Can Dündar ve Erdem Gül olayının hatırlattıkları...

Genç kadın tuttuğunu koparan çok başarılı bir avukattı...

Çok ünlü bir sanatçı arkadaşım tavsiye etmişti onu bana;

-“Ele aldığı hiçbir davayı yarım bırakmaz... Sonuna kadar gider ve kazanır...” demişti...

Beyaz TV’deki, Derin Futbol programında bana sövüp sayıldığı; bir yorumcu tarafından; “dikkatli olsun, akıllı davransın...” gibi tehditlerin gırla gittiği günlerdi...

***

Genç kadın avukat, programdaki konuşmaların teker teker deşifresini çıkartmış karşıma öyle gelmişti...

-“Üç yorumcuya, kesinkes hapis cezası aldırırız...” diyor;

-“Her birinden ağır tazminat da cabası... Davayı ne zaman açalım?..” diye soruyordu...

***

Bir öğle vaktiydi...

Hayatımın önemli kararlarının verildiği, en önemli virajlarının geçtiği İtalyan lokantasında; genç avukat kadını dinliyordum...

İşinde çok cerbezeli olduğu belliydi...

Vücut dili ve tehditlerin deşifre metni, davayı rahat kazanacağımızı belli ediyordu...

***

Bulunmadığım ortamda, “arkadaş ve dost olduğunu sandığım kişiler tarafından” ağır hakaretlere maruz kalmış, gecenin o saati uykumdan uyandırılmış, hiçbir dahlim olmadığı bir konuda bir ton lafı gece gece canlı yayında yemiştim...

Haberin Devamı

Genç kadın avukat;

-“Sizi, tehdit ediyorlar... Aşağılıyorlar... İtibarınızı beş paralık ediyorlar... Markanızı yok ediyorlar...” diyordu...

***

Egomun yeterince kalınlaştığına inandığı kabuğuna yönelik sözlerdi bunlar ve benim;

-“Hesabı soralım bunlardan... Ne gerekiyorsa yapalım... Görsünler günlerini... El mi yaman bey mi yaman anlasınlar... Görsünler dünyanın kaç bucak olduğunu...” dememi bekliyordu...

***

-“Hapis cezası mı?.. Bizim davamızdan hapis cezası mı alacaklar?..” diye sordum...

-“Evet...” dedi...

-“Bu cezayı alıp almamaları dava sonunda, bize mi bağlı olacak, yoksa davayı açtıktan sonra, konu kamu davası niteliğine bürünüp davanın seyri kontrolümüzden çıkacak mı?..”

-“Davanın tehdit kısmı; kamu davası halini alacak ve her halukarda ceza alacaklar...” dedi...

***

Bir süre durakladım, bekledim ve sonra sakin bir ifadeyle;

-“Biz bunu yapamayız avukat hanım...” dedim...

Haberin Devamı

Yüzüme hayret nidasıyla baktı...

-“Size bir saatten fazla nasıl hakaretler yaptıklarını ve ne tehditlerde bulunduklarını görmüyor musunuz?.. Bu deşifreleri alın bir okuyun...” dedi...

-“Hayır okumayacağım...” dedim...

-“Onları okursam sinirlenirim ve bu davayı açmaya tetiklenirim... Bense onlara bir ceza davası açmak istemiyorum...”

-“RTÜK’e başvurursak, televizyon kanalıyla ilgili ağır ceza getirtiriz... Bir ay içinde bunu yapmamız gerekiyor...” dedi...

-“Ben bu konuları bir düşüneyim...” diye geçiştirdim...

***

Tuttuğunu koparan genç avukat kadın; durumu anlamıştı...

-“Siz dava açmayacaksınız” dedi...

-“Hayır açmayacağım... Onlara bir programda ettikleri bu ağır hakaretlerden dolayı ceza davası açmayacağım... Bu tedirginlikle yaşamalarını istemiyorum... Hayat adaletini gün gelir kendi gösterir...” dedim...

Genç kadın avukat;

-“Eğer insanlar sizin gibi davranırlarsa, biz avukatlık bürolarının kepenklerini indiririz...” dedi... Kalktı yemekten, ayrıldık...

***

Olayın üzerinden birkaç yıl geçti...

Haberin Devamı

Bir ay önce, Medya Faresi’nin Kristal Fare Ödül törenine davetliydim...

Tören salonuna girer girmez, bir mikrofon uzattılar bana...

-“Hangi kanal, hangi program adına soru soracaksınız?..” dedim...

-“Beyaz TV... Derin Futbol programı” dedi sunucu...

Aynı anda, programın iki yorumcusu iki yanımda belirdi...

-“Derin Futbol’u nasıl buluyorsunuz...” diye soruyordu sunucu...

-“Bazı yaramazlıklar yapıyor... Ama yine de profesyonel bir program...” dedim... Yorumcuların orta yaşlı olanı; eski ve yakın bir dostumdu...

Evine gitmişliğim, eşiyle çocuklarıyla oturmuşluğum, evime gelmişliği, annemi babamı tanımışlığı vardı...

Mikrofona

-“Ben bu adama çok büyük yanlışlar yaptım...” diyordu...

***

Aklıma, birkaç yıl önce görüştüğüm genç kadın avukat geldi...

-“Dava açarsak üç yorumcuya da hapis cezası aldırırız...” demişti...

O gün aldığım karardan ne kadar huzurlu ve mutlu olduğumu hissettim o anda; Eski dostumun “dolaylı özrünü geçiştirdim...”

Çok iyi ettiğimi hissediyordum; onları zamanında cezaevi tehditleri ve cenderesinin içine sokmamakla...

Haberin Devamı

*****

CAN DÜNDAR; ERDEM GÜL OLAYININ HATIRLATTIKLARI (2)

Babam yanıbaşımda beyin kanaması geçiriyordu...

Arabada, Maçka’nın trafiğinde hastaneye götürüyordum onu...

-“Kolum uyuştu oğlum...” diyordu...

Konuşamıyordu...

Dili peltekleşmişti...

Hastaneye götürdüğümde, babama ne olacağını bilmiyordum...

Ama babamın beyin kanamasının neden kaynaklandığını biliyordum...

***

Kirli ve derin bir operasyonun sonucu, birkaç hafta önce çocuklarımdan ayrı kalırken, her gün gazetelerde ve onların kaynak aldığı bazı internet sitelerinde derin bir iftira kampanyasıyla karşı karşıya kalmıştım...

Yan yana iki evde birlikte yaşadığım babam, olanların gerçek yüzünü biliyor; bu iftira kampanyası karşısında 80 yıllık hayatı boyunca olmadığı kadar bunalıyor, sıkılıyor ve üzülüyordu...

***

Bir öğle yemeği esnasında telefon gelmişti...Babam o yazılardan birini görmüş ve fenalaşmıştı...

-“Babanın sol tarafı tutmuyor, konuşamıyor...” diyorlardı telefonda...

Apar topar eve gitmiş, babamı hastaneye yetiştirmek için, direksiyonun başına geçmiştim...

O gün hastaneye zor bela yetiştirdim onu...

Üç gün yoğun bakımdan çıkamadı...

Beyin kanaması geçirmişti...

Sol bacağı bir daha hiç eskisi gibi olmayacaktı...

Koltuk değneğiyle yürüyecekti...

***

Oda TV o günlerde bana yapılan saldırıların başını çekiyordu...

Onun sorumluları ve editörleri ile o siteye çalışan bir köşe yazarı hakkında, çocuklarımdan ayrı kalmanın, hakkımda açılan iftira kampanyasının ve babamın beyin kanaması geçirmesinin öfkesiyle dava açmıştım...

***

Davalar devam ediyordu...

O sırada, bizim olayla hiç ilgisi olmayan bir davada; Oda TV’nin benim de dava açtığım yöneticilerini tutukladılar...

Üç yöneticisi cezaevindeydi...

Ben kendi olaylarımdan çok acı çekmiştim... Çektiğim acıya, babamın beyin kanaması eklenmiş, olay bir aile trajedisi halini almıştı...

Durup durup; “Onları hiç affetmeyeceğim...” diyordum...

***

Oysa şimdi onlar, başka bir olaydan cezaevine girmişlerdi...

Onlarca davayla, haklarında istenen hapis cezalarıyla uğraşıyorlardı...

“Bu insanlar, haklarında açılan onca davayla ve iddialarla uğraşırken, benim davalarımın ağırlık yapmasına izin veremem...” dedim ve bütün davaları aniden geri çektim...

Adliye Sarayı’nda sitenin iki sorumlu müdürüyle olan bir duruşmaya giderken,yine sakin yine verdiğim karardan huzurluydum...

Hakim’e;

-“Muhataplarımın halihızardaki ağır şartları altında davamdan feragat ediyorum...” dedim... Çıkarken iki muhatabıma “geçmiş olsun” dedim ve salondan ayrıldım... Bana ağır iftira yazan köşe yazarı da dahil, herkes için açtığım davalardan vazgeçtim...

***

Bir süre sonra onların avukatları;

-“Siz davadan vazgeçtiniz... Ama bizim paramızı yine de ödemek zorundasınız...” dediler... Onların avukatlarının paralarını da ödedim...

Üç tanesi bir yıl hapiste kalmıştı ve “benim davamın ağırlığını onlara yaşatma hakkına sahip değildim...”

*****

CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL’ÜN TUTUKLANMALARI...

Tüm bu olayları; dün Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması üzerine yeniden yaşadım...Aileme ve bana çok ağır maliyetler yaşatmış insanlara, konu cezaevi ve tutuklama noktasına geldiğinde nasıl karşı çıktığımı hatırladım...

***

Can Dündar ve Erdem Gül’ün o yayından dolayı yargılanıp yargılanmaması tartışılabilirdi...

Bunu anlardım...

Ama tutuklu yargılama... Cezaevine göndererek bütün bir süreci cezaevinde yaşatma...

Kendi hayatımda ödediğim ağır maliyetlere karşın, bu yöntemi hiç benimseyemiyordum...

Hayatı öyle okuyamıyor, öyle yaşayamıyordum...

Yaşamadığım için sırtımda bir ağırlık taşımıyordum...

Hayatın adaletini, yargılarken tutuklamada değil, kendi doğal seyrinde arıyordum...

DİĞER YENİ YAZILAR