İkizden ikize transfüzyon sendromu nedir?
İkizden ikize transfüzyon sendromu hakkında açıklamalarda bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum/Perinatoloji Uzmanı Doç. Dr. Aytül Çorbacıoğlu, tedavide kullanılan yöntemleri sizler için anlattı.
Tek yumurta ikizi tek bir embriyonun gebeliğin ilk birkaç gününde bölünmesi ile meydana gelir. Bunların büyük bir kısmı plasenta oluştuktan sonra bölünür ve buna monokoryonik ikiz gebeliği adı verilir. Bu bebekler tek bir plasenta tarafından beslenir, ancak çoğunlukla iki ayrı kese içinde bulunurlar. Daha nadir olarak tek bir gebelik kesesi içinde yer alırlar.
Ortak plasentayla beslenen tek yumurta ikizlerinde iki bebeğe giden damarlar arasında kan akımı vardır. Bu kan akımı çoğunlukla her iki yöndedir ve herhangi bir sorun meydana gelmez. Ancak kan akımı tek yönlü olup bir bebekten diğerine sürekli akım olursa ikizden ikize transfüzyon sendromu ortaya çıkar. Tek yumurta ikizlerinin yaklaşık %15-20’inde böyle bir durum mevcuttur. Kan akımı yönüne göre bir bebek alıcı diğer bebek verici olarak isimlendirilir. Alıcı bebekte amniyotik sıvı normalden fazla iken, verici bebekte amniyotik sıvı azalmıştır. Genellikle bebeklerin ultrason ile tahmin edilen ağırlıkları arasında önemli fark vardır. Bebeklerin kan akımlarında değişiklikler ve alıcı bebeğin kalp kapakçıklarında anormallikler de görülebilir.
Bu sendromun tedavi edilmediği durumda gebelik kaybı ile sonuçlanma ihtimali yüksektir. 28. haftadan önce olduğunda sadece %20-45 oranında yaşam şansı vardır. Yaşayanlarda da nörolojik hasarlar görülebilir. Bunun en önemli nedenlerinden biri amniyotik sıvı fazlalığının erken doğumu tetiklemesidir. Bunun dışında alıcı bebek kalp yetmezliği nedeniyle, verici bebek ise oksijen ve besin eksikliğinden kaybedilebilir. Bu sendrom ne kadar erken haftada meydana gelmişse yaşam şansı o kadar azdır.
Bütün tek yumurta ikizleri bu sendromun gelişimi açısından yakın takibe alınmalıdır. Özellikle 11 ve 14. haftalar arasında yapılan ense kalınlığı ölçümleri arasında %20’den fazla fark varsa, bu bebeklerde ilerleyen haftalarda ikizden ikize transfüzyon sendromu görülme olasılığı artar.
İkizden ikize transfüzyon sendromunun tanı ve tedavisi perinatoloji (yüksek riskli gebelik) uzmanları tarafından yapılır. Hafif formlarında çok yakın izlem ile gebelik takip edilir. Durumun ağırlaşması veya tanı sırasında ağır olması halinde tedavi uygulanmalıdır.
Tedavide uygulanabilecek yöntemler şunlardır:
1. Fetoskopik lazer koagulasyon: Fetoskopi denen bir kamera sistemiyle gebelik kesesinin içine girilerek plasenta yüzeyindeki damar bağlantıları görüntülenir. Bu bağlantılar lazer vasıtasıyla yakılır. Bu işlemin amacı plasentalar arasındaki bağlantıyı ortadan kaldırmaktır. Bu sayede gebelik iki ayrı plasenta varmış gibi devam edebilmektedir. Ancak işlem sırasında veya sonrasında bebeklerden bir veya ikisinin kalbi durabilir. Erken doğum meydana gelebilir. Su kesesi açılabilir. Bu işlem sonrasında bir bebeğin canlı doğum oranı %80-90, her iki bebeğin canlı doğma oranı %50-60’dir.
2. Amniyodrenaj: Amniyon sıvısının fazla olduğu gebelik kesesinin belli aralıklarla boşaltılması işlemine amniyodrenaj denir. Bu sayede hem erken doğum riski azaltılmış olur, hem de küçük bebeğe kan akımı arttırılmış olunur. Aynı zamanda aşırı sıvı artışına bağlı olan annenin nefes darlığı ve şişkinlik gibi rahatsızlıkları giderilmiş olur. 26. haftadan itibaren fetoskopik lazer koaguasyon işleminin teknik olarak uygulanması çok zordur. İleri haftalarda tanı koyulmuşsa veya fetoskopi yapma imkanı yoksa amniyodrenaj ile tedavi uygulanır.
3. Bebeklerden birinin durumunun çok ağır olması halinde o bebeğin göbek kordonunun bipolar kord koagülasyonu veya radyofrekans ablasyon gibi yöntemlerle kapatılması: Tek yumurta ikizlerinde bebeklerin birinde kalp atımının kendiliğinden durması halinde diğer bebekte yaklaşık %15 oranında aynı anda ölüm ve %25 oranında nörolojik anormallikler görülür. Bu işlemlerle göbek kordunun kapatılması halinde bu riskler %1-2’ye iner. Yani bu işlemin amacı durumu ağır olan bebeği feda ederek daha sağlıklı olan bebeği kurtarmaktır. İşlem sonrasında kalan bebeğin canlı doğma ihtimali %90’dır. Bu işlemler bebeklerin doğurtulması halinde yaşam beklentisinin düşük olduğu 28. haftadan önce yapılmaktadır. 28. haftadan sonra ise doğum tercih edilmektedir.