Mizahlarıyla Türk sinemasına yön veren Murat Cemcir ve Ahmet Kural, yeni filmleri Ailecek Şaşkınız da bu defa kadın merkezli bir hikaye ile karşımızda. 2 Mart’ta vizyona girecek filmde beyaz yakalı iki plaza çalışanını canlandıran ikiliyle depresif gündeme kahkaha arası verdik ve yeni filmlerini konuştuk.
ABONE OL
Burak Kara (bkara@gazetevatan.com)
Ailecek Şaşkınız nasıl bir film oldu, biraz bahseder misiniz?
Murat Cemcir: Şu ana kadar filmi izlettirdiğimiz herkes farklı bir film olduğunu söyledi, özellikle kadın seyirciler bayıldı filme. Aileyle beraber izlenebilecek, konulu bir film bekliyor izleyiciyi.
Kadınlar neden bayıldı filme?
Ahmet Kural: Bir kere düzgün tipleriz filmde. (gülüyor)
M.C.: Anlaşılan akça pakça görmek istiyorlarmış bizi..
Ekonomik olarak statü atlamış bir roldesiniz ilk defa...
M.C.: Şu ana kadar hep böyle kaybeden, tutunamayan, alt ve orta sınıf adamları oynadık hep. Hep onların hikayeleri vardı. Şimdi ilk defa zengin, hali vakti yerinde, plaza insanı olduk. Beyaz yakalıyız bu filmde. İyiymiş bu durum...
A.K.: Filmin ana konusu aslında kadın. İki kardeşin hikayesi var, anne baba var onların ilişkisi var, benim anne baba var. İyiliğin karşılığının sadece iyilik olduğunu da görüyoruz filmde. Dolayısıyla bugüne kadar hiç yapmadığımız bir şey çünkü kadın hikayesi yoktu bizde hiç. Hep erkek hikayesiydi filmler. Ailecek Şaşkınız kadın merkezli bir hikaye oldu.
Zengin rolünü oynamak nasıldı?
A.K.: Lamborghini ile rol kesmek güzelmiş yani. Baklavalar falan. Atletle oynamadık bu sefer ama atlet var bu filmde yani.
M.C.: Atletsiz donsuz bir film çekmemek bizim için imkansız. Yani onu görmemiz lazım her filmde. Fragmanda da vardı ya hani kilotla açtık açtık kapıyı falan. Bu atlet Düğün Dernek’e bir gönderme aslında. Zenginiz ama atletimiz donumuz yerli yerinde.. (gülüyor)
Tek başına bir şey yaptığında bu kadar başarı yakalanmaz
Komedinin seviyesini nasıl dengeliyorsunuz?
M.C.: Komedide ikili olmamızın bir etkisi olabilir. Geleneğimizde olan bir şey bu ikili komedi. Zeki Alasya - Metin Akpınar yapardı. Bizim ikili olma gibi bir çabamız yoktu aslında. Seyirci bizi kalabalığın arasında ikili olarak yakıştırdı.
Siz istiyor musunuz peki aranıza birini?
A.K.: Konuk oyuncu olarak çağırdığımız oluyor zaten. Ama konuk...
Murat: Olmaz ya. Dünyada da örneği yok zaten. Komedi Dans Üçlüsü vardı, olmadı yani. Ama bir çok ikili örneği var dünyada.
Peki tek başınıza komedi yapsanız bu uluştığınız başarı yakalanır mı?
A.K.: Tek başına bir şey yaptığında bu kadar başarı yakalanmaz. Bizim yaptığımız hakikaten bir ekip işi. Murat’la ve Selçuk’la biz biriz. Tek başına film yaptığın zaman yani bunun 2-3 milyon izlenme garantisi var diye bir durum yok. Yapıyorsan zaten projeyi sevmişsindir. Çok izlenir çok izlenmez onu bilemezsin.
Bu filmde rolleri değiştirdik
İkinizin de kendine özgü bir tarzı var. Kimselere benzememek için özel bir gayret sarf ediyor musunuz?
M.C.: Bu filmde işte değişiyor. Normalde mesela Ahmet’in yaptığı bir oyunculuk üslubu var ya hani benimde kendime göre bir üslubum var. Ben mesela Ahmet’in üslubunca oynadım bu filmde. Ahmet’te biraz benim yaptığım üslupla oynadı. Rolleri değiştirdik tamamı ile. Kavuklu ve Pişekar değişti ve üsluplar da değişti. Bambaşka bir şey çıktı ortaya. Yepyeni oyuncularla çalıştık. Mesela önceki filmlerimizden hiç kimse yok Cemil Şahin dışında. Madem bir şeyi değiştirdik o zaman her şeyi değiştirelim dedik.
Bu değişimin nesini beğenecek izleyiciniz?
A.K.: Çok komik. Yorulmuyor-sunuz ama gülerken. Yavaş yavaş başlatıyor güldürmeye.
M.C.: Film insana bulaşan ama düşürmeyen grip mikrobu vardır ya onun gibi oldu.
Sizce komedi filmlerinin yükselişin nedeni ne?
A.K.: İyi zamanlardan geçmiyoruz çünkü. Komedinin yükseldiği zamanlar bir buhran olur ya ülkede...
M.C.: Ekonomik krizinde verdiği şeyler de olabilir. İnsanlar psikolojik ve ekonomik anlamda güvende hissetmiyorlar. O zaman rahatlamak istiyorlar. Bunun da en güzel yolu sinemaya gitmek. Kalabalık olunca daha güzel oluyor gülme eylemi. Komedi toplumu, insanları tedavi ediyor. İnsanların da buna ihtiyacı var bu ara. Buna ihtiyacı olmasa hem Gupse’ye, hem Şahan’a, hem Gülse’ye hem Cem’e gitmezdi kimse.
Küfür konusunda frene bastık
Gişe rekortmeni filmlerde takıntılı bir şekilde küfür var.
M.C.: Toplumsal olarak bizde argo var. Ama bu filmde bir tane var.
Özellikle mi küfür yok?
M.C.: Özellikle yaptık bunu. İlk olarak daha fazla insan izlesin istedik. Aile filmi yapıyoruz, 9 yaşında bir kız çocuğu da babasının yanında izleyebilsin. Normal hayatta küfrediyoruz tabii. Ama sinema başka bir şey. Geniş kitlelere hitap ediyorsanız küfür konusunda frene basmamız lazım.
Otokontrol mü bu?
A.K.: Tabii ki. Ben en çok küfüre dikkat ediyorum oynarken ama bir de Murat’a da dikkat ediyorum çünkü onun dilinin kemiği yok. İki senedir falan var bu kontrol.
M.C.: Birinin dinine, siyasi görüşüne, ideolojisine, taraftarı olduğu takıma girmemeniz gerekiyor. Veya orada hassas bir denge tutturmanız gerekiyor. Bu sadece üst bir kurumun denetimiyle olmaz. Önce kendinizi de denetlemeniz gerekir.
Egoyu duvar olsun diye kullanıyoruz
Şahan Gökbakar komedi oyuncularının bir araya geldiği ortak bir film yapabiliriz dedi.
M.C.: Evet Şahan rekor kırdıktan sonra konuşmuştuk. Bu başka türlü de olmaz ki zaten. Düşünsene Mavi Boncuk filmi kadrosuna bakın kimler yok ki. Aynı şeyi yapmak isteriz. Zamanını ayarlamaya çalışıyoruz..
Oyuncuların bir araya gelmesini egolar mı engelliyor?
Ahmet: Bizde ego duvar. Egoyu duvar olsun diye kullanıyoruz.
Sıkılmadınız mı birbirinizden?
A.K.: Yok.
M.C.: Adamdan niye sıkılayım ben bütün kızlar aşık adama bu 1’ncisi. İkincisi çok yetenekli. Sıkıcı bir adam değil ki. Ahmet Kural’dan biri sıkılır mı ya..
Aile filmi oldu dediniz. Siz bir aile kurmayı düşünüyor musunuz?
A.K.: Nasip kısmet...
M.C.: Ben istiyorum. Artık yaşlandım.
Kazandığımız her kuruşu sinemaya yatırıyoruz
Şöhret, para sizi etkiledi mi?
M.C.: Kazandığımız her kuruşu sinemaya yatırıyoruz. İşimize seviyoruz ve yatırım yapmayı seviyoruz. O yüzden böyle çokta ilgilenmiyoruz işin para kısmıyla. Hayal edemeyeceğimiz paralar kazandığımız için ilk bir iki sene bunu yaşadık ama geçti artık.
Popüler olmanızın işinize dezavantajı oldu mu? Halktan uzaklaşmak, sokağa inememek gibi?
A.K.: Sokak ve halk bizim işimizi besliyor, tabii ki ondan kopmadık.
M.C.: Halkın konuştuğunu, sokakta konuşulanı perdede göstermezsen bu kadar insan seni sevemez. Zaten azalmaya başlamışsa eğer seyirci sayısı bu demektir ki sokakta fazla takılmıyorsun. Ne konuşulduğunu bilmiyorsundur.
Eksiklerimizi tamamlıyoruz
Normal hayatta hanginiz daha komik ve neşelisiniz?
M.C.: Ahmet daha komiktir.
Peki birbirinizi nasıl dengeliyorsunuz?
A.K.: Aramıyoruz birbirimizi, dengeleniyor her şey.. (gülüyor) Şu ana kadar bana en komik gelen adam Murat. İlk tanıştığımızda da öyleydi hala da öyle. Sonra eksikliklerimiz var ikimizin de biz karşılıklı onları tamamlıyoruz mesela. Metin Akpınar, Murat’a bir gün “Sen o sahnenin önünde dururken farkında değilsiniz ama tıpkı Zeki ile benim yaptığımı yapıyorsunuz. Arkadan minik jestlerle de destekliyorsunuz birbirinizi, abartmadan rol çalmadan yapıyorsunuz bunu’ demişti.
Günlük hayatta da böyle mi ilişkiniz?
M.C.: Tabii ki. Yani bir karı koca gibi ‘hastalıkta ve sağlıkta ölene dek beraberiz’ tarzı değil tabii ki. Ama genel olarak rol çalmadan birbirimizin tamamlayıcısıyız.
Aktörlüğün er meydanındayız
Bir jönü oynamak var mı kafanızda?
M.C.: Fizyolojik olarak imkansız benim için jönü oynamak.
A.K.: Ben jön olmayı tamamen bıraktım ilk projede. (gülüyor)
Dram oynamak daha mı zor?
M.C.: Dram yapmak çok daha kolay aslında. İnsanların ağlayacağı ortak konular vardır. On kişiyi tek bir hareketle ağlatabiliriz. Ama tek bir hareketle 10 kişiyi güldüremeyiz. İkisi güler diğerleri gülmez. Çok değişken bir matematik ve komedi yapmak çok zor bir şey aslında.
Nasıl bir matematiği var iyi komedinin?
M.C.: Yolda giderken düşersin ya mesela ona gülen insanlar vardır, gıcıktır bunlar. Kendi düşmesine de gülen vardır. Kendi düşünce gülen insan tatlı bir insandır. Aslında eylem aynı eylem düşme eylemi. Güldürmek şu yüzden zor herkesi düşünmen lazım herkesi güldürmek için bu nedenle zor, aktörlüğün er meydanı komedyenliktir.