"Kul hakkı nasıl silinir?"

Soru: Sayın A. H.'nin, "Dua ve Zikir" kitabının 58'inci sayfasındaki son paragraf şöyledir: "Çünkü hacta, o güne kadar bilerek ya da bilmeyerek yapmış olduğun tüm suçların -kul hakkı da dahil- tamamen silinmekte ve anandan doğduğun günkü kadar günahsız olarak geri dönmektesin

Haberin Devamı

Soru: Sayın A. H.'nin, "Dua ve Zikir" kitabının 58'inci sayfasındaki son paragraf şöyledir: "Çünkü hacta, o güne kadar bilerek ya da bilmeyerek yapmış olduğun tüm suçların -kul hakkı da dahil- tamamen silinmekte ve anandan doğduğun günkü kadar günahsız olarak geri dönmektesin. Ayrıca acaba affoldu mu diye düşünmeyi de Hazreti Rasul en büyük günah olarak değerlendiriyor." Ben kul haklarının, ilgili tarafa karşılığı ödenmeden ve helalleşmeden silinmeyeceğini biliyordum. Sayın A. H.'nin bu konudaki yargısını değerlendirmenizi rica ediyorum. (Talha Ermiş / Alanya)

Cevap: Kur'ân'ın açık ifadesine göre Allah, dilerse bütün günahları affeder, bağışlar. Zaten her günah ya Allah hakkına, ya kul hakkına veya her ikisine tecavüzdür. Allah kendi hakkını dilerse bağışlayacağı gibi yine dilerse kul hakkını da bağışlar. Allah, hakkına tecavüz edilmiş olan kula öyle ikramlarda bulunur ki o kul, kendisine saldıranı bağışlar, ona hakkını helâl eder, Allah da bağışlar. Kulun hakkını alması, onu memnun etmek için değil mi? Kul memnun olduktan sonra sorun kalmaz. Maneviyat, ahiret işleri bizim değerlendirmemize göre olmaz ve ahiret mahkemesi de dünya mahkemesine benzemez.

Ancak sayın A. H.'nin, "Hac yapıp gelen her kulun, anasından doğmuş gibi tüm günahlarından kurtulacağı" hakkındaki hadisin öyle genel biçimde anlamasını doğru bulmam. Hac yapmakla insan bütün günahlarından kurtulmaz. Bir cani, haccetmekle işlediği cinayetten kurtulamaz. Bu adam haccetti, günahlarından temizlendi diye serbest bırakılmaz. Kaldı ki o tür hadisler, ibadetlere, hacca teşvik için söylenmiş, zamanla içine çok abartılar katılmış bulunan teşvik amaçlı sözlerdir. Bunlardan kesin din hükmü çıkarılamaz.

Kulun affa uğraması için tüm benliğiyle Allah'a yönelmesi, hatalarına gönülden pişman olup Allah'tan af dilemesi ve mümkünse gasp ettiği haklan, hak sahiplerine geri vermesi gerekir. Bu mümkün değilse Allah'tan af diler. Allah dilerse onu bağışlar, ahirette cezalandırmaz. Ama haksızlığa uğramış olan kulunu da memnun eder. Kişinin, günahının affedilip edilmediği hakkında tereddüt etmesinin büyük günah olduğu görüşü ise çok yanlıştır.

Hâşâ, Peygamber böyle söylemez. Her hadis diye kitaplarda bulunan rivayetler de hadis değildir. Çünkü böyle bir söz Kur'ân'a ve Peygamberimizin sağlam hadislerine aykırıdır. Hiç kimse akibetinden emin olamaz. Hatta Hz. Ebubekir'in, "Bir kişi hariç, herkes cennete gidecek dense, acaba o tek kişi ben miyim? diye endişe ederim" dediği meşhurdur. Kul, daima havf ve recâ yani (korku ve umut) içinde olmalıdır. Allah'ın rahmetinden umut kesmemeli, fakat azabından da korkmalıdır. İşte bu iki duygu, insanın doğru yolda düzgün yürümesini sağlar.

DİĞER YENİ YAZILAR