İngiliz gazetesinden ilginç bir iddia!
Saf değiştirenlere rüşvet verilmiş
Suriye’de rejimin en etkili isimlerinden bazılarının saf değiştirerek muhaliflere katılması Suriye lideri Beşar Esad’a büyük darbe vurmuştu. Bunların arasında en önemli isimler ise Başbakan Riyad Hicab ve Esad’ın eski sağ kolu ve çocukluk arkadaşı Tümgeneral Manaf Tlass’tı...
Ancak İngiltere’nin saygın gazetelerinden Times ortaya ilginç bir iddia attı. Habere göre, Avrupa ülkeleri Suriyeli yetkililere taraf değiştirmeleri için bavul dolusu para verdi. Rüşvet verme kararı, mayısta Katar’da yapılan ve Avrupa ülkelerinin Şam ve Doha büyükelçilerinin katıldığı bir toplantıda alındı. Rusya’nın Esad’a verdiği desteğin Annan Planı’nı etkisiz bırakacağını düşünen elçiler, “rejim içindeki kopuşların teşvik edilmesi gerektiği” kararı aldı. Toplantılara katılan bir yetkili, Times’a “Kimse rüşvet kelimesini telaffuz etmedi. Ancak masadan kalkarken herkes ne yapacağını biliyordu” dedi. Muhalif Özgür Suriye Ordusu içinden bir isim de “Kesinlikle rüşvet ödendi. Batılı istihbarat servisleri rejimin içindekileri ikna etmeye çalışıyor” diye konuştu. Ancak muhalifler arasında bu saf değiştiren isimlere pek güvenilmiyor. Bir muhalif komutan temmuzda Paris’e kaçan Tlass için “O bir milyoner. Rejim muhalifi değil. Sadece Esad sonrası dönemde yerlerini korumak istiyorlar” dedi.
Başbakan bile kaçmıştı
Suriye Başbakanı Riyad Hicab’ın Ürdün’e kaçarak muhaliflere katılması rejimini en çok sarsan ‘taraf değiştirme olmuştu. Hicab dışında Esad’ın çocukluk arkadaşı tümgeneral Manaf Tlass da temmuzda Paris’e kaçmıştı. Suriye’nin Bağdat Büyükelçisi Naval Fares de temmuzda muhaliflere katıldığını açıklamıştı. Son olarak Esad’ın yardımcısı Faruk El Şara’nın da taraf değiştirdiği iddia edilse de bu doğrulanamadı.
Bazı savaşlar bitmez
Guardian gazetesi, başyazısında "Bazı savaşlar bitmez" diyor ve Suriye'yi zorlu bir dönemin beklediğini vurguluyor.
Yazıda özetle şöyle deniyor:
"Çarlık, Bolşevik dönem ve Sovyet sonrası dönemde Rus güçleri Kuzey Kafkasya'da üç asrın büyük bölümünde savaştı ama kriz bitmedi. Eski anlaşmazlıkların, tarihi husumetlerin ayırdığı Suriye'de iç savaşın sona ermesi, Esad'ın gitmesi, özgür seçimlere bağlı bir hükümetin işbaşına gelmesi, uzlaşmanın ve yeniden inşa sürecinin başlaması ne kadar mümkün? Şu anda çok değil."
"Suriye'nin ikinci büyük kenti Halep'in savaşın kaderini elinde tuttuğuna inanılıyor. Kentin batısı rejimin doğusu Özgür Suriye Ordusu'nun elinde. Rejim sadece bir cepheye asker tahsis etti, ama diğer bölgelere piyade yollamak yerine hava bombardımanını tercih ediyor. Birliklerin subaylardan ayrılması halinde orduda büyük kopmalar yaşanabileceği söyleniyor. Ama teoride iyi donanımlı bir ordunun 4 bin isyancının elindeki bölgeleri geri alması kolay olmalı."
İsyancılar açısından da durumun parlak olmadığına dikkat çeken gazete şöyle devam ediyor:
"Şehrin nüfusunun büyük bölümü isyancıların buradaki varlığına karşı çıkıyor. Onları kurtarıcı olarak değil, yaşanacak kötü şeylerin habercisi olarak görüyorlar. Bazı üst düzey subayların saf değiştirmesine ve geçen ayki bombalı saldırıda dört güvenlik yetkilisinin ölümüne karşın Esad'ın ordusu hala yerinde ve seçenekleri tükenmiş değil. Bunlardan biri Suriye'yi Lübnan'a dönüştürmek.
'Esad Türkiye'yi müdahaleye kışkırtıyor'
"Esad Kürt bölgelerindeki güçlerini çekti. Türkiye, Esad'ın buraya PKK'yı çağırdığını iddia ediyor. Türkiye (Gaziantep'te) bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda PKK ve Suriye istihbaratını suçluyor. Türkiye sınırı yakınlarındaki Azaz kasabasındaki bombardımanda 40 sivil öldü. Esad, Türkiye'yi müdahaleye kışkırtmak için elinden geleni yapıyor."
Guardian'ın başyazısından aktardık. İranlı yazar Amir Taheri, Times gazetesindeki yazısında dinsel bölünmenin Arap Baharı'nı yıkacağını belirterek "Amerika Birleşik Devletleri Rusya ve İran'ı engellemek için harekete geçmezse demokrasi umutları boşa çıkacak" diyor.
Yazar şöyle diyor:
"Dinsel hizipte üç kamp var. Bunlardan biri birkaç ülkede özellikle de Mısır'da iktidara ortak olan geleneksel Sünni Müslümanlar. Diğeri halifeliği canlandırma düşü kuran Selefiler. Üçüncü kampta ise Sünni rejimleri devirip nüfuzlarını Asya, Afrika ve Latin Amerika'ya yaymak isteyen Şii militanlar var. Bazı ülkelerde, özellikle de Afganistan, Pakistan, Irak, Yemen ve Bahreyn'de mezhep ayrılığı teröre ve savaşa neden oldu.
'Türkiye ringin içinde'
"Suriye'de Suudilerin Sünnilere, İran'ın da Nusayrilere yardım için devreye girmesi isyana mezhep boyutunu da ekledi. Şiilerin öncüsü İran ile Sünni rakibi zaten Pakistan, Irak ve Lübnan üzerinden savaşıyordu. Geçen yıl Pakistan'da mezhep çatışmalarında beş bin kişi öldü. Yeni Osmanlıcıların liderliği altındaki Türkiye de ring kenarında durmaktan vazgeçip Libya ve Suriye'de kavgaya dahil oldu. Türkiye Mısır'da da alıştırma yapıyor.
Yazar şöyle devam ediyor:
"İran'ın öncülüğündeki kamp, Obama'nın geride durmasının yarattığı boşluğu doldurmayı uman fırsatçı güçler Rusya ve Çin tarafından destekleniyor. Ama müdahale ile hiçbir şey yapmamak dışında da seçenekler olmalı. ABD ve Batılı müttefikleri Arap Baharı'na yardım edebilir. Rusya ve İran Amerika'nın kararsızlığını seziyor. Arap Baharı demokrasi için gerçek umutlar yarattı. Mezhep ayrımının, İran maceracılığının ve Rus fırsatçılığının bu umutları boşa çıkarmasına izin vermemeliyiz."