Yargının ve adaletin en örgütlü çöküşü

Hukuk eğitimi veren okullarda mutlaka okutulmalıdır bu vaka, yargı nasıl kendi eliyle kendini çökertir, adalet nasıl el birliğiyle yok edilir.

Vaka, 8 yıl önce işlenen Hrant Dink cinayetidir. Yargı bu sekiz yıl boyunca adaletin yerine gelmemesi için çalışmıştır.

Hakimler değişmiş, savcılar değişmiş, yargının onuru yolunda, adalet yolunda, yakın günlere kadar tek adım atılmamıştır.

Hrant Dink cinayetinin, bir milliyetçi muhafazakar arkadaş grubunun öfkesinin ürünü olarak sunulmasına karar verilmişti.

Önce, daha ertesi gün görevlilerin yayınları başladı, insanlar katillerle empati yapmaya çağırıldı. Hrant Dink’in, Sabiha Gökçen’in tehcir yetimi bir Ermeni çocuk olduğunu açıklamasına, Hrant Dink’i hedef göstererek tepki gösterenlerin aynı şahıslar olduğunu hatırlayalım.

Yargılama başlayınca da görevli hukuk insanlarının bütün çabası bu cinayetin örgütlü bir siyasi cinayet olmadığının kanıtlanması üzerineydi.

Cinayetin gerisinde polislerin, askerlerin jandarmanın, istihbaratçıların bulunduğu en açık kanıtlarıyla ortaya çıkmış olsa da ettiği yemini hiçe sayan hakimler ve savcılar bütün kanıtları buharlaştırmak için de çalıştı.

Haberin Devamı

Bu sırada cinayet mahallindeki önemli kamera kayıtlarının gizli eller tarafından alınıp yok edildiğini de hatırlatalım. Katillerden biri dışardayken Mehmet Ali Ağca’nın onunla bir kahvede “tesadüfen” karşılaşıp görüştüğünü de hatırlatalım.

Hrant Dink’in öldürülmesinin bugün 8’inci yılı. Bu sekiz yıl, yargı utançlarıyla, pervasız manipülasyonlarla geçti.

Nihayet, cinayetin sekizinci yıldönümünün arifesinde yargının gerektiği gibi çalışacağına ilişkin bazı işaretler çıktı.

Adaletin yerini bulmasını beklerken, adına “paralel yapı” denilen Gülen Cemaatine mensup olduğu bilinen polis, hakim ve savcıların bu cinayet öncesi ve sonrasındaki icraatlarının da tam olarak ortaya dökülmesi gerekiyor.

Bu cinayetin bazı boyutlarının gelip Cemaat mensuplarına dayanmasının açıklamasını da yine Cemaat yapmak zorunadır.

Hrant Dink cinayeti davasının sonucunda ya Türkiye’nin bir hukuk devleti olabileceğine ilişkin bir inanç ortaya çıkacak ya da bütün umutlar yitip gidecektir.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR