“Türkiye’de ensest oranı, söylendiği gibi yüzde 40 değil, sadece yüzde 5 bile olsa; bu, okullarımızda, ortalama 40 kişilik her sınıfta 2 ensest mağduru çocuk var demektir.”
Bu hesaplama, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Alanur Çavlin’e ait.
Bu sütunda dün, Türkiye’nin ensest gündemine dair akademik çalışmaları bulunan Doçent Çavlin’in değerlendirmeleri yer almıştı.
( http://www.gazetevatan.com/murat-celik-1099459-yazar-yazisi-ensest-gercegi-ve-turkiye-1-/ )
Alanur Çavlin’in, bu önemli konuda verdiği bilgilere bugün de devam ediyorum…
Her sınıfta 2 ensest, 2 de cinsel istismar mağduru çocuk var
Çavlin, Türkiye’de ensest oranının yüzde 40 olduğu iddiasını abartılı buluyor ancak bu noktada şu değerlendirmeyi yapıyor:
- Bu oran, çok ciddi bir sorun olduğunu vurgulamak amacını taşıyor bence. Yüzde 40 diyerek, ensestin, toplumun çok önemli bir yarası olduğu mesajı veriliyor olabilir ama şöyle düşünmek lâzım; yüzde 40 olmasına gerek yok. Bizim (Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü) 2014 tarihli araştırmamızda ulaştığımız sonuç doğruysa bu ne demek biliyor musunuz? O çalışmaya göre, 15 yaşına kadar cinsel istismara uğrayan kadın oranı yüzde 9. Bunların yaklaşık yarısının istismarcısı aile üyeleri. Yani ensest mağdurlarının oranı yüzde 4 buçuk 5.
- Bu oran bile doğruysa, karşımızda şöyle bir gerçek duruyor demektir:
Bu ülkede, orta öğretimde çocuklarımız ortalama 40 kişilik sınıflarda okuyor. Yüzde beş, 20’de 1 demek. Yani 40 kişilik sınıfta, 2 ensest mağduru çocuk demek. Çocuklarımız, sınıflarında ortalama 2 cinsel istismar, 2 de ensest mağduru arkadaşlarıyla birlikte okuyor demek bu oran. Söylemek istediğim şu: Ensest oranı yüzde 5 denildiğinde, insanlara çok azmış gibi gelebilir ama öyle değil işte. (Üstelik bu yüzde 5 oranına ulaşılan çalışma sadece belli bir yaş aralığındaki kadınları kapsıyor. Ensest ve cinsel istismar mağduru erkek çocuklar da yok bu araştırmada. Yani bu oranın gerçeğin altında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.)
Ensest görünür, konuşulur olmalı ama…
- Murat Başoğlu örneğine dönersek… Konunun tanınmış kişiler üzerinden gündeme gelmesi, farkındalık ve duyarlılık yaratması açısından iyidir diyebilir miyiz?
- İyi bir yanı olabilir. Gerçekten toplum yararına, çocuklar için bir takım politikalar üretilmesine vesile olacaksa elbette iyi ancak genelde görülen, bir süre sansasyonel haber olarak kamuoyuna yansıyor ve sonra unutulup gidiyor. Düşünürsek, daha önce bazı vakıflar, çocuk yurtları vs ile ilgili haberler bundan çok daha çarpıcı, yakıcı haberlerdi ama unutulup gitti.
- Sonuca ulaşmıyor yani bu tartışmalar, öyle mi?
- Çok ciddi adımlar atılmasına vesile olmuyor. Özellikle çocuk konusunda… Sorsanız, herkes için çocuk çok kıymetli ama çocuk ön planda değil hiçbir şekilde. Herkes çocuğu olsun istiyor ama çocuğun birey olarak, vatandaş olarak haklarının yetişkinden üstün olduğu gerçeğini, yani çocuğun üstün hakları kavramını kimse öncelemiyor.
Mağdur değil saldırgan konuşulmalı
Alanur Çavlin, iki akademisyen meslektaşı, Filiz Kardam ve Hanife Aliefendioğlu ile birlikte, ensest konusunda yeni bir kitabı okura sunmak üzere.
“Ailenin Karanlık Yüzü Ensest: Türkiye’den Araştırmalar, Saptamalar, Örnekler ve Öneriler” başlıklı kitap tamamlandı ve basımı için yayınevleriyle görüşmeler sürüyor.
Bu kapsamlı çalışmaya da imza atan Doç. Dr. Çavlin ensest konusunun gündemde olmasına dair şu tespitlerde bulunuyor:
- Bu konunu konuşulmasının, görünür olmasının muhakkak ki yararı vardır çünkü bu, saldırgan insanlarda kaygı uyandırabilir ama diğer taraftan bütün bu eleştirilere rağmen saldırganların şiddetli şekilde cezalandırılmaması saldırganı cesaretlendirebiliyor da.
- Bu konulardan bahsedilmesinin, ensest sorununun medyada yer almasının önemi şu: İstismara maruz kalanlar görüyor ki, yapılabilecek bir şeyler var, bir mekanizma var. En kötüsü yaşanan mağduriyetlerin saklı kalması. Bu konulardan bahsedilmeli ki, herkes kendi adına yapabileceklerini ve başına gelebilecekleri bilsin, görsün.
- Ancak, haberlerde saldırgan insanlara yönelik yaptırımlar ön planda tutulmalı. Bizde çoğunlukla çocuğun mağduriyeti üzerinde durulduğu için, saldırganlardan ziyade mağdurları korkutan bir durum çıkıyor ortaya.
- Son örnek de iş ünlü insanların konuşulduğu bir gündem olarak kalırsa bir anlamı yok ama bu konuda sorumlu olan birimlerin yapacağı faaliyetlere bir motivasyon yaratabilirse tabii ki olumlu olur.
(BİTTİ)