Öğretmenler koçluk yapacak
Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç, sosyal sorumluluk projeleri ile Türk çocuklarını geleceğe hazırlıyor. Yantaç ile geleceğin mesleklerini konuştuk...
Çok sayıda dil öğrenin
Yaş ideali nedir?
Önerilen yaş genellikle 7. 13-14 yaşına kadar oyun geliştirmeyle algoritmik düşünce yöntemini öğrenecek. Daha sonra text kodlama dünyasına giriş yapacak. Alınan eğitime ve kapasiteye göre değişse de yaş kategorisi böyle.
Üniversite sınavı ve sonrasında seçimleri yaklaşıyor. Bu çocuklar ne yapmalı?
Geleceğin mesleği teknolojiden, multi-disipliner düşünceden geçiyor. Tasarım öğrensinler.tanımanın yolu da mümkün olduğunca dil öğrenmek. Kolay olmadığı da ortada.
10 sene sonra çok duyacağımız isimler çıkacak bu alanda.
Çocuklarımızı nasıl eğitelim?
Şu an 2016’dayız. Sizin kızınız 2007, benim oğlum doğduğunda 2009 yılıydı. Ortalama bir nesil düşüneceksek çocuklar 2100 yılını görecekler. Bu yılın şimdi yaşadığımız dönemle hiçbir alakası olmayacak. Bundan 70 sene önce de benzer şeyler söyleniyordu. Bu süre içerisinde pek çok şey değişse de, değişmeyen şeyler de var. Mesela arabalar, buzdolapları, televizyonlar benzer mantıkla çalışıyor. Ancak bundan sonraki 70, 10 veya 7 sene içerisinde muazzam değişiklikler yaşanacak. Değişim zamanı kısalıyor. Her şey otomatikleşmeye başlıyor, otomatikleşen her şeyi de bilgisayarlar elimizden alabilir hale geliyor. Mesela Çin’de bir fabrika otomasyona gittiği için 17 bin işçisini işten çıkarmış. Robotlar her şeyi yapabilir hale geliyor. Dolayısıyla bildiğimiz anlamda iş, meslek bundan 10-15 sene sonra bir anlam ifade etmeyecek. Bizim meslek edinmekteki geleneksel yöntemimiz nedir? İlkokul ve liseye gidip belirli bir alana yoğunlaşırız; fen, matematik gibi. Ondan sonra üniversitede bir branşta okuruz ve o bölüm üzerine çalışırız. Halbuki bilginin herkese eşit mesafede olduğu bir ortamda bu bilgiye ne kadar sahip olduğumuzun bir önemi yok artık.
Bilgiye artık ulaşılabilir, önemli olan o bilgiye nasıl ulaşılabileceğini öğrenmek
Algoritmik düşünce sisteme odaklanır
Nasıl olacak bu?
Finlandiya Eğitim Bakanlığı‘nın Microsoft’la beraber düzenlediği “21’nci Yüzyıl Eğitimi” hakkında bir etkinliğe katıldım. PISA skoru en yüksek olan ülkelerden birisi. Hep ilk 5’teler. Çünkü insanlar temel problemler üzerine yoğunlaşıyor ve bunları algoritmik olarak, birbirleriyle tartışarak çözmeye çalışıyor. Temel problem etrafındaki her türlü bilgiyi zaten bulabileceklerini öğreniyorlar, önemli olan o bilgiye nasıl ulaşabileceklerini öğrenmeleri.
Finlandiya’da algoritmik düşünceyi, neden-sonuç ilişkisini, yıllarca öğretiyorlar. Öyle bir çocuk, 20 yaşında “Ben ne olacağım” diye sorma gereği duymuyor.
İş artık oraya mı gidiyor yani?
Oraya gidiyor evet. Pek çok şeyin otomatize olduğu bir dönemde, yeni nesillerin algoritmik düşünmeyi öğrenmesi önemli. Kodlama dediğimiz şey, “Bu recorder zamanı bittiğinde alarm verip sürem doldu” diyecek. Algoritmik düşünce ise, bunun biteceğinin yaklaştığını hissedip, “Recap’ını almak ister misin?” demesidir. Standart bir kodlamayı aşan analitik bir zeka bu. Algoritmik düşünce bireysel değil sistemseldir. Küçük parçacıklara yoğunlaşmaz.
Oyun geliştirmek düşünmeye yöneltir
Çocuklara nasıl öğretebiliriz bunu?
Özellikle oyun geliştirmeyle çok iyi öğretiliyor. Çocuğun en sevdiği şey oyun zaten. Çocuk birdenbire zaman dilimi, rekabet, puanlama vs bu kavramları düşünmeye başlıyor.
Peki öğrenince ne oluyor?
Gördüğüm bir örneği aktarayım: 10 çocuğun beraber olduğu bir masa düşünün. Hepsinin önünde bilgisayar açık ve beraber minecraft’ta şehir tasarlıyorlar. O şehri mükemmelleştiriyorlar, bir tanesi hastaneden sorumlu mesela. Çocuk o hastanenin işlevini öğreniyor. Başka
bir çocuk yolları tasarlıyor. Beraber çalışmayı öğreniyorlar. Ezber yoluyla değil öğrenerek, sorarak öğretmeye başlıyorsunuz.
Eğitim sistemi güvene dayanmalı
Sistemi öğreniyorlar... Fakat tarih, coğrafya, edebiyat ezbere dayalı. Bunlar yok mu?
Sınav hayatın bir gerçeği ve her zaman var. Bunu da şöyle yapıyorlar: Kütüphane oluşturmuşlar, kitapları okuduğunuz alanlarda karşınıza sorular çıkıyor. Doğru cevaplarsanız puan kazanıyorsunuz. Çocuklar yaptıkları şeyleri sunmayı öğretiyorlar. Mesela Karlofça Antlaşması... Bu antlaşmanın oluşum süreçlerini, o dönemin kahramanlarını, mekanlarını bir
oyun mantığı çerçevesinde anlatsak unutulur mu? Finlandiya’da çocukları müzelere, savaşın yaşandığı yerleri gösteriyorlar. Veya dünyanın oluşum sürecini ele alalım. Coğrafya, din, fizik ve felsefe hocaları kendi branş perspektiflerinden çocuklara bunu anlatıyor. Daha sonra münazara düzenleniyor. Böyle bir öğrenci kritik ve veri odaklı düşünür.
Öğretmen artık sınıfı idare eden kişi değil
Siz de Türk eğitim sistemi içerisinde yetiştiniz ve çocuklarınız da o şekilde. Peki nerede fark görüyorsunuz?
En önemli farklardan biri, eğitimin orada ulusal bir politika olması. Merkezi devlet uçlarda neyin nasıl öğretileceğini kararlaştırmıyor. Bütün sistem güvene dayalı. Mesela teftiş durumu yok. Bize “Neden denetim yapalım?” diye sordular. Müdürler master yapmış olmak zorunda. Öğretmen artık sınıfı idare eden insan değil. Artık öğrenci kendisi bilgi sahibi olacağı için öğretmen artık bir koçluk görevi üstleniyor.
Anne-baba çocuğa soru sormalı
Çocuğa tablet, telefon vs veriyorsunuz. Bu teknolojiyle nasıl ilişki kurulmalı?
Çocuğun gerçek anlamda sosyalleşmesi önemli. Okulların rehberlik servisi o anlamda çok önemli.
Teknolojiyi çok kısıtlamıyoruz, bir şeyi öğrenip yapmak istiyorsa buna imkan sağlıyoruz. Sınır koyup koymamakla ilgili farklı görüşler var. Çocuğun içerisinde bulunduğu şartlar da önemli.
Mesela aldı eline ve oyun oynuyor. Ne yapmak lazım?
9 yaşında babam bana bilgisayar aldı. Her hafta sonunu oyun oynayarak geçirdim. Annemin ve babamın yönlendirmesi, kendimi gerçekleştirebileceğim alanda serbestlik içerisinde hareket etmemi sağladı. Dolayısıyla ebeveynlerin işin içinde olması önemli. Her oyun farklı, çocuk istismarı gibi kapıları açabilecek oyunlar bile mevcut. Şiddet içermeyen, cinsel içerikli olmayan oyunları öneririm. Anne-babanın soru sorması da önemli.