Bir huzur köşesi Cunda!
.
Şarkının da anlattığı gibi “önce güneş, hava, su sonra bol gıda gelir”. İnsanı sağlık ve huzura kavuşturan bu unsurların tümünün, bir adada birleştiğini hayal edin...
Hergün gazete sayfalarını karıştırıp, sürekli Bodrum ve Çeşme’ye dair haberler görenlerden misiniz? “Yahu bu memlekette görülecek yeni yerler yok mu?” diyenlerden misiniz? Tatilde geçen vaktin, eğlenceden ibaret olması sizi rahatsız mı ediyor? Ya da biraz huzur, biraz sessizlik, deniz ve güneş bana yeterli mi diyorsunuz?
Eğer öyleyse Cunda sizin için biçilmiş kaftan... Hem alışık olduğunuz tatil seçeneklerinden uzaklaşmak için, hem de gürültülü şehir hayatını unutmak ve dingin zaman geçirmek için, en iyi alternatif... Ben de bu deneyimi yaşamış bir insan olarak sizle, Cunda’ya en kolay nasıl gidilir, en güzel deniz nerededir, nerede kalınmalıdır, otel dışında nereler gezilebilir, bunları paylaşmak istedim...
İskeleye direkt iniş
- İstanbul-Cunda araba ile ortalama altı saat sürüyor. (Onca saat araba kullandıktan sonra, tatil yapacak hâliniz kalırsa kullanılır tabii) Atatürk Havalimanı’ndan Edremit’e direkt uçuş var. Oradan da yarım saat-kırkbeş dakikada Cunda’da olabiliyorsunuz... Fakat sık sık uçak kullananlar bilirler, havaalanına gidiş, orada bekleyiş, uçuş ve bavulları bekleyiş vesaire derken, 3-4 saatinize mâlolur bu seçenek...
Kafa dinlemeye giderken, bu ızdırabı çekmektense; direkt konaklayacağınız koya inmek fikri paha biçilemez... Seabird Havayolları, İstanbul Haliç’den, Cunda, Çeşme ve Bodrum’a, deniz uçakları ile seyahat imkanı sağlıyor. Üstelik uçuştan beş dakika önce terminalde olmak yeterli... “Gidiş yolunu ne şekilde katedersen et, tatil heyecanı seni zaten mutlu ederdi” diyecekseniz; o zaman da size, 18.45’de odamın karşısındaki iskeleden kalkacak olan uçağa, 18.40’da denizden çıkıp bindiğimin rahatlığını anlatmam yeterli olur sanırım...
Otelde huzur zenginlik budur
- 1960 yılında Orhan Bey’in, kendine huzur köşesi olarak aldığı, 1980’de ise otel olarak hizmete soktuğu yer burası; Ortunç...
Cunda’nın en lüks tesisi olmasına karşın, hala bir aile müessesesi... Çocukları sevmediğimden değil elbette ama 16 yaşından küçükleri almamaları sessizliğin en büyük yardımcı unsuru... Zaten henüz bozulmamış, tertemiz denizinin karşısında, şenzlongda kitabınızı okumak, sizi bugüne kadar alıştığınız tatil anlayışından iyice uzaklaştırıyor...
Tesisin başında, Fransa’da otel işletmeciliği okumuş Onur Tunç var. Günün her saatinde otele gelen misafirlerini kendisi karşılıyor... Ki sizde, ilk gidişinizde bile, yıllardır ziyaret ettiğiniz bir yöreye gelmişsiniz hissi uyandırıyor sanki... Yemeklerinden, kokteyllerine, henüz meşhur olmamış yörede rastlanmayacak konfordaki odalarından, personelin samimiyetine kadar onlarca unsur sayabiliriz Ortunç’a dair... Tabii ki en güzeli gidip kendiniz görmeniz...
Kiliseden müzeye dönüş
- 1873 yılında inşa edilen Taksiyarhis, 1944 yılında gerçekleşen deprem sonucunda terkediliyor. Bina adanın en büyük yapılarından... 1920’li yıllarda cami olarak da kullanılan anıt, 2011 yılında Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından restore ediliyor... Ne yazık ki bürokrasi, izin vermiyor binanın kilise olarak kalmasına. Vakıf da müze olarak hizmete girmesini sağlıyor haliyle...
Yöre halkından duyduklarım ve ziyaretçi defterinden okuduklarım kadarıyla, herkes kilise olarak kalması gerektiğini savunuyor. Fakat doğru olan o şekilde kalması olsa bile, bu konuda Koç’un suçlanmaması gerekirdi.
Zira vakfın da temel amacı, yapıtı 140 yıl önce olduğu haline geri getirmekmiş. Öyle ya da böyle, adada nadir bulunan tarihi eserleri koruma altına aldığı için Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’na teşekkür edilmesi gerektiğini düşünüyorum...
Uğramadan geçmeyin
- Cunda’dan hemen hemen hergün, Midilli adasına feribot kalkıyor. Ve tek ihtiyacınız pasaport. Günübirlik turlarda vize derdiyle de uğraşmıyorsunuz.
- Merkeze inince, sakızlı dondurmayı mutlaka deneyin. Dönerken ise tatilinizi kıskananlara, Cunda’ya mahsus sakızlı kurabiyelerden bir kutu hediye alınabilir.
- Ortunç sahilde, sadece deniz ve orman manzaralı jakuzide, akşamüstü yarım saatinizi geçirin.
- Köy içinde, Taşkahve’de sakızlı Türk kahvesi için.
- Tepe kısımlarında bulunan, tarihi şapelin içindeki kafede, manzara eşliğinde limonata ile serinleyin.
- Binlerce metrekare üzerinde oturan Ortunç Çiftliği’ni gezin. Hasat zamanına denk gelirseniz eğer, ağaçlardan taze meyveleri kendi elinizle toplayarak yiyin.
- Büyükşehirde bulunması zor birinci kalite zeytinyağı isterseniz, Necla zeytinyağları sizi yalnız çıktığınız tatil dönüşü affettirecek bir hediye alternatifi olabilir...
Çok özel bir tatil yeri çok güzel yemekler
Ayvalık’ın o dantel gibi coğrafyasındaki 20’den fazla adadan biri... Kara yoluyla da ulaşılabiliyor, hatta bayramlarda Türkiye’nin ilk Boğaz Köprüsü’nde polis adaya akını kesmeye çalışıyor.
Doğal güzelliği korunabilmiş ender yerlerden. Son yıllarda her yerde tanıtılan Ege ve Girit meze kültürünün başkenti. Halkı sıcakkanlı ve misafirperver. Dedeleri Girit ve Midilli’de yaşamış, 1924’te mübadele ile gelip Cunda’ya yerleşmiş, burada balıkçılık ve tarımla hayatlarını sürdürmüşler. Yeni kuşaklar adanın gelişen turizm alt yapısını farkedip bunu geliştirerek adadaki Girit ve Ege mezeleri ile adaya has otları, papalina diye bilinen çıtır çerez tadında balığı ve tarihi dokusu ile Cunda’yı bir marka haline getirmiş.
Cunda’da yapılacak öyle keyifli işler var ki... Ama hepsini aynı mekanda bulup yaşamak sanki bir ayrıcalık...
Denizin tam içinde bir tesis
Bir butik otelde tatil yapmak, deniz manzaralı bir odada kalmak, yüzlerce metreyi arşınlamak zorunda kalmadan odadan çıkıp birkaç adımda denize ulaşıp Ege sularında kulaç atmak, iskelede bir şezlonga uzanıp güneşle haşır neşir olmak veya çimlerin üzerinde ağaçlar altında, kuş cıvıltıları ve çiçek kokuları arasında güneşlenme seçeneğini kullanmak, akşam yemeğini da otelin önündeki restoranda denize nazır ya da iskelede neredeyse denizin içindeymiş gibi bir masaya kurulup peşpeşe gelen lezzetlere esir olmaktan kendini alamamak...
Sabah kahvaltısı için erkenden uyanmak zorunda kalmamak, nisan-mayıs, ekim-kasım dışında adeta kuşsütü eksik butik bir kahvaltı ile güne başlamak...
Cunda merkezdeki kalabalığın içinde kaybolmak, daracık taş sokaklarda dolaşmak, zeytin ve zeytinyağı alışverişi yapmak için sadece 100 metrelik bir mesafeyi sahil yolundan adımlamak...
Bu keyiflerin tümünü tek bir yere mahkum olmadan, ama tek bir yerde kalarak yaşama imkanı bulmak...
Ve hepsini bir aile işletmesinde sıcacık ve içten sohbetlerle harmanlamak...Cunda keyiflerinin hepsi birarada: Ezer Otel ve bir otel lokantasının çok ötesindeki Teo’s Restoran...
Ezer Otel’in adı ailenin soyadından geliyor. Restoranın adı Teo’s. Yok, öyle alengirli bir anlam taşımıyor. Adı dede ve torun Teoman’lardan geliyor.
Deniz mahsulü gurme tatlar
-Balık pastırması tuz ve çemen oranı ile çok iyi.
-Tütsü balık çeşitleri güzel.
-Yufkaya sarılmış karidesler ve sarımsaklı yoğurt sosu ile “karides mantı” çok lezzetli.
-Dört yöresel otun karışımından oluşan sıcak otun sunumu da tadı da farklı.
- “Kekikli ahtapot bacağı” buraya özel lezzetlerden sadece biri.
-Adı tuhaf gelse de “Kalamar bıyığı” mutlaka denenmeli.
-Balıktan kebap yapmışlar, “Teo nazik” kebabı, fener balığı ile beğendi öyle bir lezzetle bütünleşmiş ki...
-Balık; o gün denizden ne çıkmışsa. Ama pişirme yöntemi çeşitli. Izgara, tava, pilaki, buğulama, tuzda veya kağıtta; balığın cinsine ve yiyecek olanın ağız tadına göre...
-Tatlı bir Cunda klasiği; yöreye özgü lor tatlısı ve sakızlı dondurma.
Kahvaltı farkı: “Müşteri” değil “misafir”
Belki de işletmeciliğin bir gereği, ama tatillerin kabusudur kahvaltı. İnsan bir yılın yorgunluğunu atmaya çalışırken, tıpkı işe yetişmek gibi kahvaltıya yetişmek problemi yaşar. Ezer otelde öyle değil; müşteri değil misafir muamelesi yani.
Bu felsefeyi yerleştiren de o çevredeki bir yaş kuşağının ilkokuldaki Fatma öğretmeni...
Sadece bu değil farkı, bir pazar günü arkadaş evindeki kahvaltı davetine katılmak gibi. Nisan-mayıs ve ekim-kasım aylarında kişiye özel ve serpme olarak hazırlanıyor, sezonda ise göz boyamak yerine tatil kahvaltısı doyumu yaşatan sunumlar yapılıyor: zeytin, peynir çeşitleri, ev yapımı ıspanaklı börek, haşhaşlı kek...
Zeytinler, ailenin kendi üretimi ve çok lezzetli.
Yememiş olanlar mutlaka denemeli: Zeytin reçeli, incir reçeli ve pek çok kişi için bir ilk olacak fıstık reçeli...
Ada’nın yükselen yıldızı
Merkeze yürüyüş mesafesindeki 15 odalı Ezer Otel, denize sıfır konumda. Tavuk Adası, Dalyan Boğazı, Şeytan Sofrası ve Ayvalık’ı içine alan eşsiz bir panoramik manzaraya, hatta bir boğaz manzarasına hakim konumda.