Yargıya söyledik biz de gereğini yapacağız!
Başbakan Erdoğan, Demirtaş’a, “1 metrekaremizin bizim kontrolümüzün dışında olduğunu hiç kimse söyleyemez, Kandil’e çıksın” diye ağır sözlerle yüklendi
Erdoğan BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılabileceğini de ima etti: Yargıya gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de parlamento’da gereği neyse onu yapacağız
Başbakan Erdoğan, AK Parti milletvekilleri ve kurucular kurulu üyeleri genişletilmiş grup toplantısında bir araya geldi. AK Parti Genel Merkezi’ndeki toplantıda konuşan Başbakan Erdoğan, CHP ve BDP’ye ağır sözlerle yüklendi:
KİMSE SÖYLEYEMEZ: Sosyal medya kullanılarak bazı kesimlerce, ”Yok burası işgal altında, burası terk edilmiş” şeklinde yalan haberler yapılıyor. Utanır insan, ayıptır. Şu anda bu ülkede, bizim 1 metrekaremizin bizim kontrolümüzün dışında olduğunu hiç kimse söyleyemez.
DEMİRTAŞ’A ELEŞTİRİ: Bölücü terör örgütünün uzantısının eş başkanının söylediğine bakmayın. Kendisinde yüz olsa parlamentoya değil, Kandil Dağı’na çıkması gerekiyor ama yok. Sen, bu milletin temsilcisi değilsin, utanmadan, sıkılmadan hangi yüzle geliyorsun da bu parlamentoda yemin ediyorsun? Çünkü bunların içi başka, dışı başka. ’400 kilometre karenin bölücü terör örgütünün kontrolünde’ olduğunu söylüyor. Tamamen terbiyeden muaf ve bu ülkenin değerlerinden uzak bir anlayıştır. Bu insanlar bu ülkede yönetime talipler olabilecek bir şey mi? Bunlar bu ülkede hiçbir zaman o bekledikleri o beklentilerine ulaşamayacaklardır. Her geçen gün eriyip yok olmaya mahkumdurlar. Eğer kendilerine çok daha rahat yer arıyorlarsa kendilerine adres verdim, Kandil’e gitsinler, ama bu parlamentonun içinde mücadele edeceklerse Anayasa ne emrediyorsa, hukuk neyi emrediyorsa o çerçevede hareket etmeye mecburdurlar. Etmedikleri takdirde de şu anda kendileri... Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de parlamentoda gereği neyse onu yapacağız.
AK PARTİ ÇÖZÜYOR: Terör örgütü hedefini değiştirip son yıllarda neden AK Parti’ye saldırıyor? Çünkü AK Parti çözüyor. Çünkü AK Parti, benim Kürt kardeşlerimle kucaklaşabiliyor, el ele verebiliyor. Halkımız da AK Parti’yi kucaklıyor, iktidara taşıyor. Bölgenin birinci partisi yapıyor. AK Parti çözdükçe, AK Parti tüm kanalları devreye aldıkça, altındaki zemin kayan terör örgütü de var gücüyle AK Parti’ye saldırıyor.
BAŞKAN’IN KAÇIRILMASI: Hakkari İl Başkanımız Abdulmecit Tarhan’ın kaçırılmasının ardından, CHP yöneticileri Tarhan’ın ailesini aradı, teşekkür ederiz, insani bir vazife yaptınız. CHP yöneticileri, AK Parti Hakkari İl Başkanı’nın ailesinin, kendilerine, “Sizin yardımınıza ihtiyacımız var, bize yardım edin” dedikleri yönünde açıklamalar yaptı. Tabii bunu aile duyunca bayağı üzüldü. Ben aileyle görüştüğümde, ‘Böyle bir şeyler yansıdı televizyonlara Başbakanım. Biz Hakkari’de BDP’yle, terör örgütüyle beraber miting yapan CHP’den yardım isteyecek kadar düştük mü?’ diyorlar. Bu işin bir yanı. İşin diğer yanında da şu var. Sizin, siyasi uzantı olan o partiden hiçbir farkınız yok ki. Demek ki siz dağdakilerle müşterek çalışıyorsunuz. ’Yardıma ihtiyacınız varsa çözelim’ diyorsunuz. Siz zaten Suriye’de de Baas’la beraber çalışıyorsunuz, hiçbir farkınız yok. Burada bunu söylüyorsunuz.
NASIL BİR KAÇIRILMAYSA?: (CHP’li Hüseyin Aygün’ün kaçırıldığına ilişkin haberlere atıf yaparak) “Tunceli milletvekili arkadaşımız kaçırıldı” diye bir başlık atıldı. Nasıl bir kaçırılmaysa... İki gün içinde de geri gönderildi, nasıl geri gönderilmeyse... İfadeler çok şık, çok güzel, ’iyi çocuklar, bize iyi davrandılar. İyi çocuklar, gayet güzel bir misafirperverlik yaptılar. İkram izzet... Neymiş dağa kaçırmışlar, kime uyduruyorsunuz dağını, hepsi hikaye, 6 saat de yürümüşler. Kusura bakmayın, bunu kimse yutmaz. Benim halkım da bunu yutmuyor zaten, ama CHP’liler bunun üzerinden bir şeyler devşirmeye çalışıyorlar.
YA ÖLECEĞİZ YA OLACAĞIZ: Biz bizden öncekilere benzemeyiz. Bizim ilkelerimiz var, bu ilkelerimiz çerçevesinde yola çıktık, “ya öleceğiz ya olacağız” dedik... Hiç kimse bize istikamet belirleyemez. Bunu sadece uzantı olan partiye ve onun milletvekillerine söylemiyorum, bunu CHP’ye, CHP’nin genel başkanına, CHP’nin bazı milletvekillerine de söylüyorum. Bunu bugün medyada terörü hala kutsayan, terörü yücelten, teröre doğrudan ya da dolaylı olarak destek veren medyaya da söylüyorum; bizim yüreğimiz yanıyor, yüreğimizin acısıyla bu konuşmayı yapıyoruz.
BDP VE CHP: Özellikle son aylarda, BDP ile CHP arasında söylem açısından bir fark yok. BDP ne söylüyorsa, CHP milletvekilleri de adeta papağan gibi BDP’yi tekrarlıyor. Aradaki fark şu, birisi sırt sıvazlıyor, diğeri sırtını sıvazlatıyor. CHP’li milletvekili kaçırılıyor, ardından romantik bir dille teröristin ya da teröristlerin sırtını sıvazlıyor. Öbür yandan BDP’li milletvekilleri ile teröristler yolda buluşuyor, BDP’li sözüm ona milletvekilleri sırtlarını sıvazlatıyor, fark bu.
HARÇLIK DA ALIRLARDI: Bunlar yıllarca silahların gölgesinde yürütülen siyaseti eleştiriyor gibi yaptılar ama kendileri şu anda silahların gölgesinde, silahların vesayetinde siyaset yapıyorlar, siyaset yapar gibi davranıyorlar. İşte o gün de bir bayram öncesi milletin gözünün önünde gittiler efendilerine sırtlarını sıvazlattılar. İnanın kameralar orada olmasaydı bunlar o terörist efendilerinin ellerini öperlerdi. İnanın kameralar olmasaydı bunlar terörist efendilerinden üç kuruş da harçlık alırlardı. Neyse ki orada efendileri bunlara acıdılar da kameraların önünde bunları daha fazla rezil etmediler.
ALMİRA’NIN KANI: Gaziantep’teki patlamada hayatını kaybeden 1 yaşındaki Almira’nın kanı, BDP’li milletvekillerinin üzerine sıçradı. BDP’li milletvekilinin sırtını sıvazlayan o teröristin elindeki kan, işte o milletvekillerinin sırtına bulaşmıştır. Gaziantep’te bir bayram günü alçakça katledilen 1 yaşındaki Almira’nın o masum, o temiz kanı işte o BDP’li milletvekillerinin sırtına sıçramıştır. Onun o temiz kanı, kan lekesi, namus lekesi gibidir, şeref lekesi, onur lekesi gibidir, yıkamakla çıkmaz.