Ölümün hatırlatılması gerekli midir gerçekten?

Böyle de filozofik bir tartışma başlatılmış bulunuyor gezetemizde, katılmamak ne mümkün? Ben filozofça lâflar edecek değilim, ölüm hakkında onların söylediği lâfların çoğunda da ölüm korkusunun izleri fark edilir zaten

Haberin Devamı

Böyle de filozofik bir tartışma başlatılmış bulunuyor gezetemizde, katılmamak ne mümkün?

Ben filozofça lâflar edecek değilim, ölüm hakkında onların söylediği lâfların çoğunda da ölüm korkusunun izleri fark edilir zaten.

Normal, sağlıklı her insan, her ne kadar "ölüm de doğum kadar doğaldır" dense de bu düşünceden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Ölümden hiç korkmayan, düşündüğünde morali bozulmayan, yakınlarını, sevdiklerini kaybettiğinde bile camide gülüp eğlenerek konuşan, onları içip coşarak uğurlayanlar yok mudur; vardır elbet. Ama istisnadır onlar.

Titanic filmini hatırlıyor musunuz? Orada sadece kaptan ve orkestra üyeleri korkusuzca bekleyebilmişlerdi sonu. Kaptan içkisini yudumlayarak, müzisyenler çalarak... Öbürleri her yolu denemişlerdi ölümden kaçmak için. Son ana kadar... Ya ateistlerin ölüm tehlikesiyle karşılaştıklarında birdenbire Allah'ı hatırlayıp kurtuluş için dua etmelerine ne demeli?

Haşmet Babaoğlu Zincirlikuyu Mezarlığı'nın kapısına yazılan "Her canlı ölümü tadacaktır" nevinden tüyler ürperten bir sözü sınırsız bir hoşgörüyle karşılamakla kalmıyor, oraya böyle bir yazının asılmasına karşı çıkan Ayşe Özgün ve Deniz Arman'ın şahsında aynı düşüncede olan herkesi ölümden korkmakla suçluyor. Ona göre modern insanın çıkmazı ölüm düşüncesinden kaçmak. Oysa yüzyıllar önce yaşayan insanlar da aynı korkuyu hissetmiş ve bu konuda düşünceler açıklamışlardır.

O mezarlığın önünden her gün geçen binlerce insanın gözü bu yazıya ilişiyor ve her ilişmede tüyleri ürperiyor.

"Her canlı ölümü tadacaktır." İyi, güzel de sabahın 8'inde işine ya da okuluna giden bir genç örneğin bunu hatırlamak zorunda mı?

Ve acaba hatırladığında yaşamın anlamı bir an için bile olsa kaybolmuyor mu? Hayatı seven, coşkuyla yaşayan ve daha gelecekle ilgili bir sürü planı olan bir tanıdığınızı, yakınınızı aniden yitirdiğinizde... Bir mezarlıkta, kaybettiğiniz insanları ziyarete gittiğinizde de bu duyguyu hissetmiyor musunuz?

"Bütün bu çabaların, bir gün beklemediğin bir anda her şey bitiverecekse, yaşamın ne anlamı var ki?"

Güzel bir noktadan, harikulade bir manzaraya baktığınızda hiç "Yüz yıl sonra da buradan birileri geçecek ve aynı güzelliği görecek. Ama ben artık hayatta olmayacağım" diye düşündüğünüz olmadı mı? Küçük bir bebeğe baktığınızda "O yaşlandığında ben olmayacağım" diye düşündüğünüz? Ve öyle anlarda yaşamın bir rüya, bir halüsinasyon gibi olduğu, göz açıp kapayana kadar geçtiği duygusuyla ürpermediniz mi?

Haşmet Babaoğlu'nun yazısını okuduktan sonra küçük bir araştırma yaptım. Genç, orta-yaşlı ve yaşlı bazı okurlarımıza oradan geçerken yazıyı gördüklerinde ne hissettiklerini sordum, istisnasız hepsi "Korkunç geliyor. Yazıya bakarken sinirlenip kaza yapmak bile mümkün" cevabını verdiler. Özellikle gençlerin fena halde siniri bozuluyor.

Bizim yaptığımız kendi görüşlerimizi açıklamak. Oysa konu çoğunluğu ilgilendiriyor. Belediye böyle hiçbir başka mezarlıkta rastlanmayan bir uygulama için geniş çaplı anket yapmalı. Rahatsız edici bir yazıyı emrivaki ile asamamalı. Yoksa anketi biz mi yapsak?



Güzellik uykusu kime lazım?
Şimdi çoğunuz, özellikle de erkekler hemen "Kadınlara tabii" dediniz değil mi? Bilemediniz işte.. Güzellik uykusunun kadınlardan çok erkeklere gerekli olduğu bilimsel şekilde ispatlanmış.

14 Temmuz tarihli Newsweek dergisindeki haber Penn State Tıp Koleji'nde kadın ve erkeklere uygulanan deneyi anlatıyor. İki ayrı grup, deneyin ilk 4 gecesinde 8'er saat, daha sonraki 8 gecede ise 6'şar saat uyuyorlar. Erkek ve kadınlar bu uykuların sonunda uygulanan konsantrasyon testinde aynı başarıyı gösteriyorlar ama... Yorgunluk yapan TNF-alpha hormonu kadınlarda, erkeklerden daha düşük çıkıyor.

Uzmanlar bundan kadınların anneliğe göre programlanmış vücutlarıyla 6 saat sürede bile derin bir uykuya erkeklerden daha kolay ulaştıkları sonucunu çıkarmışlar.

Basit bir sonuç olmadığını söyleyeyim. Az uykunun veya uykudan dinlenerek kalkmamanın neden olduğu "yorgunluğa bağlı yüksek hormon düzeyi" uzun vadede kalp problemlerine yol açıyormuş.

Erkekler, güzellik uykularınıza önem vermek zorundasınız. Haberiniz olsun.. Bu iyiliğimi de unutmayın.

DİĞER YENİ YAZILAR