“Al Sana Haber” programında yorumculuk yapan Pınar Eliçe, yıllardır kendisinden saklanan gerçeği canlı yayında öğrendi. Eliçe “erkeğin gücüne ihtiyaç duyan” assolistleri eleştirirken yayına Seyhan Soylu bağlandı. Soylu, Eliçe’ye yıllar önce Maksim’de sahneye çıkabilmesi için nişanlısı Vedat Çöloğlu’nun ondan gizli gazinoyu kiraladığını söyledi. Maksim’in sahibi Fahrettin Aslan’ın oğlu Sacit Aslan da Soylu’yu doğruladı. Gözyaşlarına boğulan Eliçe stüdyoyu terk etti. Annem beni paşa oğlum diye severdi. Ben 15 yaşına kadar paşa olacağım diye yetiştim. Fakat bu sinema ve tiyatro merakı başlayınca olamayacağımı anladım maalesef. Annemi razı etmek çok zor oldu. İleride çok çok bunalımlara düştüm bu yüzden. Çünkü annem başarımı görmeden vefat etti. Birlikte oldukları dönemde en çok Magazin haberi olan çift, hiç şüphesiz Hülya Avşar ve Kaya Çilingiroğlu olmuştu. Bu mutlu birliktelik evliliğe taşınmış ve kızları Zehra ile mutlulukları katlanmıştı. Ancak evlilik, Çilingiroğlu’nun Avşar’ı aldatmasıyla son bulmuştu. Zaman bu olayların üzerini örtmüştü ki Çilingiroğlu, yorumculuk yaptığı spor programındaki itirafıyla gündeme oturdu. Programa konuk olan beden dili uzmanı İlhan Doğan’dan, yalan söyleyen insanları nasıl tanıdığını anlatmasını isteyen Çilingiroğlu, “Eşinizi aldattınız mı?” sorusuyla karşılaştı. “Ooo çok” diye yanıt veren Çilingiroğlu, hemen ardından Tanyolaç’ı değil Avşar’ı kastettiğini belirtti. Evde ekmek olmazdı, komşuya giderdim 'çocuk köfte istiyor biraz bayat ekmek varsa alabilir miyim' diye. Halbuki evde yiyeceğimiz bir lokma ekmeğimiz olmazdı. Yıllarca hep zengin, fabrikatör baba rolünü oynadım. İşin en acıklı kısmı ise bütün gün zengin baba rolünü oynayıp çekim bitiminde eve gitmek için soğukta, köşedeki durakta dolmuş beklemem olmuştur. Şöyle düşünüyorum, belki isyankarlık etmiş olacağım ama 'keşke bir devlet memuru olsaydım da normal olarak maaşımı alsaydım her ay' diye düşünüyorum. Yani ne demek istiyorum anladınız mı? 'Keşke bu işi yapmamış olsaydım' diyorum... Bana isimden başka bir şey bırakmadı sinema. Pınar Deniz, “Vatanım Sensin” dizisinde Miray Daner’le tokat provasında çok tekrardan birbirlerinin yüzlerini kızarttıklarını ve bu yüzden yönetmenden azar işittiklerini söyledi. “Vatanım Sensin” dizisinin kendisi için özel olduğunu belirten Deniz, “Benim oyunculuk algımın ilk başladığı diziydi. İşe başladığımda o kadar heyecanlıydım ki... Yönetmenlere ‘Osmanlıca öğrenebilirim’ demiştim. Birinci bölümde Miray’la (Daner) tokat sahnemiz vardı ve her provada birbirimize tokat atıyorduk. Kıpkırmızı olduk. Yönetmen geldi dedi ki ‘Ne yapıyorsunuz ve neden yapıyorsunuz?’ Elimin, ayağımın titrediği sahneler vardı. ‘Vatanım Sensin’ beni büyüten, oyunculukla ilgili hazzı hissettiğim işti” diye konuştu. Üniversiteden sonra Selim İleri’nin editörü olduğu Argos dergisinde çalışan Şoray Uzun, bir itirafta bulundu. Yaptığı röportajla ödül kazandığını belirten oyuncu, aldığı ödülü hak etmediğini söyledi: “Bülent Oran’la bir röportaj yapılacaktı. Oran’la buluştuk Ortaköy’de. O da fabrikada senaryo yazmaya başladığı için gürültülü ortamları seviyordu. Böyle bire bir sohbet edemiyorsunuz, bir süre sonra takılıyor. Gürültüden besleniyordu rahmetli. Ben ona soruları verdim, yani kendimce röportaj yaptım, sonra röportajı ses kayıt cihazından çözdüm, tekrar kaleme aldım. Röportajı kendisine teslim ettim. ‘Ben bir üzerinden geçeyim lütfen’ dedi, ‘Hay hay’ dedim. Bülent Abi rahmetli, o röportajı kendi yaptı. Bana teslim etti, virgülüne bile dokunmadan teslim ettim gazeteye. Selim Bey baktı, ‘Bu benim bugüne kadar okuduğum en güzel röportajlardan bir tanesi’ dedi. Keşke ben yapmış olsaydım, Bülent Bey kendi kendine yaptı! O röportaj, dönemin bir gazetesinden ‘Gelecek vaat eden genç gazeteci” ödülü aldı. Ben de utanmadan o ödülü aldım. Hak edilmemiş bir ödül.” Şoray Uzun küçükken savaş uçaklarına, jetlere merak sararak uçmayı çok istediğini ve bu hayalinin peşine düşerek kolunu kırdığını söyledi. Uzun o anısını şöyle anlattı: “1974 yılı, İncirlik Üssü’ne 18 km’lik mesafede oturuyorduk, jetler geçiyordu tepemizden. Ben de jet savaş uçaklarına taktım. Uçmayı merak ediyordum. Dedeme ‘ödevim var’ diye yalan söyledim ve planör bozması bir şey yaptık. Üçüncü kattan kendimi attım. Uçacağım yani. Bir kat falan indim. Sonra ikinci kata doğru denge bozuldu, benim bir kolum iki yerden diğeri bir yerden kırıldı. Uçma denemem böyleydi.” Şoray Uzun, isminin Türkan Şoray’dan esinlenilerek koyulduğunu söyledi ve ekledi: “Annem bana hamileyken babam Türkan Şoray’ın fotoğrafının olduğu sakız görmüş. Beni de kız bekliyorlarmış. ‘Türkan olacak ismi’ demiş. Adım oradan geliyor.” Saruhan Hünel, kardeşi Aslı Hünel’in programına konuk oldu. Oyuncu, aslında komik ve eğlenceli biri olduğunu ama izleyicinin kendisini öyle rollerde görmek istemediğini söyledi: “Özel hayatta eğlenceli olmam demek dizide veya filmde de aynı etkiyi yapacak anlamına gelmiyor. Ben iyi kahraman ve aşk adamı oynamaya devam etmeyi tercih ediyorum.” Hünel, gelen rolleri kabul ederken çok dikkatli olduğunu belirtip başından geçen bir anısını anlattı: “Timur Savcı, ‘Bir dizi yapıyorum o dizide sana çok güzel bir rol var ve ben senin orada olmanı çok istiyorum’ demişti. Tarihi dizi olduğunu söyleyince, ‘Türkiye tarihi dizilerde çok başarılı olmuyor seni tenzih ediyorum. Yok, başka bir işte çalışırız’ dedim. Benim oynamadığım iş, dünyada ve Türkiye’de çok sevilip beğenildi. ‘Muhteşem Yüzyıl’dı rol teklif ettiği dizi. O an basiretim bağlandı belki de... O dizide olsaydım çok memnun ve mutlu olurdum.” 2013’te Amerika’dan Türkiye’ye gelen oyuncu Kerem Bürsin, katıldığı programda bir itirafta bulundu. Bürsin'in ilk dizisi başrolü Hande Doğandemir, Yağmur Tanrısevsin ve Emre Kınay ile paylaştığı ‘Güneşi Beklerken’ olmuştu. Kerem Bürsin yıllar sonra şu itirafta bulundu: “İlk geldiğimde kelime haznem dardı. Bir süre kalır, Amerika’ya dönerim diye düşünüyordum. ‘Güneşi Beklerken’den teklif gelince kalmaya karar verdim. Senaryoyu okudum, ‘Liseli Kerem’ hoşuma gitti. Karakterin travmaları, asiliği, duruşu, heyecanı ilgimi çekmişti. O yaşıma kadar hep yapmak istediğim şeyleri bu karakterle yapma imkanı buldum! Dizi süreleri çok uzun olduğu için set çıkışında ben, oynadığım karakteri de evime götürmek zorunda kalıyorum. Tutku; bizim mesleğin olmazsa olmazı.” Muazzez Ersoy, 25 yıldır kimseyle paylaşmadığı sırrını açıkladı. Zeki Müren’in vefat ettiği gün TRT İzmir Stüdyolarında Ajda Pekkan’la birlikte Müren’in yanında olan Ersoy “Eğer Zeki Müren vefat etmeseydi Bodrum’a stüdyo kuracaktık ve düet yapacaktık. Bu zamana kadar bunu dillendirmedim, bir hayal olarak kalsın istedim. Keşke Türk sanat müziğinin batmayan güneşi yaşasaydı da biz düeti yapmasaydık” dedi. Enis Arıkan yıllar sonra ilginç bir itirafta bulundu. “20 yıl önce Saba Tümer'in Pakize Suda ile programına katılacaktım. Şebnem Bozoklu’yu arayıp ‘Programa telefonla konuklar bağlanıyor. Beni kimse aramaz, ne yapacağım’ dedim. Şebnem, ‘İsmimi değiştirip hayranınmış gibi ararım, sen üzülme' yanıtını verdi. Sonra dediğini yaptı, beni bir güzel övdü dedi. (Hürriyet)