Sahneye ilk çıkışımda 10 lira aldım 1 milyarı ilk kez 2002'de gördüm (2)
2002'de gördüm 86 yaşındaki Müzeyyen Senar 70'inci sanat yılını kutluyor. Sanat yaşını lâyıkıyla gösterse de gerçek yaşını hiç göstermiyor. Onunla, 10 Haziran Perşembe gecesi 70'inci sanat yılı nedeniyle Harbiye Açıkhava'da düzenlenen "onur konseri" öncesi görüştük...
Star olmayı hiç beceremedim zaten
* Sizin söyleme tarzınız daha sonra bir ekole döndü. Özellikle Zeki Müren ve Bülent Ersoy tarzınızın izleyicileri olarak bilinir. Zeki Müren'le ilişkileriniz nasıldı?
Zeki Müren'i 1948'de Çelik Palas'ta 17 yaşında tanıdım. Bana "seninle yoğrulmuşum" derdi. Sesine vibrasyon verirdi benim gibi. Zeki Müren de Bülent Hanım da benim peşimden geldiler. Hamiyet Yüceses Hanım'ın, Mualla Gökçer Hanım'ın hiç taklitleri olmadı. Hep ben. 1945'te ilk seyahati yapan benim, ilk Paris'te konser veren Hamiyet'le benim, 1960'larda ilk dekoru kurdum sahnede, ilk el mikrofonunu Almanya'dan ben getirdim, halkın arasına inmeyi ilk ben yaptım, ilk yırtmaçlı elbiseyi ben giydim. Hep öncü oldum.
* Bülent Ersoy'la ilişkileriniz nasıl?
Bülent Hanım şahane okur, bilgisi de çoktur ama ben ona "çok kötü okuyorsun" dediğim zaman, "öyle istiyorlar" dedi bana. Yapacak bir şey yok. Şimdi çok güzel ses var ama usûl bilen yok. Notayla değil usûlle okuyacaksın. Bu şarttır. Gönlüme hitap edecek kimseyi göremiyorum. Kimseyi beğenmiyorum. Musikiyi çok bozdular. 1931'den beri dönmedim ben. Dönemedim. Hissetmeden okuyamam. Ben şarkı söylemiyorum, güfte anlatıyorum. Bermuda şeytan üçgeni gibi. Ağzım, yüreğim, beynim, üçünü aynı anda hissetmeden okuyamam. Şimdikiler ne okuduklarını bilmiyorlar, hissetmiyorlar.
* 71 yıl milyonların önüne çıkmak insanı nasıl etkiliyor?
Çok kolay ağlarım. Çok inişli çıkışlı bir hayatım oldu. 15 sene kaloriferli daireyi bırakıp teknede yaşadım. 10 sene dağda yaşadım. Evim vardı. 1960'tan beri de giderim dağa. 1948'lerde avcılık yaptım. 9 tane bıldırcın, bir tane de domuz vurdum. Av arkadaşlarımla atış yapmayı severdim. Şimdi de haftasonları otobüsle turlara katılıyorum. Giderim mahalledeki manavıma, "hadi bana bir rakı ver" derim, otururum yanına. Star olmayı hiç bilemedim zaten. Her sabah bir şarkıyla uyanırım. İçimden o an ne gelirse, söyleyerek kalkarım yataktan. İki şeyi kıskanırım zaten. Biri kıvırcık saç. Böyle kocaman kıvırcık saçlarım olsaydı... Bir de şöyle yatıp kalkıp "ha uyudum uyandım" demeyi istiyorum çünkü hiç uyumam. Hiç uykum yok, hiç uyumuyorum. Alnım yanık. Çocukken gaz lambasına eğilmişim saçım parlamış. Saçımın cinsi hiç güzel değildir o yüzden.
Atatürk beni modern kız yapmak istedi
Atatürk'e götürdükleri zaman yıl 1936'ydı, evliydim ve de çocuğum vardı. 18 yaşında, Bursalı zavallı bir kızdım. Atatürk'ü de tanımıyordum. Karşısına oturdum. Ölüyorum zannettim. Kocamı da attılar kapının önüne. Beni modern kız yapmak istedi. Elimde siyah kaplı bir defter vardı, onu aldı elimden "şu adamı takip et" dedi. Adam gitti, ben peşinden... Hamama girdik. Saçımı kestirdi. Arkaları kısa, "a la garçon." Kocam geldi, onun da bıyığını kazıttı. Nasıl zavallıysak bilemiyorum, modern yapmak istedi bizi. İkinci gidişimde 1937'de Çelik Palas'a hemen önceden kuaföre gittim ondüle saçlar, tuvalet giydim, hazırlandım. Kuşun etini yemeyi biliyordu. Çok ayar biriydi. Belediye Sarayı'nda balo vardı, baloyu dansla benle açacak; ama ben dans bilmiyorum Kalktık bir döndük hemen oturduk, anladı çünkü. Huşu vardı yüzünde. Kıvırcık kaşlarının altındaki mavi gözler adamı etkisi altına alırdı. Ama sonra yüzü yumuşar, mülayim olurdu. Leblebisi, kadehi, yaldızlı sigarası, yumuşacık bir adam olurdu. En son ben vardım sofrasında. Açardı defteri oku derdi, ben de okurdum. Musikiyi çok seviyordu. Yar olamadı ama... Keşke...
Gençliğinin ve güzelliğinin sırları
Badem yağını sıkarım, üzerine E vitamini eklerim, aklıma geldikçe yüzüme "şöyle geriye ite ite" sürerim. Başka bir şey sürmem. Mayıs ayında Arko sürüp güneşlenmeye başlarım. Bence beni Arko reklâmlarına çıkarsınlar. Vücudum da sıkıdır. "Tut bak bacaklarımı," Allah tarafından bu. Bakım makim yalan. Kese yaparım haftada bir. Hamama giderdim eskiden. Şimdi İzmir'deyim, gidemiyorum çünkü hamam Urla'da. Antika kadınım. Hiç makyaj yapmadım şimdiye kadar. Sadece gözlerimi ve dudaklarımı boyadım o kadar. Ne fondöten ne pat, hiçbir şeyle cildimi örtmedim. Bir de, hayatım boyunca hep ot yedim. İneğin yediği ot yenir; inek ne yerse onu ye, o yanlış şey yemez.