Haberin Devamı
Akşam saat 20 suları...
Hava karanlık...
Köprünün mor ışıkları yanıyor...
Su çarşaf gibi hafiften kalkıp iniyor...
Işıklar çarşafın üzerinde kıpır kıpırlar...
Huzursuz bir deniz var dışarıda...
Berkin’in cenazesinin son görüntülerini biraz önce izledim...
Hüzün ve karmakarışık duygular var içimde...
Belki de 14 yaşına yeni girmekte olan kızım; Pazar günü;
- “Baba ben yalnız dönerim eve...” demese...
Onun bir arabada tek başına eve dönüşünün “ürpertisini” hissetmesem...
14 yaşındaki kızımın “hayatta yapabildiklerini ve yapamadıklarını” fark etmesem, Berkin’in durumunu “es geçebilirdim...”
Ne ki empati duygusu; Pazar günü ta gözümün içine soktu Berkin’in gaz fişeğini yerkenki halet-i ruhiyesini...
Ayşe Nazlı’ya bakıyorum...
Bu çocuk acaba yüzüne bir maske taksa “terörist” olabilir mi?..
Sapanla taş atsa, aktivist gibi görünebilir mi?..
Bu çocuk suç örgütlerinin elinde oyuncak olsa, yine de bir polis ona “terörist, aktivist, provokatör muamelesi çekebilir mi?..”
O bir çocuk...
Filistin’de “oyun oynayıp, direndiğini sanan çocuklar” gibi çocuk...
Diyarbakır’da “maske takıp eylem yaparken, oyun oynadığını bilmeyen çocuklar kadar çocuk...”
Çocuklar Dünyası’nda polis kıyafeti giyip polisçilik oynayan ve heveslenen çocuklar kadar çocuk...
14 yaşında bir çocuğa, gaz fişeği atılabilir mi?..
Ona “cezai ehliyeti var muamelesi” çekilebilir mi?..
Bana mısın demeden çekiyorlar bu muameleyi Berkin’e...
Üç yıl önce bir ara uzak kalmıştım çocuklarımdan...
Onları yeniden; bağrıma basabildiğim acılı günlerden yadigar yüreğimin sesiyle söylediğim bir parçam vardı...
Suavi, çocuklar ve benim için söylerdi tükenme şarkısını sanki...
Dün akşam Berkin için koydum Suavi’nin cd’sini...
Tükenme’yi söylemesi için...
Berkin’e...
Defalarca haykırması için...
“Bekleme...
ben senle güneşi bulmaya geldim
ürkme
kavganı sormaya geldim
gücenme
güneşten sunmaya geldim...
Kapkara geçiyor günler
hesabı yok
ekmeğin az
tuzun tadı yok
çocuklar
belki gülmüyor
Kayalık sevdalar dikenli yollar
pusu kurulmuş dinmez ağıtlar
yüzüne kapanıp ağlamak vardı
oysa ben seni bulmaya geldim
kalbine güneşi asmaya geldim
tükenme...
Bekleme
ben senle güneşi bulmaya geldim
ürkme
kavganı sormaya geldim
gücenme
güneşten sunmaya geldim
Kapkara geçiyor günler
hesabı yok
ekmeğin az
tuzun tadı yok
çocuklar
belki gülmüyor
sana yepyeni türküler verdim
uzak dağların ötesinden gelen...
sana yepyeni çiçekler verdim
kapıyı aç bulutlar girsin...
gülmeyi bilen çocuklar geldi
tükenme...
alevlerin arasından yüzler geçiyor
yüzler alevlerden türkülere geçiyor
günler alevler gibi geçiyor
koş aç kapıyı
yeni ufuklar getirmiş
gülmeyi bilen cocuklar...
bak; çocukların ellerinde güzel günler var güzel günler...”
Söz: Lütfü Erol, Ayşegül Çelik
Müzik: Lütfü Erol...
Bak;
“Tükenme” diyor Suavi; Berkin...
Senin için hiç “tükenmemen için yavrucuk...”
“Sonsuza kadar tükenmemen; yaşaman için çocuk!..”
“Bekleme Ben senle güneşi bulmaya geldim kavganı sormaya geldim güneşten sunmaya geldim...”