Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Doğan Kalafat, beklenen İstanbul depremine ilişkin açıklamalarda bulundu. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından gözler olası İstanbul depremine çevrilirken Kalafat yedi sene içerisinde yüzde 64 olasılıkla İstanbul'da 7'nin üzerinde bir büyüklükte bir depremin olacağını aktardı. Peki, İstanbul depremi ne zaman olacak? İstanbul’da en son ne zaman deprem oldu, tarihteki İstanbul depremlerinin tarihleri ve büyüklüğü ne? İşte olası İstanbul depremi tarihleri ve tarihteki İstanbul depremleri... Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın orta kesiminde de bir deprem olabileceğini belirten Kalafat “Ancak Marmara Denizi kaynaklı bir olacaktır. Bunun tehlikesi bellidir. Marmara'da fay oradan geçti buradan geçti konuşmamıza gerek yok. Marmara Denizi'nin içerisinde geçen bir kol. Bu kol 7'nin üzerinde bir deprem üretecektir. Bunun yeri bellidir ama zamanını söyleyebilmemiz mümkün değil. Yalnızca yapabileceğimiz istatiksel çalışmalardır. Bu da işte 2030'a kadar yüzde 64 olasılık, 2050'ye kadar yüzde 75 olasılık 2090'a kadar yüzde 95 olasılıkla bu deprem olacaktır. Bizans Dönemi 24 Ağustos 358 Tutulan kayıtlardan anlaşıldığına göre oldukça büyük bir deprem. O dönemde Bithynia eyaletinin merkezi olan Nikomedia’yı, yani İzmit’i yuttuğu ifade ediliyor. Trakya’yı da etkileyen deprem İstanbul’da yıkıma neden olmuş, Konstantin’in eşi Eusebia için yaptırdığı Pietas Kilisesi bu depremde yıkılmıştı. Enkaz altında kalanlar kadar deprem sonrası çıkan yangınlarda da ölen sayısı yüksekti. İstanbul bu depremin yaralarını yedi yılda sarabildi. İstanbul için tsunami tehlikesinin ne boyutta olabileceğini gösteren kayıtlardan biri bu depreme ait. Tarihî kayıtlardan merkez üssünün Ege Denizi olduğu anlaşılıyor. İstanbul’u büyük oranda etkiledi. Denizin geri çekilip hızla karaya vurması nedeniyle can ve mal kaybı yüksek olmuştu. Kayıtlarda sular çekildikten sonra bazı cesetlerin ve teknelerin kentin iki üç kilometre iç tarafındaki binaların damlarında bulunduğu yazılı. Kaynaklarda 400’lü yıllarda, yani V. yüzyılda İstanbul’u etkileyen küçüklü büyüklü depremlerin gerçekleştiği yer alıyor. Ancak haklarında pek ayrıntı yok. 406 yılındaki depremde İmparator Arkadius’un eşi Eudokia’nın korkudan çocuğunu düşürdüğü kayıtlara geçmiş. Tarihte Theodosius Meydanı’nın, yani bugünkü Beyazıt Meydanı’nın yıkıldığı deprem olarak anılıyor. Bu depremde ölenlerin cesetlerinin Hebdomon’da (Bakırköy) kıyıya vurduğu biliniyor. 412, 417 ve 423 yıllarında da depremler olduğu kayıtlara geçmiş ama haklarında ayrıntı bulunmuyor. Fiziki sonuçlarından çok yarattığı sosyal çalkantıyla tarihe geçen bir deprem. Depremin artçıları uzun sürdüğü için İstanbul halkı dört ay boyunca evlerini terk edip surların dışındaki açık alanda yaşamış. Bu dönemi piskoposla birlikte gece gündüz dua ederek geçirmişler. Can kaybı üzerine tek ayrıntı, İmparator Theodosius’un can kayıpları üzerine yas kıyafeti giydiğine dair kayıttır. On yıl sonra meydana gelen depremle ilgili ise, İstanbul’un genişletilmesi için surun bir kısmının yıkılıp yeniden inşa edilmesi sırasında meydana geldiğine ve inşaatın yıkıldığına dair kayıt vardır. Beyazıt Meydanı’nın bir kez daha yıkılmasına neden oldu. Forum alanındaki sütunların birinde bulunan heykelin elinde tuttuğu dünyayı simgeleyen küre sarsıntıdan koparak düşüp parçalandı. İmparator Theodosius’un heykeli yıkıldı. Surların bir bölümü ve bazı kiliseler zarar gördü. V. yüzyılda gerçekleşip kayıtlara geçen 13 depremin sonuncusu 26 Eylül 487’de gerçekleşti. VI. yüzyılın ilk büyük depremi. İstanbul’un çeşitli yerlerinde kiliseler, anıtsal yapılar ve heykellerin yıkıldığı kayıtlara geçmiştir. 6 Ağustos 542 – 6 Eylül 543 İstanbul bir yıl arayla iki büyük deprem yaşadı. İlkinde Yaldızlı Kapı’nın yanındaki sur duvarları; ikincisinde İmparator I. Iuistinianus’un Augustus adı verilen at üzerinde betimlendiği heykeli yıkıldı. 15 Ağustos 554 Bizans döneminin kayıtlara geçen en şiddetli depremi. Depremin Doğu Akdeniz kıyıları ve İskenderiye’yi de etkilediği kayıtlı. İstanbul’da şafak sökmeden hemen önce medyana gelen depremde, özellikle surlara yakın bölgelerde oturan ahalide can kaybının çok olduğu biliniyor. Depremin İznik’i de etkilediği anlaşılıyor. Aynı yıl içinde üç büyük deprem yaşandı: 2 Nisan, 6 Ekim ve 14 Aralık. Özellikle sonuncusunun yarattığı yıkım daha büyüktü. Gece meydana gelen bu depreme şehir halkı uykuda yakalandığı için can kaybı büyük oldu. Bir yıl sonra 7 Mayıs günü şehir bir kez daha sallandı. Bu kez Ayasofya’nın büyük kubbesiyle doğu yarım kubbesi yıkıldı. 26 Ekim 740 VII. yüzyıla ait deprem kaydı yok. Muhtemelen deprem açısından sakin bir yüzyıldı. Ancak İstanbul’un yaşadığı büyük depremlerden biri VIII. yüzyılın ortalarında oldu. Aya İrini Kilisesi kısmen yıkıldı. İzmit bir kez daha büyük oranda yok oldu. Trakya bölgesi de etkilendi. VIII. yüzyıla ait ayrıca 715, 732, 790 ve 796 yıllarında deprem kayıtları mevcut. 9 Ocak 869 IX. yüzyılda 815, 824, 840, 854 ve 860 yıllarında Trakya merkezli depremler yaşandı. Depremler İstanbul’u da etkiledi. 862 depreminde Yaldızlı Kapı’daki Zafer heykelinin yıkıldığına dair bir kayıt bulunuyor. Tarihçilerin “Büyük Deprem” olarak kayda geçtikleri depreme kadar 864, 865 ve 866’da arka arkaya depremler oldu. Büyük Deprem bir pazar günü başladı ve artçı şoklarıyla birlikte İstanbul yaklaşık kırk gün sallandı. Aralarında Ayasofya ve Azize Meryem kiliselerinin bulunduğu birçok büyük yapı ağır hasar gördü. X. yüzyılda 915, 945, 948 ve 960 yıllarına ait deprem kayıtları bulunuyor. 989 depremi büyük bir deprem. Tarihçiler İzmit’ten İtalya’ya kadar geniş bir coğrafyanın depremden etkilendiğini ve İstanbul’da binlerce evin yıkılıp birçok insanın öldüğünü kayda geçmişti. Bu depremde Ayasofya bir kez daha büyük zarar gördü ve batı kubbesi çöktü. Ayasofya’nın onarımı altı yıl sürdü. 23 Eylül 1063 XI. yüzyılda şiddetli depremler yaşadı İstanbul. 1010 yılında Havariler Kilisesi’nin kubbesi çöktü. 1033, 1036, 1037, 1038 ve 1041’de kısa aralıklarla küçük sarsıntılar ve ardından 1063, 1064 ve 1081’de büyük sarsıntılar oldu. Tarihçi Attaleiates 23 Eylül 1063 depreminin XI. yüzyılın ikinci yarısındaki en büyük deprem olduğunu yazar. Tarihçiye göre, çok güçlü üç sarsıntı sonrası İstanbul’da çok az ev yıkılmaktan kurtulmuştur. Şubat 1202 Bu deprem tarihçiler tarafından “imparatorun odasına giden deprem” olarak adlandırılmıştır. Kaynakların çelişkili olması dolayısıyla modern tarihçilerin kuşkuyla yaklaştığı kayıtlara göre, III. Aleksios’un saraydaki odası büyük zarar gördü, kendisi ve damadı yaralandı, ailesinden birçok kişi enkaz altında kaldı. 1 Haziran 1296 İstanbul 1204’te Latin işgaline uğradı. 1296 depremine kadar olan depremler hakkında çok ayrıntıya rastlanmıyor. 1296 depremi ise yıkıcılığının büyüklüğü ile tarih kayıtlarına geçti. Depremin artçıları 17 Temmuz’a kadar sürdü. İstanbul’un yanı sıra doğuda Sakarya Nehri’ne, batıda Manisa ve İzmir’e kadar 64 kale, birçok tapınak ve binlerce bina yıkıldı. XIV. yüzyılın iki büyük depreminden birisi. Yüzyılın başında 1315, 1323 sonları ya da 1324 başlarına ait kayda değer iki deprem oldu. Ancak ayrıntıları çok yok. 1332 depreminde sarsıntıların yanı sıra yine tsunami yıkıcılığı yaşandı. Sayısız binanın yıkıldığı ve kiliselerin zarar gördüğüne dair kayıtlar bulunuyor. Diğer büyük deprem 1354’te oldu. Bu deprem artık yavaş yavaş Anadolu’ya yerleşen Türkler için bir fırsat doğurdu. Tekirdağ ve Gelibolu merkez üslü olduğu anlaşılan deprem bu bölgede büyük hasar oluşturmuş, İstanbul’un surları da yer yer yıkılmıştı. Surlarının yıkılması sayesinde Süleyman Paşa komutasındaki Türk askerleri denizden geçip Gelibolu’yu fethetmişti. 15 Mart 1419 Artık İstanbul’un fethine doğru yaklaşıyoruz. XV. yüzyılda kayıtlarda üç büyük deprem var. 1419 depremi hakkında ayrıntı bulunuyor: Selanik’ten Tokat’a kadar hissedilen büyüklükte bir deprem bu. Bursa büyük zarar görmüş, tsunami İzmit’i vurmuş. 1453 öncesi için tarihçi Kritobulos’un tuhaf ve alışılmamış yer sarsıntılarından bahsettiği kayıtları bulunuyor: Fetih öncesi bu sarsıntıları “tanrısal işaretler” olarak yorumlamış. 29 Kasım 1488 Türklerin İstanbul’u fethinden sonra kayda geçen ilk büyük hasarlı deprem. Ancak Fatih Camii’nin kubbesinin çöküşü haricinde kayıtlarda ayrıntı bulunmuyor. Hemen ardından 16 Ocak 1489 tarihli bir deprem kaydı daha var. Yazarı belli olmayan üç tarihî kayıtta çok ayrıntı yok bu deprem hakkında, sadece “Nice minareler ve binalar yıkılıp harap oldu” şeklinde genel ifadeler mevcut. Maddi hasar ve can kaybının yüksekliği nedeniyle “Kıyamet-i Suğra”, yani “Küçük Kıyamet” olarak adlandırıldı. Bugünkü araştırmalar ışığında depremin Marmara Denizi’nde olduğu söylenebilir. Kırım, Mısır ve Viyana’dan da hissedilmiş olması büyüklüğü konusunda fikir veriyor. Artçılar 45 gün sürdü ve İstanbul dışında Gelibolu, Edirne, Bursa, İzmit, Bolu ve Çorum’da yıkıma neden oldu. Tarihçiler deprem sonrası özellikle Bursa ve İzmit’in şantiye alanına döndüğünü kaydetmiş. Tarihçi Solakzade’nin aktardığına göre İstanbul en fazla etkilenen yerleşim yeri oldu; 1070 ev, 109 cami ve mescit tamamen çöktü, 4 bin ila 5 bin insan can verdi. Edirnekapı ile Yedikule arasındaki surlar yerle bir oldu. Topkapı Sarayı’nın deniz tarafındaki duvarı yıkıldı ve Harem’in tavanı çöktü. Suyolları yıkıldığı için birçok semti su bastı. Fatih ve Bayezid Camileri büyük zarar gördü. İstanbul’un birçok depremi zarar görmeden atlatan en sağlam yapılarından Galata Kulesi’nde çatlaklar oluştu. Bu deprem hakkında yazılı kaynaklar dışında bilgilere 2004’te başlayan Marmaray kazılarında Yenikapı’da keşfedilen buluntular da veri ekledi. Kazılar sonucu Bayrampaşa Vadisi boyunca tsunami nedeniyle deniz baskını yaşandığı anlaşıldı. Yakın dönem bilgileri ışığında dalgaların altı metreyi bulması nedeniyle “Küçük Kıyamet”in büyüklüğünün 8 civarında olabileceği düşünülüyor. “Küçük Kıyamet”, deprem vergisinin ilk örneğinin uygulanmasına da neden oldu. Sultan Bayezid, artçıların sona ermesinden sonra Topkapı Sarayı’na döndü ve ilk iş olarak depremin verdiği zararın onarılması işine girişilmesini emretti. Ancak giderlerin karşılanması sorunu vardı. Böylece hane başına 22 akçe ek vergi konmasına ve her 20 haneden bir kişinin inşaatlarda çalıştırılmak üzere devlet hizmetine alınmasına karar verdi. İmar seferberliği 1510’da başladı ve İstanbul iki ay gibi kısa bir sürede onarıldı. Çatladıkapı’nın tarih sahnesine çıkmasına neden olan deprem. Sarsıntı nedeniyle surlarda Küçük Ayasofya tarafından denize açılan Sidera Kapısı çatladı ve o tarihten itibaren Çatladıkapı olarak anılmaya başladı. Bu deprem Kanuni devrinde yaşanmıştı. Kanuni sonrası gerçekleşen 1554 depreminde 18 ev yıkıldı. 10 Mayıs 1556’da Marmara Denizi’nde gerçekleşen deprem İstanbul ve Bursa’yı vurdu. Ayasofya ile Fatih Camii bir kez daha hasar gördü. 28 Haziran 1648 Vakanüvis Naimâ’nın “son bir asırda görülen en şiddetli deprem” notuyla kayda geçtiği depremde denizin yükselmesi nedeniyle can ve mal kaybı yaşandı. Venedikli bir tarihçinin aktardığına göre, deprem cuma namazı esnasında meydana geldi ve Sultan Murad Camii’nin çökmesi sonucu dört bin kişi öldü. Ayasofya’nın dört minaresi yıkıldı. Su kemerinin yıkılması nedeniyle İstanbul’da su sıkıntısı yaşandı ve toplam ölü sayısı 30 bini buldu. 24 Mayıs 1719 Merkez üssü İzmit olan deprem çok şiddetliydi, Düzce’den Trakya’ya kadar geniş bir coğrafyada büyük tahribata neden oldu. Altı bin kişi öldü. Fındıklılı Silahtar Mehmed Ağa İstanbul’da zarara uğramayan binanın kalmadığını aktarır. XVIII. yüzyıl boyunca İstanbul’un yakın çevresinde birçok deprem oldu. Bunların en büyüğü 1754’te gerçekleşti. Ancak daha öncesinde 1741-1752 yılları arasında hafif şiddetli yirmiye yakın deprem kaydedildi. Büyük depremin habercisiymiş âdeta bu yıllar. 3 Eylül 1754 depremi saat 21.30 civarında meydana geldi. Merkez üssü yine İzmit’ti. Tarihî kayıtlar yüzeyde sıvılaşmaları, buna bağlı toprak kaymalarını ve ayrıntılı olarak hangi önemli yapının ne derecede zarar gördüğünü aktarıyor. Ölü sayısı konusunda 60 ila 800 arasında değişen kayıtlar mevcut. Bu depremin artçıları da şiddetli oldu. En büyüğü 14 Eylül’de gerçekleşti ve asıl depremin verdiği zararı daha da büyüttü. Asıl felaket ise Süleymaniye’deki Yeniçeri kışlasının bir bölümünün çökmesiyle yaşandı. Böylece ölü sayısı 2 bine yaklaştı. Bu artçılar nedeniyle saray ahalisi ve yabancı diplomatlar İstanbul’u sarsıntılar bitene kadar terk etti. İstanbul’un yaşadığı en büyük deprem felaketlerinden biri. Kurban Bayramı’nın üçüncü sabahında meydana geldi. Bugünün bilgileri ışığında kapsadığı alanın genişliği, etkisi, 257 sene önceki 1509 depremine benzetiliyor. İstanbul’u böylesi büyük bir güçle vuran iki deprem arasındaki yıl farkı, bu fayın yaklaşık 250 yılda bir kırılma olasılığını ortaya koyuyor. Osmanlı kaynakları yeraltından büyük bir uğultu geldiğini, sarsıntının yaklaşık iki dakika sürdüğünü, dört ila beş bin kişinin öldüğünü ve artçıların aylarca devam ettiğini aktarıyor. Depremde Galata, Beyoğlu’nun bir bölümü, Üsküdar ve Boğaz köylerinde zararın az olduğu, buna karşılık Suriçi’ndeki meskenlerin hemen hemen tümüyle yıkıldığı da aktarılan bilgiler arasında. Daha önceki hemen tüm depremlerde ya kubbesi çöken ya da kayıtlara girecek kadar zarar gören Fatih Camii bu depremde tümüyle çöktü. “Bursa’nın Küçük Kıyameti” adı verilen deprem, İstanbul’u da etkiledi. En fazla hasarı Fatih, Beyazıt, Saraçhane, Samatya, Unkapanı ve Galata aldı. İstanbul çevresinde gerçekleştiği bilinen ve etkili olan diğer deprem, 19 Nisan 1878 günü İzmit Eşme’de meydana gelen depremdi. Dönemin Vakit gazetesinde çıkan bir haberdeki tarife göre depremin güneybatıdan kuzeydoğuya doğru bir sallantı şeklinde İstanbul’u yatay bir hareketle vurduğu anlaşılıyor. 10 Temmuz 1894 Tarihî belgelere “Zelzele-i Azime”, “Zelzele-i Müdhişe” olarak geçti. Öğle saatlerinde art arda üç sarsıntı oldu. İlki dört beş saniye, ikincisi sekiz dokuz saniye ve üçüncüsü beş saniye sürdü. Kayıtlara göre deprem farklı semtlerde değişik şekillerde hissedildi. Yeşilköy ve Boğaziçi’nde yatay hareket, Adalar’da patlamalarla birlikte dikey hareket hissedildi. Deprem sonrası İstanbul’un büyük bir toz kütlesiyle kaplandığı da bilgiler arasında. Buradan da anlaşılacağı üzere yıkılan bina sayısı bir hayli fazla. Marmara Denizi önce çekilmiş; Adalar ile Büyükçekmece sahili boyunca kıyıya yanaşmış deniz araçları önce karaya oturmuş, ardından denizin aniden yükselmesiyle oluşan dalgalar nedeniyle hasar daha da artmış. Bu depremin verdiği zarar hakkında devletin resmî belgelerinde kayıtlar ayrıntılı. Yaklaşık 21 bin bina ya yıkıldı ya da büyük zarar gördü. 9 Ağustos 1912 Tekirdağ’a bağlı Şarköy ilçesinin Mürefte beldesinde meydana geldi. Ana şoktan önce 25 Temmuz’dan itibaren 25 öncü şok, 4 Ekim’e kadar 228 artçı sarsıntı kayda geçirilmişti. Fayı 50 kilometre kadar kıran deprem, merkez üssünden 180 kilometre uzaklığa kadar zemin sıvılaşmasına neden oldu. İstanbul’da kamu binaları nispeten az hasar alırken, sivil meskenlerde zarar büyüktü. 17 Ağustos 1999 İzmit Körfezi Depremi ya da Marmara Depremi olarak adlandırılıyor. Merkez üssü Kocaeli il merkezinin 12 kilometre güneydoğusu, büyüklüğü 7.4 olan deprem 42 saniye sürdü. Marmara’dan geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın 17 kilometre derinlikteki 120 kilometrelik kısmının kırılması sonucu meydana gelen depremde, yerkabuğu sağa doğru hareket etti ve Türkiye nüfusunun o tarihte yüzde 25’inin yaşadığı dokuz ilde hasara neden oldu. İstanbul’da resmî rakamlara göre 981 kişi öldü, 7204 kişi yaralandı. Ölenlerin 527’si başka illerden tedavi amacıyla sevk edilen yaralılardı. En ağır etkilenen bölge, 274 kişinin öldüğü Avcılar’dı. Büyüklüğü bakımından 1939 Erzincan Depremi’nden sonra XX. yüzyılda kayda geçen en büyük ikinci depremdi. İzmit Körfezi Depremi’nden üç ay sonra Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın bu kez Düzce’de 40 kilometrelik kısmı kırıldı. İstanbul’da can kaybı yaşanmadı. Bu son iki depremin ardından bilim insanları, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Marmara Denizi altındaki bölümüne stres transfer ettiğini, bu bölgede en son kırılmanın 1766’da gerçekleştiğini ve artık İstanbul için deprem riskinin daha da arttığını açıkladılar. 24 Eylül 2019 Merkez üssü Silivri olan depremin şiddeti 5.8’di. Avcılar’da bir minare devrildi. Bir kişi yaşadığı korku nedeniyle kalp krizi geçirerek öldü, yine panik nedeniyle 43 kişi yaralandı.