Yok aslında birbirimizden farkımız
İkisi de dişlerini sere serpe sergiledikleri o gülümsemeleriyle yer ettiler hafızlarımızda. Şöhret basamaklarını tırmanış öyküleri çok farklıymış gibi gelse de birbirlerine olan benzerlikleri daha fazla. Bir ayrılıp bir barışmalarıyla gündemden düşmeyen Ebru Şallı ve Sinan Akçıl’dan söz ediyoruz.
EBRU ŞALLI
Şöhretin ilk basamakları
Klasik hikâyedir; kenar semtlerden birinde kendi yağıyla kavrularak hayat mücadelesi veren bir ailenin, ortalamanın üzerinde güzelliğe sahip kızı, bir gün ünlü olmaya karar verir ve başlar şöhret basamaklarını tırmanmaya... Önce güzelliğini gösterebileceği bir yarışmaya katılır, birinci olur. Ardından podyumlarda boy gösterir, fotoğraf stüdyolarını arşınlamaya başlar. Dizilerde kapılan küçük roller derken, ekranlarda kapılan birkaç sunuculukla iş bitirilir. Ebru Şallı’nın şöhret basamaklarına tırmanış macerası da bu şekilde başladı. Hikâyenin geri kalan kısmındaki klişeler de eksik kalmadı üstelik. Kurduğu her ilişkiyle şöhretini bir basamak üste çıkarmayı başardı, her çıktığı basamakta kendine yeni bir hedef belirlemeyi de unutmadı.
SİNAN AKÇIL
Şarkı söyle ama evinde!
Klasik müzikte söz sahibi bir babanın oğlu olarak dünyaya geldiyseniz, kendinizi ispat etmek için büyük olasılıkla daha popüler yollar seçmek zorundasınız. Tıpkı Sinan Akçıl gibi... Tabii, popüler olayım derken ipin ucunu kaçırmanız da mümkün. Tıpkı Sinan Akçıl gibi... İşin mutfağındayken, yaptığınız bestelerle, yazdığınız şarkı sözleriyle herkes size saygı duyuyorken, siz bununla yetinmez “İlle şarkı da söyleyeceğim” derseniz; karşınızdakilerin öncelikle sizin şarkı söylemeye yetecek kapasitede sesinizin var olup olmadığını sorgulaması kaçınılmazdır. Kimse kimseye “sen şarkı söyleme” diyemez sonuçta, ama sesiniz yeterli değilse “söyle ama otur evinde kendi kendine şarkı söyle” demeye de hakkı var insanların.
Ozan Orhon’un eski karısı
Boşanmalarının üzerinden 15 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen birçokları için Ebru Şallı hâlâ “Ozan Orhon’un eski karısı”. Bu ilk evliliğinde “istenmeyen gelin” oluşu onu yıldırmadı, aksine gözünü daha yükseklere dikmesine sebep oldu. Önce o günlerde Hamdi Alkan’la yaşadığı ilişkiyle manşetlere çıktı. Boşanmasının üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra bu kez daha ünlü, daha zengin bir aileye gelin olmayı başardı. Bu arada sadece sosyal konumunu değiştirmekle yetinmiyordu Şallı, fiziksel olarak da farklı bir çehreye bürünüyordu. Burnunu, çenesini estetik uzmanlarına teslim ediyor, taktırdığı silikonlar, mavi lenslerle bambaşka bir fiziki görünüme kavuşuyordu.
Pasta da yaparım pilates de
Harun Tan ile yaptığı ikinci evliliği ilk meyvesini vermişti bile. 300 kilo kivi yiyerek geçirdiği hamilelik dönemi ona sadece çocuğunu kazandırmadı, ilk kitabını da yazmasına vesile oldu. O günlerde televizyonda pastalar yapıyorken birden kafasını pilatese taktı. Sevgililer gününde kocasına yazdığı “Aşk, seninle beraber baş başa pilates yapmaktır” cümlesiyle medya tarihine geçti.
Kanadı eksik melek
Akçıl’ın karşısına birden Ebru çıkıverdi. Tıpkı kendisi gibi hayatının merkezine kendi bedenini yerleştirmiş bir kadın söz konusuydu. O da tıpkı kendisi gibi her şeyi gereğinden fazla abartarak yaşayabiliyordu. Kanadı kendisine yakışmadığı için bir kenara fırlatıp atan bir melekti adeta. Lens de olsa onun gözlerine bakıp “Mavi Mavi” şarkısını bestelememek olur muydu?
Saçlarım şekil önümden çekil
Rivayet odur ki; henüz lise sıralarındayken bile sürekli olarak aynaya bakar ve saçının şekliyle uğraşırmış. İlk albümünü yayınladıktan sonra kurduğu ekibe, bir saç danışmanı alması da bu sebepten olsa gerek. Onun sadece saçlarıyla değil, tüm görüntüsüyle kendi yaşından daha farklı bir imaj çizmeye çalıştığı ilk günden beri dikkatli gözlerden kaçmıyor aslına bakarsanız. 30’lu yaşlarını sürdürmesine rağmen kameralar karşısına geçtiğinde ergen Justin Bieber’ı hatırlatan hareketler sergilemesini neye yormak gerek gerekir bilinmez. Belki hiç yaşanmamış bir çocukluğun dışavurumudur, belki de bir türlü dizginlenemeyen popüler olma arzusunun...