Yeni sanat algısı ve gelişen teknolojiler
.
Günümüzde disiplinler arasındaki çizgiler giderek yok olurken sanatçılar, düşünürler, tasarımcılar, girişimciler, mucitler, mimarlar ve müzisyenler hızla gelişen teknoloji sayesine tüm algılarımızı değiştiren, büken yeni bir dünya inşa etmeyi hedefliyorlar. Endüstri devrimi sonrasında makineleşmenin getirdiği kolaylıklar ve sosyo-kültürel değişim her zaman sanatçıları eser üretiminde kullanılan malzeme ve verilen mesaj bağlamında önemli ölçüde şekillendirmiştir. 19. yy sonrasında geleneksel sanat malzemelerinin yanı sıra yeni medyaları da kullanmaya başlayan dönem sanatçılarına baktığımızda bu süreci bazen sanatçının üretim aşamasında bazen de ortaya koyulan eserin tamamında görmek mümkün. Teknolojinin bizlere sağlamış olduğu iletişim kolaylığını odak noktası olarak ele alacak olursak altında yatan sebebin ise bilgiyi paylaşma ihtiyacından geldiğini görmek mümkün. 21. yy tüm yaşantımızı tamamiyle değiştiren, teknolojinin baskın olduğu yıllar olarak hızla devam ederken iletişim teknolojileri kuşkusuz ki sanat algısını da kaçınılmaz bir şekilde değiştiriyor. Günümüzde disiplinler arasındaki çizgiler giderek yok olurken sanatçılar, düşünürler, tasarımcılar, girişimciler, mucitler, mimarlar ve müzisyenler hızla gelişen teknoloji sayesine tüm algılarımızı değiştiren, büken yeni bir dünya inşa etmeyi hedefliyorlar. Teknoloji ve sanat, gelişim adına girilen bu yolda devamlı olarak birbirini besleyen ve ilham veren kavramlar olarak algılanmalıdır.
Evrenselliği ve özgürlüğü sağlıyor
Bazı sanat çevrelerinde hala bu değişim ve gelişimin, sanatı “tekilliğinden” çıkardığı tartışılsa da sanatın evrenselliğini ve özgürlüğünü sağladığı kanısındayım. Günümüz sanatını video-art, ses- ışık enstalasyonları, robotik heykeller ve dijital eserler oluşturuken sanatı algılama pratiğimiz de değişiyor. Hologram teknolojisi ile beraber artık hayatta olmayan sanatçıların konserlerini izlememiz bile mümkün. 200’da Alexandre McQueen’in Paris’teki defilesi için hazırladığı Kate Moss hologramı, sanatçının ikonik tasarımını unutulmaz bir şekilde akıllara kazımıştı. Yakın zamanlarda oldukça popüler olan 3D printing teknolojisi ise mimarlardan tutun da tornacılara kadar üretim yapan insanların işini kolaylaştırıyor. Bilgisayar ortamında hazırlanan üç boyutlu modelleri istenen ölçekte ve istenen malzemeye işleyen bu teknolojinin sadece sanat alında değil sağlık, tasarım, gıda gibi üretimin olduğu her sektörde kullanılması planlanıyor.
Sanatta son zamanlarda sıkça kullanılan bir diğer teknoloji ise video mapping. Genelde binalar üzerine yansıtılan bu işler binaların üç boyutlu formunu göz önünde bulundurarak bilgisayar ortamında hazırlanıyor ve izleyiciye gerçek üstü bir görsellik sunuyor. Görüntüyü mekanan giydirmek üzere tasarlayan sanatçılar algımızı bozarak, mekanları yeniden deneyimlememizi sağlıyorlar. 2010 AKB Ajansı‘nın Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi tarafından organize edilen ‘Haydarpaşa’da Bahar’ etkinliği dahilinde 3D Projection, mapping, animasyon teknikleriyle gerçekleştirilen “Yekpare” adlı urbanscreening gösterisi Türkiye’de bu alanda düzenlenmiş iyi örnekler arasındaydı.
2000’li yıllarla birlikte hayatımızda büyük yer kaplamaya başlanayan internet, gelişen iletişim teknolojileri ile sanatı seçkin ve izole bir yapıda tutmaya çalışan galeri, müze gibi mekan kavramlarını yeniden sorgulayan ve sanatçının insiyatifine bağlı olarak yeniden kurulan yapıt-mekan ilişkisi ile sanatın daha kavramsal bir çerçevede sunulmasını sağlamış oluyor. Dijital sanatlar arasında; internet sanatı, web sitelerinde biçimlendiği gibi, e-mail projeleri, online video, internet bazlı yazılımlar ve enstalasyonlar, ses ve radyo işleri, tarayıcı sanatı, spam sanatı, kod şiiri gibi uygulamaları da kapsıyor. Internet’in getirdiği bu yeniliklerle sanatçıların önünde sınırsız imkânlar açılmış durumda. Bu anlamda web sanatı çağdaş sanatın değişim ve gelişimine katkıda bulunan bir olgu olarak görülebilir. Bu sınırsız dünyanın içine dahil olmak için şu günlerde sanat ufkumuzu genişletecek ve teknolojinin sanata yansımalarını görebileceğimiz sergiler arasında; Kutluğ Ataman’ın SSM’de ileri teknoloji kullanarak hazırladığı eşsiz görsellikteki enstalasyonu ve İstanbul Modern Sanat Müzesi’ndeki Türkiye’de işitsel ve görsel sanatlar arasındaki etkileşimi konu alan Çok Sesli isimli sergileri tavsiye ederim.