Soğuk biri sanılıyorum ama sıcakkanlıyımdır
.
Fotoğraflar: Barış ACARLI
Zaten seviliyordu, “iyi oyuncudur”, “güzel kadındır” deniyordu ama Canan Ergüder, Güllerin Savaşı dizisindeki Gülfem Sipahi rolüyle deyim yerindeyse “daha da bir parlattı kendini"... Ergüder, "Küçüklüğümden beri soğuk ve mesafeli sanılırım ama tanıyanlar şaşırıyor" diyor.
Canan Ergüder’le röportaja giderken açıkçası biraz tedirgindim. Mesafeli, şımarık hatta buzdolabı gibi bir kadın bekliyordum. İzlediğim tek dizi olan Güllerin Savaşı’ndaki rolünden mi etkilenmiştim bilmiyorum. Ancak kafamdaki her şey bu röportaj sırasında yerle bir oldu. Son derece kibar, kırılgan ve samimi biri vardı karşımda. En önemlisi de karşısındakine değer veriyor; kafedeki garsona da kendisiyle fotoğraf çektirmeye gelen hayranlarına da... Ne dediğinizi dikkatle dinliyor; (kaba tabirle) asla “sallamıyor”... Canan Ergüder benim gönlümü taa içten fethetti; röportajı okuyunca eminim sizi de fethedecek...
Bir tasarımcıyı canlandırdığınız için hemen modadan başlayalım sohbete... Modayla aranız nasıl?
Hiç yok (Gülüyor)... O açıdan Gülfem’in tam tersi bir insanım. Tabii bu rol itibariyle Türk tasarımcılarla daha bir haşır neşir oluyorum. Zaten pek çok insan dizide giydiklerimin markasını soruyor.
Daha rahat giyinmeyi seviyorsunuz sanırım...
Taytlar, tişörtler, uzun kollu penyeler ve jean insanıyım. Ucuz ve rahat giyinmeyi seviyorum. Çok fazla süslenmeyi sevmiyorum.
Gülfem sizi zorluyor galiba?
Evet, o anlamda zorluyor. Çünkü devamlı harika görünmek zorunda. Her hafta manikür-pedikürünü yaptıran biri değilim. Ama dizi başladığından beri öyleyim.
Marka takıntınız yok yani?
Asla, pazardan da alışveriş yaparım.
Bir çantaya binlerce dolar vermek de anlamsız geliyor mu?
Evet. Özellikle de çantalarına çok iyi davranan biri değilim, o yüzden de hiç pahalı bir çantam yoktur… .
Canlandırdığınız Gülfem soğuk ve mesafeli bir kadın. Siz?
Sanırım dışarıdan soğuk ve mesafeli olarak algılanıyorum. Bu nedenle de fazla insan bana yaklaşmaya çalışmıyor. Ancak yaklaşıldığı zaman son derece içten ve samimiyimdir. Sıcakkanlı ve sosyal bir insanım.
Açıkçası ben de sizi daha soğuk biri zannederdim.
İnsanlar genelde sizin gibi şaşırıyor. Daha önce oynadığım karakterlerin de ortak yanı daha mesafeli kadınlar. O yüzden de bu algı daha da pekişti. Ama küçüklüğümden beri bu böyle aslında; babam yüzünden. O da soğuk ve mesafeli olarak algılanır; ama değildir.
Sokakta Gülfem’le ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Binbir Gece dizisinde oynarken “Seni öldürmek lazım” diyen insanlar vardı. Şimdiyse “Gülfem’e bayılıyoruz” diye geliyorlar. İnanamıyorum ama seviniyorum. Asla Gülfem’e kızmıyorlar hatta hak verenler bile var.
Amerika’dan Türkiye’ye dönme kararını 5 günde aldım
Güllerin Savaşı, var olan pek çok dizi içinden sıyrılmayı başarmakla kalmadı; inanılmaz da ilgi görüyor. Bu kadarını bekliyor muydunuz?
Bu kadar patlayacağını, bu kadar sevileceğini düşünmemiştim. Klişelerin dışında bir iş yapmak istiyordum; o yüzden de bir süre bekledim. Bizim dizimizde de klişeler var aslında... Ancak dediğim gibi iki kadının savaşı ve Gülfem’in binbir çeşit rengi bana evet dedirtti. Bu kadar sevilmesi ama özellikle de küçük kız çocukları tarafından sevilmesi şaşırtıcı.
Hiyerarşi anlayışınız nasıl; Canan Hanım mı denmeli?
Günlük hayatta anında senli benli olunmasından rahatsız olabilirim. Sette ise bence o bariyerlerin hemen kalkması gerekiyor; ki hemen bir ekip olunsun. Sonuçta bu bir ekip işi, star işi değil. Kendini bir şey zannetmek hele de televizyon sektöründe öyle davranmak bana çok abes geliyor; “bugün varsın yarın yoksun”. Instagramda bir gün 600 takipçin varken bunun 20 bine fırlaması çok acayip bir şey. Bu egonu etkiler. Sende o farkındalık olmalı ki onu kamçılayacaksın. Egoyu kamçılamak gerek.
Sizin hiç ayaklarınız yerden kesilmedi mi?
Olmadı demek abes olur. Ancak ben şöhret denen şeyi 32 yaşımdan sonra yaşadığım için bazı şeyleri çoktan sindirmiştim. Ben oraya gelebilene kadar her anlamda çok çalıştım. Dolayısıyla da öyle bir durumum olmadı.
Geç yaşta şöhret artı mı?
Bence öyle. 20 yaşında bir insan bunu sindiremeyebilir.
14 yıl yaşadıktan sonra 32 yaşındayken Amerika’dan kalkıp Türkiye’ye geri döndünüz. Her zaman bu kadar gözü kara mısınızdır?
Hayatımda bir şeyin değişmesi gerekiyorsa çok uzun süreler onu tartıyorum, her açıdan bakıyorum. Ama karar aşamasına geldiğimde de gözüm karadır. Türkiye’ye gelme kararını ise sadece 5 günde aldım.
Cohen Kardeşler'in beni yönetmesini çok istiyorum
Türk insanını hayallerindeki tipsiniz; sarı saç, renkli göz ve beyaz ten. Bu oyunculukta size artı getiriyor mu?
Bence artı değil çünkü kötü olarak ve ayartan kadın olarak algılanıyor.
Hedefiniz nedir?
Uluslararası projelerde yer almak. Yeteneğim ve yabancı dilim var. Sadece Türkçeyle sınırlı kalmak istemiyorum. Russel Crowe’un filminde oynamış olmak çok önemliydi mesela benim için.
Çalışmak istediğiniz bir isim?
Cohen Kardeşler’in beni yönetmesini çok istiyorum.
Restoran açmak da istekleriniz arasında mı?
İlerde yapabilirim. Yemek yapmayı, yemek yemeyi ve de insanlarla yemek üzerine sohbet etmeyi seviyorum. Gurmeyim.
Evlilik, çocuk istiyor usunuz?
Çocuk istiyorum hayatımda, evlilik olmasa da olur.
Evlenmeden çocuk doğurabilir misiniz Türkiye’de?
Maalesef bu yapılamaz; pek çok kadın istiyor ama... Bu ülke içerisinde bu tür bir açıklığı yaşamak isterdim ama yaşayamıyoruz. Benim yaşamımda da dolayısıyla bu olmayacak. Çocuk için evlenmek zorunda kalabilirim ama insanların çocuk yapmak için evlenmek zorunda olduklarını düşünmüyorum. Bu Türkiye’de böyle ama dünyada değil.