Dün akşam Ülker Stadı'nda Slavia Prag'a 3-2 kaybederek avantaj kaybeden Fenerbahçe artık Süper Lig'e dönerken, maçtan sonra teknik heyet ve futbolculara olan öfke hiç dinmedi. İşte kritik mücadelenin yazar yorumları... Fenerbahçelilere bu yazacaklarım garip gelebilir... Fenerbahçe; çok beğendiğimiz iki stoperi Kim Min Jae ile Attila Szalai’yi ciddi anlamda sorgulamalı, yeniden gözden geçirmeli... “Çok iyiler“ diyoruz, geniş alanda yakalandılar mı “eyvah. eyvah“, rakibi yakalama şansları yok... Uzun boylarına rağmen yüksek toplara hep rakipler vuruyor... İşte Slavia maçı; ilk yarının son dakikasında gelen golde rakibe asisti Kim yaptı... Peki, Slavia’ya ikinci golde asisti kim yaptı; Szalai... Rakibin iki golünde, iki asist senin iki stoperinden... Olacak iş mi? Fenerbahçe’nin her maçta, bir ya da birden fazla gol yemesi raslantı mı, şanssızlık mı? Szalai ile Kim ancak takım savunmada kaldığında, kapandığında iyi iş yapıyorlar... Eee, bu takım da Fenerbahçe... Her maç kapanacak hali yok ya.. Gazetelerde sürekli okuyorum, “Szalai’ye 20 milyon, Kim’e 25 milyon euro“ diye... Böyle bir teklif varsa, Ali Başkan‘ın yerinde olsam bir saniye düşünmem, satarım... Slavia Prag, Avrupa futbolunun ikinci sınıf takımlarından biri... İkinci sınıf takımların da seri başı falan değil... “Orta direk“ takımlarından biri... Bütçesi Fenerbahçe’nin yarısı kadar... Ancak çoğu takımda olduğu gibi bir Avrupalı kültürü, disiplini, kondisyonu, çabukluğu ve takım oyunu var... En önemlisi futbol aklı, o akılla yapılmış kadro mühendisliği var... Yani her takımda olması gereken, ama Fenerbahçe’de olmayan özelliklere sahipler... Buna rağmen Fenerbahçe ilk yarıda, Slavia Prag’ın sağında adeta “maden“ buldu... Özellikle Ferdi, Pelkas ve Valencia önlerindeki geniş alanları, karşılarına engel çıkmadan çok çabuk geçtiler... Ama gerisi yok... Tehlike alanlarında Fenerbahçe’nin etkisi ve yaratıcılığı sıfıra iniyor... Son pası, yani asisti yapamıyor... Gol vuruşunu beceremiyor... Önündeki son rakibi geçse kaleci ile burun buruna kalacak, geçemiyor.. Sonuçta; vuramıyor, yıkamıyor, maçı kazanmak için avantaj sağlayamıyor...Çünkü bu kadar, bundan fazlası yok... Üstelik kendi yarı alanında, özellikle ceza alanı çevresinde çok “davetkar“ davranıyor... Rakibin pas üstüne pas yapmasına, çalım atmasına, kaleyi yoklamasına, hatta rahatça gol atmasına izin veriyor... Gol atmakta bu kadar zorlanır, gol yemekte bu kadar davetkar davranırsan nasıl maç kazanacaksın? Nitekim kazanamıyorsun... Fenerbahçe; büyük bir takımda küçük oyuncuları oynatmanın sıkıntısını çekip, faturasını ödüyor... Örnek; Slavia Prag ilk yarıda direkten dönen topu gol yaptı... İkinci yarıda Valencia‘nın direkten dönen topunu, aynı pozisyonda Mert Hakan üstten dışarı attı... Slavia’lı ağları buluyor, bizimki kargaları kovalıyor... O zaman bu iş nasıl olacak? Komik golcüler, savunma yapamayan, hücuma katılamayan orta saha oyuncuları, iyi sandığımız ama yanıldığımız stoperler... “Üzüm üzüme baka baka kararmayan“, ayakta kalan tek adam; Ferdi Kadıoğlu... Gerisi olsa da olur, olmasa daha iyi olur... Madem her şey bitti, Fenerbahçe dükkanı kapattı, İsmail Hoca’nın yerinde olsam her maçta Arda‘yı oynatırım... Birinci dakikadan 90. dakikaya kadar... Hiç olmazsa Fenerbahçe bir genci kazanır... Başkan Ali Koç’un firması bu ülkede en büyük... Ali Koç adı çok büyük... Temsil ettiği Fenerbahçe adı büyükten de büyük... Bu kadar büyüklüğün içinde, küçük düşünceye asla yer olamaz... Fenerbahçe bu büyüklüğün içinde “küçük“ düşünmenin sıkıntısını, acısını, başarısızlığını, hayal kırıklığını yaşıyor... Büyük düşünün, büyük oynayın Sayın Başkan... Bu takımın çok büyük bir hocaya, çok büyük golcülere ve oyunculara ihtiyacı var... Bunları bulmaya, bunları almaya mecbursunuz Sayın Başkan... Bunu ben değil, Fenerbahçe’nin 100 yılı geride bırakan alışkanlıkları ve tarihi söylüyor... Evettt... Bir sezon daha herhangi bir başarı elde etmeden, sürekli taraftarın isyanına ve protestosuna tabi kalarak, futbol adına hiçbir şey vermeden “yönetim istifa” sesleriyle tamamlandı. Var ligde belki bir kaç maçın ama oynasan ne yazar oynamasan ne yazar! Gerçekten koskaca Fenerbahçe takımına yazık oluyor. Kupada yoksun, ligde hayalet gibi dolaşıyorsun, tek bir hedefin kalmış o da Avrupa... Orada da yerle yeksan oluyorsun... Hem de Kadıköy’de... Milyonlarca euro harcanarak kurulan bu takımın bir sisteminin olmaması, oyun içindeki geliş-gidişlere göre pozisyon değişikliğine gidilmemesi, oyuncuların neredeyse tamamının durağan oynamayı meziyet sayması anlaşılır gibi değil... İsmail Kartal da ne yazık ki, hayal kırıklığı yaratan ekibe dahil oldu. Büyük umutlarla geldiği eski takımına bir kaç küçük dokunuş yapsa başka bir takımı izlemek mümkündü. Ama o da bulanık akan suyun debisine kendisini bıraktı. Tam bir boş vermişlik var. En tepeden en aşağıya kadar. En tepe dediğim yer elbette başkanlık makamı. Boşvermişliğin en güzelini dün hep beraber canlı yayında yaşadık. Evinde oynadığım maçın ilk yarısında berbat bir futbol oynamış ve 1-0 mağlubiyetle soyunma odasına gitmişsin. O kısacık devre arasının her anını ikinci 45 dakikada ne yapacağını konuşarak, planlayarak, tartışarak geçirmen gerekirken sanki onlarca gol atmış bir takımmış gibi erkenden sahaya geliyorsun.. Hepimiz gördük, neredeyse 5 dakika Fenerbahçe Futbol Takımı koridorda hocaları İsmail Kartal ile beklediler. Konuşarak hiçbir şey olmaz diyebilirsiniz. Emin olun olur. O soyunma odası koridorunda boş boş geçen dakikalarda küçük moral konuşmaları dahi işe yarar. Ama işin içine boş vermişlik girerse, buna bir de çaresizlik eklenirse ki, bu teknik adam çaresizliğidir, allame-i cihan da olsan bir işe yaramaz. Dün koskoca 90 dakikada Ferdi, biraz da Pelkas giydikleri formanın hakkını veren oyunculardı. Onların çabalarına, mücadelelerine şapka çıkarmak lazım. Umarım, transfer konusunda büyük becerisi olan Fenerbahçe Yönetimi Ferdi Kadıoğlu transferini de çabucak gerçekleştirir. Üzülerek söylemeliyim ki, Fenerbahçe umutsuz vaka noktasına geldi. Tedavisi yok. Çözüm kangren olmuş uzvu kesip atmakta. Emin olun atılan uzuv baş bile olsa Fenerbahçe küllerinden doğmayı becerecek güce sahiptir. Yeter ki, aynaya bakıp gerçekleri görmekten korkmasınlar. EN YÜKSEK ORANLARIN ADRESİ misli.com! ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYINIZ...