Bir kadın kocasından ayrılınca soyadı ne olacak?..

Haberin Devamı

28 yıl önce çocuk denecek yaşta evlendiğimde, eşim Selin, “Ben kendi soyadımı devam ettirmek istiyorum...” demişti...

Açıkçası pek anlamamıştım...

Fakat karşı çıkmamıştım...

“Sonuna istersen benim soyadımı koy, karışıklık olmasın...” mealinde bir şeyler söylediğimi hatırlıyorum...

Selin evliğimiz boyunca kendi soyadını taşımaya devam etti...

Soranlara da “Benim soyadım Çağlayan...” diyordu...

Kolejlerden gelip, sosyalizmle harmanlanmış, gençlik silüetimde, “bir genç kadının feminist haykırışına” karşı çıkacak kadar budala değildim elbet...

“Evet Selin feministtir...” diyordum, “Onun için kendi soyadını da kullanır...”

***


Önceki gün Bodrum’da yıllardır çok yakından tanıdığım Berna‘yı yazarken bir ara soyadını kullanmam gerekti...

Ben Berna‘nın soyadını Gürel olarak biliyorum, çünkü Berna Gürel benim Kolej’den okul arkadaşım ünlü diş doktoru Galip Gürel’in eşiydi yıllar boyu...

Ne ki, Galip‘le Berna birkaç yıl önce ayrıldılar...

Berna’nın kızlık soyadını ararken, içimden şöyle geçti:

“Şimdi arasam sorsam senin kızlık soyadın neydi diye ayıp olacak, iyisi mi ben Google’dan bakayım...”

Google’da ilk sayfada Berna Çankaya Gürel diye bir isim gördüm, içine baktım “herhalde bu” dedim yazdım...

İçimden de kızın soyadı hiç bana “Çankaya” gibi gelmiyor ama neyse diyorum...

***


Sabah dokuzbuçuk gibi, telefon mesajı geliverdi cebime...

Şöyle yazmış;

“Berna Çankaya?????

Berna Akar...”

Tam bir rezalet...

Bunca yıldır tanıdığım insanın, soyadını bilmiyorum...

Ancak bu bilmeme, benim çokça varolan dalgınlığımdan kaynaklansa iyi...

O zaman mesele yok...

Berna’nın soyadının aklıma gelmemesi, benim onu kocasının soyadıyla bilmemden kaynaklanıyor...”

***


Şimdi eğri oturup doğru konuşalım...

Kadına karşı böyle bir ayrımcılık ayıp ve günahtır...

Bir kadını tanımlayan isminin “her evlenmede ve boşanmada değişmesi” nasıl bir şeydir?..

Bu insanın toplumda kabul görmüş bir ismi, ona bağlı bir statüsü yok mu?..

Her boşanmada, kadın kendini yeni baştan mı yaratacak?..

Hayatta kaç kez soyadını değiştirmek zorunda kalacak?..

Bir kadın hayatında sadece iki kez evlilik yapsa, tam beş defa soyadı değişikliği yapmak zorunda...

Genç kızlık soyadı bir...

Evlendiği ilk kocasının soyadı iki...

Boşandığında genç kızlık soyadına dönüşü üç...

İkinci kez evlendiğindeki soyadı değişikliği dört...

Yeniden boşanırsa eski soyadına dönüş beş...

***


İnsan haklarına bu derece aykırı, kadını köle yapan bir zihniyetin varlığından utandım...

28 yıl önce, “Benim karım feminist... Böyle ilginç istekleri olabilir” diye, fazla da oralı olmadan karşı çıkmamıştım...

Şimdi bir kadının; kocasının soyadını alsa bile, kendi genç kızlık soyadını devam ettirmesini bir zorunluluk olarak görüyorum...

Bunun aksi; insan haklarını ayaklar altına alan, akıllara zarar bir durum çünkü...

*****


İSTANBUL’DA AĞUSTOS KALABALIĞI...

Bir günlüğüne İstanbul’a geldim...

24 saate 4-5 görüşmeyi sığdıracağım...

Kısa zaman içinde birçok şey bir arada yapmasını, hem gazetecilikten hem de NLP tekniklerinden öğrenmişim...

Yapıyorum fakat İstanbul’da inanılmaz bir trafik var..

Ağustos’un başı...

Tatilin ortası...

Aylardan Ramazan...

Millet oruçlu...

Öğlen saati Zincirlikuyu, Nispetiye, E-5 trafik kilitli...

***


Hani yemek saaati desen, Ramazan’dayız...

Belirgin bir boşalma olması gerekmiyor mu?..

Alışveriş yapıyor insanlar desen, Ağustos’un ilk günlerinde yazın ortasında ne alışverişidir bu?..

İşe gidiyorlar desen işe gitme saati değil?..

İşten dönüyorlar desen işten dönme saati değil...

İftara gidiyorlar desen, iftara gidiş saati değil...

İftardan dönüyorlar desen, iftardan dönüş saati değil...

Doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyor...

Sonunda karar verdim ki, İstanbul, Hong Kong gibi Tokyo gibi, nüfus yoğunluğu patlamış dünya megapollerinden biridir...

Artık İstanbul’da ne zaman neresinde trafik rahat olur kestirmek mümkün değildir...

Şu Ağustos ayında dünyanın en önemli megapollerinden biri olan Paris‘e gitseniz, arabayla en kuzeyinden en güneyine on dakikada inersiniz...

O kadar boştur yollar şimdi orada...

Herkes tatile gitmiştir...

Dükkanlar yarı kapalı haldedir...

Fransızları ya da Parisienleri ara ki bulasın... Boş sokaklar boş caddeler, yollarda resim çeken turistler...

Budur Paris şimdi...

Ancak biliyorum New York yine doludur bu Ağustos’ta...

Mutlaka Tokyo da...

Hakeza Hong Kong...

Artık İstanbul bu kentlerin kategorisindedir her şeyiyle...

Paris gibi orta ölçekli başkentler İstanbul için minyatür kalmaktadır...

*****


FENERBAHÇE KÜME DÜŞECEK Mİ?

Nerede beni kim görse “Önce şike meselesini sonra da Fenerbahçe’nin küme düşüp düşmeyeceğini” soruyor bana...

Ben Federasyon’un Etik Kurulu’nda değilim...

Ben savcı değilim elimde bütün deliller yok...

Mahkeme değilim, kararı ben vermeyeceğim...

Federasyon Başkanı ya da Yönetim Kurulu üyesi değilim, bir şeyler bilenlerle konuşmuş olayım...

Etkili yetkili çevrelerde değilim, bir yerlerden kulağıma çalınmış olsun...

***


En son dün, bir dizi görüşmeden sonra beni Bodrum uçağına apar topar büyük bir hızla yetiştirmeye çalışan taksi şoförü sordu bana...

“Abi” dedi, “Ben Beşiktaşlıyım, fakat babam hasta Fenerbahçeli... Geçen gün Beşiktaş’ın eski başkan adayı Hasan Arat’ı evine bırakmış... O ‘geçmiş olsun’ demiş, ‘Fenerbahçe, Sivas ve Mersin’le küme düşecek gözüküyor...’ Babam gece uyuyamadı... Sen bilirsin, söylesene bu Fenerbahçe ne olacak?..”

“Ben bilemem... Fakat tahminimi soruyorsan, babana söyle benim tahminim Federasyon, Fenerbahçe’yi düşürme kararı almayacak... Bana niye böyle düşündüğümü sorma... Niye böyle tahminde bulunuyorum bunu da sorma... Madem baban hasta Fenerbahçeli, babana benim tahminimin böyle olacağını söyle... Ancak bu bir tahmin... Başka bir şey değil...”

***


Taksici arkadaşın kendisi mi Fenerbahçeliydi de babasını referans gösterip, benden bu bilgileri aldı bilmiyorum...

Fakat babası ya da kendisine söylemiş olduğum bu tahmini burada yazmayı doğru buldum...

Hepsi bir tahmin yalnız... Fazlasını ummayın...

DİĞER YENİ YAZILAR