Taraftarı asla kandırmam
"Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final zor. Çünkü 4. torbadayız. Avrupa için garantili konuşmak taraftarı kandırmak olur. Bunu yapmak istemem."
Futbol sizin için bir şov mu, yoksa sonuç oyunu mu?
"Dünyadaki bütün tecrübeli antrenörlere göre -mesela N. Forest'in efsanevi menajeri Brian dough- futbolun ölümü, kaybetmekten başlar. Bir maçta kaybedersek herkes üzgün, herkes kızgın. O zaman herşeyden önemlisi kazanmak oluyor. Kazandığınız zaman herşey iyi oluyor, herşeye sempatiyle bakılıyor."
Futbol seyircisi, Beşiktaş'ın futbolundan özel bir keyif alabiliyor mu?
"Ama kazanmak için zaten iyi oynamak lazım, îyi oynamadan kazanamazsınız, çok zor. Tabii olaya değişik şekillerde bakabilirsiniz. Futbola bir sanat eseri gözüyle bakan insanlar bile var. Sadece görsel açıdan değil, farklı boyutlara bakarak sahadaki futbolu yargılamak gerek.
Tabii bu, bakış açısına bağlı. Sadece gözle değil, akılla da bakmak lazım. Bizim seyircilerimiz de sahada her durumda rakibinden daha kuvvetli ve üstün bir Beşiktaş görüyorlar. Beşiktaşlı taraftarlar da zaten bu konudan huzurlu. Bizi beğenmeyenler bazı spor yazarları. Onlar da ne istiyorlar anlayamıyorum bazen. Sahada rakibimize hiç top yaptırmadığımız, kalemizde gol pozisyonu yaşamadığımız için futbolumuzu eleştiriyorlar.
Sahada bütün kontrolü elimize aldığımız için, Beşiktaş'ın oynadığı futbolun değerini farkedemiyorlar."
Beşiktaş'ta bugün göremediğimiz yerlerde soyunma odalarında, devre aralarındaki 15 dakikada nasıl bir ruh var?
"Güzel soru. Bireysellik yok, arkadaşlık var. Futbolda çok önemli bir gerçek var biliyorsunuz; birlik ve beraberlik. Aynı şekilde aynı felsefede düşünen insanlar. Herkesin bir kişiliği var ama bu kişi kişiliğini ekibin yararına kullanıyor. Öyle bir grup ruhu var Beşiktaş'ta."
Sizinle birlikte Beşiktaş'a nasıl bir ruh katıldı?
"Tecrübemi getirdiğime inanıyorum, tabii futbol tecrübemi. Bir grubu idare eden yönetici olarak tecrübem, milletlerarası tecrübem, futbol konusunda hakkındaki bilgilerim, belli bir yaşa geldikten sonra birikim oluşturmamı sağladı. Bundan sonra yapabileceğim tek şey bütün bilgilerimi başkalarına aktarabilmek. Sadece futbol değil, hayata bakış olarak da bütün bilgi ve becerimi vermeye çalışıyorum futbolcularıma. Sonucunu da zaten sahada görüyoruz. En disiplinli ekip biziz."
Bu grubun bozulmasından mı endişeleniyorsunuz?
Hep birbirine alışkın olan oyuncularla oynamayı tercih ediyorsunuz. Neden bir yeni santrfor alınmasından yana değilsiniz? Bu kadar oturmuş bir takımı bozar endişesiyle mi yeni bir santrfor almıyorsunuz?
"Bundan dolayı değil. Sadece Beşiktaş'a gelen oyuncunun belli bir adaptasyon dönemine ihtiyacı oluyor. Önce oyun prensiplerimizi, benim, yöneticilerimin fikirlerini benimsemesi gerek. Olaylara kendi bakış açısını bırakıp, bizim baktığımız gibi bakması için zamana ihtiyaç var. 6 transfer yaptık, hepsi de oynamaya başladı bile. Yani elimde iyi bir kadro var, ondan dolayı istemiyorum, îki sebep var.
İnsani olarak İlhan Mansız'ı beklemeliydim. Çünkü, İlhan'ın geçen seneki şampiyonlukta büyük payı
var. Milli Takım'ın da bu ona ihtiyacı olduğu için bende bu mecburiyet doğdu. Eğer sağlam bir yabancı alsaydık, ona kucak dolusu para ödememiz gerekirdi.
Bu durumda İlhan'ın futbola dönüşü gecikirdi. Yavaş yavaş dönmesi de ekibin dışında kalması anlamına gelirdi. Ona iyi para ödüyoruz (S.A: senelik 1.5 milyon dolar), onu da kazanmak istiyorum, İlhan iyi çalışıp 3 ay sonra takıma dönse, dünyanın parasını verdiğimiz öteki santrforu kulübeye veya tribüne çıkartmak zorunda kalacaktım. Bu yüzden İlhan'ın tedavi aşamasını çok iyi takip ettim. Bologna'ya, Roberto Baggio'nun gittiği bir sağlık merkezine gönderdim. Geri geldi ve oynayacak.
Ayrıca yöneticilerimi ekstra finansal probleme sokmak istemiyordum, ilk sene G.Saray'da bu tür problemlerim oldu. Jardel 16 milyon dolara geldi. Özel sözleşmesi olduğu için o parasını aldı, diğerleri alamadı. Bu yüzden bütün takım Jardel'e karşıydı. Ve belki bir gün Beşiktaş'la yollarımı ayırdığım zaman, benden sonra gelen hocanın benim zamanımdaki borçları ödemek gibi bir zorunluğa girmesini istemiyorum.
Üçüncü konu da var tabii ki. Nanni'yi, Elber'i alacağımızı söylüyorlar. Bu, üzerimizde büyük baskı yarattı. Medya büyük isimleri kullanmayı seviyor. Ama biraz da gerçekçi olmak lazım. Monaco, Elber için Bayern Münih'e 4 milyon Euro teklif ediyor, 2 milyon dolar da oyuncu istiyor. B.Münih de bu teklif reddediyor. Beşiktaş bu reddedilen teklifler karşısında Elber'i nasıl alabiliriz? Sonuçta bunlardan yüksek bir rakam olmalı. Belki bütün kadronun maaşını tek adama ödemeliyiz. Hasselbaink ve Nanni için de aynı şey geçerli. Beni kim eleştirirse eleştirsin, büyük ödemeler yapılmasına izin vermem. Bunu yaparsam, diğer oyuncular arasında kıskançlık başlar, ekip ruhumuz zedelenir. Hepsi her açıdan dengede olmalı..."
Şampiyonlar Ligi'ndeki hedefiniz ne? Gördüğüm kadarıyla yönetimle sizin hedefleriniz birbirini tutmuyor...
"İşimiz çok zor, çünkü 4. torbadayız. Juventus, Real Madrid veya Milan'dan biriyle aynı grupta olacağız, İtalya ve İspanya'dan ikinci ekipler de rakibimiz olabilir. Bu şartlar altında ilk grubu geçersek, çeyrek finali düşünebiliriz. "Bu kupayı istiyoruz" demek sakıncalı çünkü bu sözlerle taraftan kandırmış oluyorsunuz. Ben de bunu yapmam... Mesela alamayacağımız yabancıları alacakmışız gibi davranmak da yanlış. Ondan sonra büyük beklenti içine girip bize yüklenecekler. Beşiktaş daha sonraki yıllarda Avrupa'da aşama kaydedebilir, herşeyin birden aynı anda olması zor. G.Saray'ın işi daha kolay çünkü ikinci torbada bulunuyorlar. Son yıllarda Avrupa'da büyük puanlar topladılar ve bunun sayesinde rahat olacaklar."