Sözlerime -bugün için sözlerimi yitirmek üzere olduğum sözlerime- Berkin‘in annesi Gülsüm Elvan’ın bu cümlesiyle başlamak istedim. Cemevindeki yası, o nemli binanın içine dolan hüznü aktarmak için sözcüklere değil gözyaşlarına ihtiyacım var bugün. Bir annenin evladını yitirmesine tanıklık etmenin sessizliğine sığınmaya. Orada, dışarıdaki yağmurla birlikte elimizden çalınanları bir kez daha idrak etmeye, islenen geleceğimizle, hepimizin içinden geçeni dinlemeye. Bilebildiğim tek gerçek şu: Polisinin destan yazdığı savlanan bir ülkede ekmek almak için sokağa çıktığında canına kıyılan bir çocuğun bize bıraktığı bir emanet var. Bu emanetin adı Türkiye‘dir. Türkiye bizimdir, hepimizindir ve bu ülkenin devleti bu ülkenin insanı için vardır. Ülkesindeki bütün insanlara eşit davranabildiği ölçüde vardır. Yurttaşlarını bitirmek, yok etmek adına değil, onlara hizmet sunmak için vardır... Berkin’in bize bıraktığı emanete çok iyi sahip çıkmamız gerekiyor. Affediniz. Bunlar yazabildiğim en serinkanlı cümlelerim. İşin gerçeğini soracak olursanız tek bir cümle geçiyor içimden: “Ah oğul ah!..”