Gazete Vatan Logo

Vibratörden grup sekse...

Nevra Gömdeniz o cinayeti yazmıştı

Güzel kadınlar, yakışıklı erkekler, uyuşturucu, seks ve hatta grup seks… Bu hikâyede ne ararsanız var. Altı yıldır dünya basınını meşgul eden Meredith Kercher cinayeti, cinayetin bir numaralı zanlısı Amanda Knox’un yaşadıklarını anlattığı bir kitap çıkarmasıyla bambaşka bir boyut kazandı.

O, kimine göre dilini iyi konuşamadığı bir ülkenin ve haklarını hiç bilmediği bir adalet sisteminin günah keçisi... Kimine göreyse melek yüzlü bir şeytan. Adını ne koyarsanız koyun, Amanda Knox, son yılların en çok ilgi çeken cinayet davasının bir numaralı şüphelisi. Bugüne dek, hiçbir açıklamada bulunmayan 25 yaşındaki genç kadın, İtalya’da cezaevinde geçirdiği 1.427 gecenin hikâyesini ‘Waiting to Be Heard’ adını verdiği kitabında anlattı.
Hikâyeyi hatırlayalım.

Yıl: 2007. 20 yaşındaki Amanda Knox, ABD’nin Seattle kentinden öğrenci değişim programıyla gittiği İtalya’nın Perugia kentinde, erkek arkadaşı Raffaele Solecito ile grup seks yapmayı reddettiği için ev arkadaşı Meredith Kercher’ı boğazını keserek öldürmekle suçlanıyor. Knox 26, sevgilisi ise 25 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. İkili, dört yıl hapis yattıktan sonra beraat ediyor.

Amanda Knox kitabında, İtalyan polisinin cinayeti bir an önce aydınlatmak adına kendisini kurban seçtiğini anlatıyor. Dünya medyasının olayı çok yakından takip etmesinin de polis üzerinde bir baskı yarattığını belirtiyor. Genç kadına göre, Meredith’in diğer yakın arkadaşları gibi cinayetten hemen sonra ailesinin yanına dönmüş olsa, bunların hiçbiri başına gelmeyecekti. Ama o kalıp, çok sevdiği ev arkadaşının katilini bulmak adına, polise yardım etmek istedi. Tüm bunlar da bu yüzden başına geldi.

GÖZALTINDA ŞİDDET

Yazdıklarına göre, gözaltı ve doktor kontrolü tam bir kâbustu.

Amanda, ilk sorgusunda, baskı altında kaldığı için gerçek dışı ifadeler verdiğini anlatıyor: “İtalyancam, savunma yapamayacak kadar zayıftı. Polislerin ne dediğini anlamıyordum. Bana haklarımı bildirmediler. Avukat talep etmek aklıma gelmedi. Çünkü şüpheli olduğumu bile anlamamıştım. ABD sefaretine haber vermem gerektiğini bilmiyordum. Polisler şiddet uyguladı. Günlerce uyumadım ve yemek yemedim. O kadar baskı altında zaman kavramını yitirdim ve hayaller görmeye başladım. Polisi de yanlış yönlendirdim. Çelişkili ifadelerim nedeniyle suçlu bulundum. Şimdi dönüp bakınca, kendi hâlime üzülüyorum.…”
En büyük pişmanlığı, olayla hiçbir ilgisi bulunmamasına rağmen cinayet şüphelisi olarak, okul saatleri dışında çalıştığı barın sahibi Patrick Lumumba’yı göstermesi. Amanda, suçlamayı gördüğü halüsinasyonlar sonucunda yaptığını, ifadesini düzeltmek istese de, polislerin izin vermediğini anlatıyor.

Amanda’nın hapishane günleri de çok sıkıntılı geçiyor. Ailesiyle haftada iki gün, birer saat görüşebiliyor. Ailesi demişken, onların da hayatı alt üst olmuş. ABD’nin Seattle kentindeki evlerini, kızlarının yanında olabilmek adına Perugia’ya taşımışlar.

Biri dışında gardiyanlar Amanda’ya hep çok kaba davranmış. Hatta içlerinden biri, geceleri Amanda’yı odasına çağırıp, ona cinsel birliktelikleri hakkında soru soruyormuş. Aynı kişi, bir gün Amanda’yı yanına çağırarak, ona HIV pozitif olduğunu söylemiş. Genç kız, “Bu olamaz” dese de hapishane yetkilisi ileri giderek, “Bunu her önüne gelenle ilişki yaşamadan önce düşünecektin. Ama merak etme ben seninle ilişkiye girmeye hâlâ razıyım” diye onu ‘teselli etmiş’. İki ay sonra bir test daha yapılmış ve genç kızın AIDS olmadığı anlaşılmış. Avukatlar, bunun genç kızın üzerinde baskı kurup işlemediği bir suçu üstlenecek psikolojiye girmesi için yapıldığını düşünüyor.

VİBRATÖRDEN GRUP SEKSE…

Avrupa basınında, Amanda’nın organize ettiği bir grup seks partisinde ‘işlerin ters gitmesi’ sonucu meydana geldiği yazıldı. Medyanın bu konudaki en büyük ‘kanıtı’ ise, Amanda’nın odasında bulunan vibratördü. Amanda kitabında, vibratörü ABD’deki en yakın arkadaşından esprili bir hediye olarak aldığını anlatıyor.

TEK ARKADAŞI...

Hapishanede Amanda’nın en yakın dostu, Don Saulo Sarabattoli isimli bir cezaevi rahibi. Dindar biri olmamasına karşın, kendisini olduğu gibi kabul eden 70 yaşlarındaki bu rahip sayesinde hayata tutunabilmiş.

İtalyan polisinin iddiasına göre, Amanda, Meredith’in yüzünü tutarken sevgilisi de genç kızın boğazını kesmiş. Bu sonuca, Meredith’in yüzündeki küçük morluklardan yola çıkılarak ulaşılmış. Morluklar küçük olduğu için, bir kadın tarafından yapıldığına inanılıyor. Ancak Amanda’nın avukatı, morlukların boyutundan, tıpkı parmak izleri gibi, elin büyüklüğünün anlaşılamayacağını söylüyor. Yine de, bu bulgular, Amanda’nın aleyhine kullanılmak üzere dava dosyasına konuluyor. İtalyan basını cinayeti bir kadının işlediğine emin. Çünkü ‘ancak bir kadın katil, cesedin üzerini yorganla örter’ gibi bir saptamaları var. Fakat araştırmalar, bunun ilk kez cinayet işleyen katillerin sık başvurduğu bir yöntem olduğunu belirtiyor.

‘GELECEĞİMİ İSTİYORUM’

Amanda Knox, 3 Ekim 2011’de serbest bırakıldı. Karar açıklanmadan önce, mahkemede son sözleri şu oldu: “Dünya beni olduğumdan çok farklı bir kadın olarak tanıdı. Hayatımın dört yılını en ufak bir alakam olmayan bir olay yüzünden kaybettim. Ben sandıkları gibi, vahşi ve ahlaksız bir katil değilim. Meredith öldüğünde olay yerinde değildim. Evime dönmek istiyorum. Hayatımı geri istiyorum. Geleceğimi istiyorum. Ben masumum. Raffaele de masum. Özgür olmayı hak ediyoruz.”

MEREDITH UNUTULDU

Amanda Knox’un bu kitapla birlikte 4 milyon dolardan fazla gelir elde ettiği söyleniyor. ‘Cezaevinde geçirdiği her bir yıl için, 1 milyon dolar…’ yorumları yapılsa da, hiçbir şey genç kadının kaybettiği yıllarını geri veremez. Hayat devam ediyor. Ancak geriye dönüp bakıldığında bu olayla ilgili hatırlanan tek isim güzelliğiyle büyüleyen Amanda Knox. Kimse vahşi bir cinayete kurban giden Meredith Kercher’ın adını anmıyor…

KATİL DEĞİLİM ÇÜNKÜ: Amanda Knox, mahkemede aleyhinde kullanılan bazı ‘sözde’ delillere dikkat çekiyor. İşte Amanda’nın kendi ağzından bu konuda yazdıkları:

Cinayetten sonra Arjantinli olduğu iddia edilen sevgilimle, olay günü giydiğim kıyafetleri bir çamaşırhanede yıkarken görülmüşüm. Arjantinli bir sevgilim yok, o gün çamaşırhaneye hiç gitmedim.

İtalyan medyası, olay gecesi güvenlik kameralarına evimizin etrafında panik halinde dolaşan bir genç kız olduğunu ve bu kişinin de ben olduğumu yazdı. Halbuki ben o saatlerde sevgilim Raffaele’nin evindeydim. Polis, basını bu konuda aydınlatacak bir açıklamada bulunmadığı için herkes suçlu olduğumu düşündü.

Polis, basına, kendimin, Raffaele’nin ve Meredith’in bilgisayarlarının sabit diskilerini zedelediğimi açıkladı. Ancak daha sonra bir bilgisayar uzmanının yaptığı araştırmada, bunu polisin yaptığı ortaya çıktı. Yanlışlıkla mı, bilerek mi, bilmiyorum... Polis bu konuda basını hiçbir zaman aydınlatmadı.

Gazeteler, cebimde çamaşır suyu satın aldığım market fişleri bulunduğunu ve çamaşır suyuyla olay yerini temizlemeye çalıştığımı yazdı. Bu da yalandı. Çünkü bahsedilen fişler olaydan birkaç ay öncesine aitti.

NEVRA GÖMDENİZ

Haberin Devamı