Haberin Devamı
Dün Onur Özkan kardeşimin Takvim Gazetesi’nde özel haberi vardı ve akşam saatlerine kadar bütün internet sitelerinde yer aldığı halde Lucescu’dan bir yalanlama gelmedi...
Yıldırım Demirören, “Ben Beşiktaş’ta olduğum sürece Mustafa Denizli Beşiktaş’a gelemez” demişti, Denizli önce Başkan’ın evine sonra da Beşiktaş kulübünün içine tıpış tıpış girdi...
Şimdi gelelim Mr. Lucescu’nun Onur Özkan kardeşime söylediklerine:
“Daha önce Galatasaray ve Beşiktaş’ta görev yaptım... Fakat şu anda Fenerbahçe’de çalışmak istiyorum... Çok büyük bir camia ve önemli hedefleri var...”
Şimdi kamuoyunun önünde, bütün futbol
camiasının şahitliğinde Bay Lucescu’ya açık açık soruyorum...
1) Bundan 4 yıl önce, eski milli hakem, spor yorumcusu Ahmet Çakar’ın evine bir akşam üstü gittiniz mi?..
2) Yanınızda o zamanlar Beşiktaş’daki tercümanınız Sinan da var mıydı?..
3) Ahmet Çakar’ı ziyaret sebebiniz, Çakar’a yapılmış olan silahlı saldırı mıydı?..
4) Bu ziyaret Ahmet Çakar’la canlı yayında yaşamış olduğunuz tatsızlığı giderme ve “geçmiş olsun” diyerek olaydan duyduğunuz üzüntüyü gösterme amacını taşımıyor muydu?..
5) Bu ziyaretinizle Ahmet Çakar’ın kafasında canlı yayın olayındaki tatsızlık ve silahlı saldırı arasında muhtemel bir bağlantı kurma olayını gidermeyi amaçlamadınız mı?..
Bu sorulara cevabınız “evet” se can alıcı sorulara geçiyorum Bay Lucescu:
6) Bu 1.5-2 saatlik ziyaret sırasında bana ve Ahmet Çakar’a Fenerbahçe’nin mafya yöntemleri kullanarak biri Galatasaray’da biri Beşiktaş’ta iki şampiyonluğunuzu gaspettiğini defalaraca söylediniz mi?..
7) Fenerbahçe’nin bu yöntemleriyle savaşmanın imkansız olduğunu, Galatasaray’da ilk sene kaçan şampiyonlukta bunu gördüğünüzü, Beşiktaş’ta 11 puan ilerdeyken kaybederek bir kez daha yaşadığınızı defalarca belirttiniz mi?..
8) Türk futbolunun bu yapıda ilerlemesinin mümkün olamayacağını, çok umutsuz ve rahatsız olduğunuzu belirttiniz mi?..
9) O zaman bu sözleri söylediğiniz Fenerbahçe’nin Başkan ve yönetimiyle bugünkü Fenerbahçe’nin başkan ve yönetimi hemen hemen aynı...
10) “Şu anda çalışırsam sadece Fenerbahçe’de çalışırım” diyerek tükürdüğünüzü mü yalıyorsunuz?..
Yoksa kafanızdaki Fenerbahçe mi değişti, yoksa siz mi değiştiniz?..
“Tükürdüğünü yalamak” Türkçe’de bir
deyimdir Bay Lucescu ve kesinlikle hakaret amacı taşımaz...
Tıpkı sizin Türkiye’deyken söylediğiniz Romen atasözü gibi...
Neydi o:
“Köpekler istedi diye atlar ölmez...”
İyi günler sir...
KELLİ FELLİ DEĞİL ZAVALLILAR KERLİ FERLİ!..
Kabul ortalama eğitim düzeyimiz ilkokul ikiye tekabül ediyordu kısa bir zaman öncesine kadar...
Kabul eskilerin kelime hazinesi dediği, sözcük dağarcığı sınırlı birkaç yüz kelimeyi geçmeyen kabız bir dile sahibiz...
Çetin Altan bir zamanlar ortalama bir Türk’ün kaç sözcükle hayatını sürdürdüğününe kafasını takmıştı da vasatlardan “züppe” damgası yemişti, “Züppe adam, köylere bir de tenis kortu yaptırmak hülyası peşinde” tamtamları eşliğinde...
Her neyse kültürel, sözel ve yazınsal olarak fazla gelişmediğimiz aşikâr...
Ama ben şimdi aktaracaklarımı “sokaktaki sıradan vatandaş” için söylemiyorum...
Kendine entel ve eğitmen damgası vuran bu kadar yazar çizer yalan yanlış yazarsa, eğitimi sınırlı ortalama vatandaş oturup ansiklopedilere ya da vikipedilere bakcak değil elbet...
Öyle gelmiş, öyle gider sürüyor felaket...
Daha çok kendisi de “kel olan” yazarlar, arada bir sallarlar:
“Kelli felli adamlar vesaire vesaire...”
Bu entelektüellik düzeyi genelde ilkokullara yurttaşlık bilgisi dersi vermekle sınırlı eğitmen bozuntuları “kelli felli” dediklerinde sorun bakalım, “Üstat, kelliyi anladık... Kafanızın saçsız durumunu tasvir etmektesiniz... Felliyi anlamadık... Acaba ne demektesiniz?..”
Size kelli kelli ve bön bön bakacaklardır...
Çünkü kel’i kendinden menkul sayanlar eğitmen bozuntuları, “felli”nin anlamını bilmemektedir, çünkü fellinin bir anlamı yoktur...
Tabirin esası kelli felli gibi ne idüğü belirsiz bir Türkçe katliamı değil, “kerli ferli” gibi dilimize Farsça’dan giren anlamlı kafiyeli bir deyimdir...
Ker Farsça’da kuvvet anlamına gelir...
Fer ise şan ve şöhret anlamındadır...
Kerli ferli kuvvetli ve şöhretli anlamında ensesi kalın, palazlanmış adamlar için kullanılır...
Bizde gazeteci-yazarlık yapan, eğitmen tipli yurttaşlık bilgisi entellerinin, kuvvet, şan ve şöhretten anladıkları kıstas kellik olduğundan felliyi de katarak kelli felli deyimini icat etmişlerdir...
Şimdi bu yazıdan sonra utanacaklar, “Biz bunu biliyoruz... Ama dilde nasıl kullanılıyorsa bilinçli olarak öyle kullanıyoruz...” diyerek kıvırmaya çalışacaklardır...
Kendileri gibi kelli bir açıklamadır bu ve geçersizdir...
Siz kelliyle, kerli ve ferli arasındaki farkı ayırdebilenlerin söylediklerine bakın...
Ötekilerin varlığı hükümsüzdür, geçebilirsiniz...