Ülkemin büyümesine yönelik bir suikast var
Yolsuzluk kılıfı altında birkaç nokta hedef alınıyor ve oralardan sonuç alınmak isteniyor. Adı yolsuzluk olarak konulan bu operasyonun arkasında ülkemin geleceği vardır, bu ülkemin bekasına yönelik atılmış bir adımdır. Burada çok ciddi bir ülkemin büyümesine yönelik bir suikast vardır. Birçok dev yatırımlara, büyük yatırımlara girmiş ve girmekte olan girişimciler, haklarında dosya açılmak suretiyle, daha henüz işlemler başlamadığı halde, medyaya bunlar verilmek suretiyle, bu insanlar lekelenmiştir. Peki bu insanlar bugüne kadar milyarlarca dolarlık bu ülkede iş bitirmiş insanlar, bizim hükümetimiz döneminde değil, daha önceki dönemlerde de iş bitirmiş insanlar, bundan sonra atacakları adımlarda acaba yatırımlarla ilgili kredi noktasında durumları ne olacak. Birçok banka bu kredibilite lekelendi anlayışıyla yaklaşırlarsa, temenni ederim ki böyle bir şey olmaz, bu yatırımlar ne olacak? Bu bir suikast değil mi? Yıllık kapasitesi 100 milyonun üzerinde olan üçüncü havalimanı alan müteahhit firmaların adını verdiler. Bunların dışında aynı şekilde üçüncü köprüyle ilgili. Yani malum muhalefetin siyasi mücadeleyle yapamadığını, bunlar şimdi farklı yollarla yapmanın gayreti içine giriyorlar. Dolayısıyla bu bir küresel suikasttır. Devletle hiç işi olmayan iş adamlarının da mal varlıklarına tedbir konulması yoluna gidilmesi manidar değil mi.
HSYK açıklaması tehdidi gösterdi
Bu olayın eğer olumlu bir yönü varsa, o da devlet içine sızmış paralel devlet olma heveslisi bir örgütün neler yapabileceğinin tüm millet tarafından açıkça görülmesi oldu. Bu sürecin, bana göre en önemli kazanımı budur. Savcının açıklaması ardından HSYK açıklaması tehdidin boyutunu gözler önüne serdi. Yargı, üst yargı, diğerleri, ‘Sayın Başbakan bu noktada biraz üst perdede konuşuyor’ diyor. Siz üst perdede bu tür yargılamalar yaptığınız zaman bu ülkede yürütmenin başında olan insanların da herhalde söyleyeceği bir şeyler olacaktır. Çünkü biz de milletin iradesiyle geliyoruz. Siz milletin iradesiyle gelmediniz, atamayla geldiniz. Bir tarafta atamayla gelenler var, öbür tarafta milletin seçimiyle gelenler var. Eğer bu ülkede egemenlik kayıtsız şartsız milletinse milletin seçtiklerinin söyleyecekleri bir şeyler olacaktır. Kararlarınızı verirken millet adına diyorsunuz. Bu millet adına nasıl bir karar olacaktır. Bu da düşündürmektedir. Eğer bu süreçte örgütsel mantık içinde, örgüt içi hiyerarşi gözetilerek Türkiye’de bir yargı darbesi yapılmak istendi. Biz bunu gördük. Egemenlik milleten alınıp yargıya devredilmeye çalışıldı. Bunu gördük, biz buna karşı çıktık, karşı çıkmaya da devam edeceğiz.