiyle veya kendilerin önemli bir insanmış gibi pazarlamak amacıyla farklı şeyler söylüyor. Bu sözlerimin gittiği farklı yerler var. Onlar kendilerini düşeni alacaklardır. Şimdi artık çok mükemmel. Çözüm süreciyle ilgili olarak son 2 aydır başbakanımız ve benim açıklamalarıma baktığınız zaman istikrarlı bir seyir göreceksiniz. Diğer paydaş HDP’de her kafadan bir ses çıkıyor. Kimin ne söylediği, ne düşündüğü, ne yaptığı, hangi konumda olduğu çok belli değil. Önceki günlerde birileri fazladan bir şeyler söylemişler. Bir bakıyorum televizyon programlarında bir masa var, masada kimin nerede oturacağı bile tayin edilmiş. O masa müzakere masası. Karşısında devlet görevlileri var. Beri tarafta Öcalan’ın yanında başkaları var. Böyle bir masayı biz konuşmadık. Masada kimin oturacağını da konuşmadık. Bir şeyler var ama o şeyler olgunlaşmadan, o adımın karşılığındaki adımları görmeden, biz platonik bir aşkın peşinde değiliz. Biz gerçekçiyiz. Dolayısıyla neyi nasıl yapacağımızı bilmesi gerekenler biliyor. Bilmesi gerekirken bilmeyenler veya bildiği halde tribünlere oynamak isteyenler farklı şeyler konuşuyorlar. Üçüncü göz, beşinci göz meselesi yok” dedi.
“ABDULLAH ÖCALAN İLE GÖRÜŞMEYE GİDECEK OLAN HEYETİN KİMLERDEN OLACAĞINA ADALET BAKANLIĞI KARAR VERECEK”
Abdullah Öcalan için sekretarya konusuna değinen Bülent Arınç, “Sekreterya dendiği zaman HDP’li milletvekilleri kendilerini sekreteryaya koydular. Ama böyle bir şey yok. Öcalan kendileriyle yapılan görüşmeler sırasında istikrarlı bir şekilde bu seyri takip etmek üzere kendisine yardımcı olmak amacıyla birkaç kişinin bulunmasını istemiş olabilir. Bence bu kabul edilebilir mantıklı bir talep. 14 seneden beri cezaevinde tek başına yaşayan, vereceği mesajların önemli hale gelmiş bir insanın ne zaman neyi söylediğini tespit etmek için bir kayda, bir sekreteryaya ihtiyacı olabilir. Ama biz hukuk devletiyiz. Hukuk devletinde bu ihtiyacın karşılanması Adalet Bakanlığımızın görevidir. Cezaevi yönetmeliğinin içerisinde ne varsa ona göre yapılacaktır. Yeni bir kanun çıkarmadığımıza göre bunlar cezaevinin kendi şartları içerisinde konuşulacaklar şeylerdir. Dışarıdan bir danışman ya da sekreteryanın gelmesi suretiyle değil. Yani bacak bacak üstüne atacak dizinde not tutacak sekreterlere Öcalan’ın ihtiyacı yok. Cezaevi şartları içerisinde ya oraya nakledilecek yeni hükümlülerden veya bir başkasından ya da cezaevinin kendi şartlarından bu temin edilebilir. Adalet Bakanlığımız bunu çalışıyorken, belki olabilecekken herkes kendisini sekreter gibi görmeye başladı. Bunlar çözüm sürecini geciktirmeye, baltalamaya yönelik kafa karıştırıcı şeylerdir. Bugüne kadar 2 ya da 3 milletvekili Adalet Bakanlığımızın izniyle gidebiliyor. Yine hukuk geçerli. Kardeşi her zaman gidebilir. Avukatı her zaman gidebilir. Ama üçüncü şahıslar milletvekili, gazeteci veya bir başkası ancak Adalet Bakanlığının izniyle gidebilir. Diyelim ki daha kalabalık bir heyet düşünüldü. Bu da makuldür. Bu da planlarımızın içerisinde vardır. Ama yok 30 kişi, 40 kişi, 15 kişi olacak, içinde Ahmet olacak da Fatma olmayacak? Bunlara siz değil biz karar veririz. Dolayısıyla gidilecek heyetin kimlerden olacağını Adalet Bakanlığı karar verecek. Biz yetkimizi kimseyle paylaşmayız. Bunu öncelikle bilsinler” şeklinde konuştu.
“ÜÇÜNCÜ GÖZ TÜRKİYE’NİN KENDİ İÇİNDEN OLACAK, KESİNLİKLE YABANCI BİR HEYET OLMAYACAK”
Üçün göz tartışmalarıyla ilgili olarak Arınç, “Bu tepegöz dediğimiz aslında gözlemci bir heyet gibi düşüneceğimiz, yani çekilme sırasında, Türkiye’yi terk etme sırasında, silahları bırakılması sırasında veya süreç üzerinde anlaşmaya varılır da adım adım gidildiği zamanda bu sözlere uyulup uyulmadığını denetleyebilecek bir sivil organizasyona ihtiyaç varsa bunlarda olacak. Kesinlikle yabancı bir ülke, kesinlikle yabancı bir misyon, kesinlikle yabancı bir heyet olmayacak. Türkiye’nin kendi içinden olacak. Çünkü bizim sürecimiz yerli bir süreçtir. Biz kendi modelimizi Türkiye içerisinde 2 seneden beri uygulamaya çalışıyoruz. Bu iddialı lafları edenlere şunu sormak lazım; 'Siz size düşen görevleri niçin hala yapmıyorsunuz?' Tam eylemsizlik, hiçbir yol kesme olmayacak, hiçbir silahlı bir olay olmayacak, hiçbir patlayıcı bir olay olmayacak, ne Cizre’de, ne Silopi’de, ne Hakkari’de ne bir başka yerde Diyarbakır’da bir kimsenin burnu kanamayacak. Kanayacak olursa bunun sorumlusu sizsiniz. O zaman bizden tepegözü, şunu bunu kimse istemesin. Kamu düzeni farklı bir şey. Sonuna kadar bunun arkasındayız. Çözüm süreci buna bağlı olarak devam edecek. Herhangi bir aksama olursa çözüm sürecinde de gecikme olur. İnsanımızın can ve mal güvenliğini esas kabul ediyoruz. Özellikle 6-7 Ekim olaylarından sonra bu olayların planlayıcısı olanlar, henüz günahlarını itiraf etmediler. Hesaplarını da vermediler. Hala o olayların benzerlerini yapmaya kalkanlar çözüm süreci lafını ağzına almasınlar. ‘Hadi bakalım sokaklara çıkın’ diye bağırmak kolay. Arkasından ne yapalım duygusal kırılma yaşadılar ve bunları yaptılar. Her duygusal kırılma yaşayan 40 tane insan öldürseydi Türkiye’de adam kalmazdı. Kamu güvenliği ve kamu düzeni esastır. Vatandaşımızın tehdit altında olduğu bir şeyde başka hiçbir şey düşünmeyiz. Önce o ortadan kalkacak sonra çözüm süreci hükümetimiz tarafından götürülecek” diye konuştu.
“ÖZEL UÇAKLARLA UYUŞTURUCU TEŞHİSİ YAPILACAK"
Uyuşturucuyla mücadelenin çözüm süreciyle ilişkileriyle alakalı soru üzerine Arınç, “Uyuşturucuyla mücadele konusunda önümüzdeki şurada ayrıcalıklı bir bölüm olacak. Uyuşturucu ticareti, nakli, kenevirden başlayarak yetiştirilmesi, sentetik uyuşturucuların Türkiye üzerinden bir terminal ülke olmaktan çıkıp bir hedef ülke haline getirmesinin şüphesiz terörle çok yakın bağlantısı var. Terör örgütlerinin en büyük mali kaynakları uyuşturucudur. İster Afganistan üzerinden gelip Avrupa’ya giden uyuşturucu trafiği, isterse bizim bazı bölgelerimizde kenevirden üretilen, afyon, eroin ve benzerleri çok yüksek fiyatlarda çok büyük risklerle satılıp naklediliyor. Milyonları kazandıkları için maalesef terör örgütlerine mermi, tabanca olarak geri dönüyor. Son iki yıldır özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde jandarma ve polisin iştirakiyle büyük operasyonlar yapıldı. Yüzlerce dönüm tarlalarda kenevirden esrar ve uyuşturucu madde imal edilen yerlerin hepsi yakıldı. Şimdi özel uçaklar imal ediliyor. O uçaklarda bitki yapısının içerisindekileri tek tek teşhis edilecek bir yazılıma sahip. Bu konuda çok iddialıyız. Türkiye’de uyuşturucu imalini sıfırlamak hedefindeyiz. Bir kilo toz, bir otobüs zamanı geçti” ifadelerini kullandı.
“AFRİYA’YA ASKER AZ SAYIDA VE İKİ AYDA BİR GİDECEK NAKLİYE UÇAĞIYLA YAPILACAK”
Türkiye'den Orta Afrika ve Mali'ye gönderilecek askerle ilgili soru üzerine Arınç, "Türkiye bir devlettir, insan değildir. Robinson Crusoe gibi bir adada tek başına yaşamıyoruz. Keyfimize geldiği gibi hareket edemeyiz. Bazen BM kararıyla, bazen AB kararlarıyla, bazen de ikili anlaşmalarımız sebebiyle kriz bölgelerine polis veya asker gönderme mecburiyetindeyiz. Orta Afrika ve Mali’de BM ve AB harekete geçti. Oraya 700 civarında bir güç gönderildi. Türkiye’den de talep var. Türkiye az sayıda ve iki ayda bir gidecek nakliye uçağıyla bu işe katılacak” açıklamasında bulundu.
1 Aralık’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’ye yapacağı ziyaret üzerine sorulan soru üzerine Arınç, şunları söyledi:
“Putin 10 bakanıyla birlikte milyar dolarlık işlerle Türkiye’ye gelecek. Bu çok iyi bir şey. Bizim Rusya’ya 40-50 milyar dolarlık bir ticaretimiz var. Enerji konusunda Rusya’ya önemli anlaşmalar yaptık. Ekonomik ve ticari ilişkilerimiz çok güzel. Ancak siyasi ilişkilerimiz bakımından Suriye konusunda bir ayrılık içindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız ve başbakanımız Suriye konusundaki tavrından dolayı Putin ile zaman zaman karşı karşıya geldiler. Çünkü geleneksel olarak Suriye’nin destekçisi. Suriye’de faydalı olan bir iş yapılamadı. 300 binden fazla insan hayatını kaybetti, 3-4 milyon insan ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı. Bu IŞİD falan bundan sonra türedi. Bu kez gelişleri belki bu açıdan bir faydalı noktaya gidilebilir. Rusya’ya her görüşmelerde Suriye konusunu açıyoruz.”
"BAŞKA YER DE YAPILAN ŞEB-İ ARUS TÖRENLERİ ÇAKMA OLUR"
Şeb-i Arus törenlerinin başka illerde yapılmasıyla alakalı olarak yöneltilen bir soru üzerine Arınç, “Bunun aslı esası Konya’da. Kim başka yerde yaparsa çakma olur. Bunun merkezi burasıdır. Sema ayinlerinin bir düğünde, bir toplantıda, bir eğlence mekanında yapılması çok kötü ve yanlış. Son zamanlarda bu giderek arttı. Sema gösterisi birilerinin masasında meze olacak iş değil. Böyle bidat işin yeri yok” açıklamasını yaptı.
“AK-SARAY” AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanlığının yeni binası olan “Ak-Saray” ile ilgili soru üzerine Bülent Arınç, “Yapılan şey Türkiye Cumhuriyeti’nin kütüğünde olacak bundan sonraki Cumhurbaşkanlarının kullanacağı bir mekandır. Mahkeme kadıya mülk değil. Ekmek için Ekmeleddin İhsanoğlu ya da Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı olsaydı onlar oturacaktı. Kimse kendisi için bir şey yaptırmıyor. Ancak bazı insanlar bunu eleştirebilir. Bunlara engel olmak mümkün değil. Ama alay ederek Ak Saray’a 'kaçak saray' diyerek, Cumhurbaşkanımızı küçültmek doğru değildir. Mesela TOKİ’den pay ayrılmış denildi. TOKİ buna cevap verdi. TOKİ’den pay ayrılmış değil. Bir kuruş bile gitmedi. Ruhsatı yok, kaçak dediler. Bütçe görüşmelerinde ruhsatı elimdeydi mesela. Siz buna kaçak saray diyemezsiniz. Papa gelecek burada kalma diyorlar. Bunlar çok yanlış şeyler. Şahsa saygı duymuyorsanız makama saygı duymalısınız. Ben Ahmet Necdet Sezer ile onca yıl çalıştım, hiçbir şeyine evet diyemem ama saygıda kusur etmedim. Atatürk Çankaya’da oturmuştu o yüzden herkes burada oturmalı. Böyle şey mümkün değildir. Yolsuzluk, hırsızlık, israf var ise bunları konuşalım. Bunun dışında büyütülecek bir konu değil” dedi.