AB ilişkilerinde gerçekler!

Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’deki Hakan Atilla davasının sonucuyla ilgili sert bir çıkış yaptı ve “Böyle adalet anlayışı olmaz, ABD ile aramızdaki ikili hukuk anlaşmaları hükmünü yitiriyor” dedi. ABD bugüne kadar Suriye’de PKK-PYD’ye gönderdiği 4 bin TIR dolusu silah ve verdiği destekle Türkiye’ye büyük zarar verecek gelişmelere imza attı.

O günlerde, Türkiye’ye devamlı olarak “Bütün terör örgütleriyle mücadelede ortak çalışıyoruz” diyor ama PKK-PYD’ye destekleriyle onları terör örgütü görmediğini anlatıyordu.

O süreçte ABD’ye şimdi yaptığımız kadar kesin bir çıkış yapmadık, aksine “dostça havalar içinde” ikili görüşmeler sürdürüldü.

Şimdi Hakan Atilla davası nedeniyle ABD ile iyice gerilen ilişkilerin geri dönüşü nasıl olur bilmiyoruz. Ancak…

Macron’un açıklaması

Bunun hemen arkasından Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ile Paris’te yaptığı görüşme geldi.

Türk medyasında gerçeğinden farklı yorumlar yapılsa da Macron, Erdoğan’la birlikte yaptıkları basın toplantısında net şekilde:

“Müzakerelerde yeni fasıllar açılabileceğinin mümkün olduğuna dair ikiyüzlülükten çıkmak gerekir. Üyelik süreci yerine başka işbirliği ve ortaklığı düşünmeliyiz” dedi.

Haberin Devamı

Erdoğan ise “54 yıldır AB kapısında bekletiliyoruz, ne olur bizi alın diyecek halimiz yok” derken Türkiye’nin de artık AB üyeliğini rafa kaldırabileceği ihtimalini de ima etti.

Referandumun rolü

AB’nin yaptığı açıklamalarda “Türkiye’nin siyasi sistemi ve yargı düzeninde yapmak istediği değişikliklerle Türkiye’nin AB’de yerinin olamayacağı, bu değişikliklerin Avrupa ülkeleri ve değerlerine tamamen ters olduğu…

Özellikle 16 Nisan 2017 anayasa referandumu ve bunun arkasından gerçekleşen girişimlerin Türk demokrasisinde gerileme sayıldığı” belirtilmişti. AB’de büyük etkinliği olan Almanya ve diğer bazı ülkelerin “Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin durdurulmasını istediği” söyleniyordu. Bu gelişmelerde 16 Nisan referandumu öncesinde Almanya, Hollanda gibi ülkelerle sert çekişmelere girmemizin de rolü olduğunu kabul etmeliyiz.

2005’in gerisine düşmek…

Haberin Devamı

ABD ile kötü giden ilişkilerin yanında bir de AB üyelik sürecimizin bitirilmesi Türkiye’nin Batı’dan kopması anlamına gelecektir.

Unutmayalım ki, Türkiye 54 yıldır bekliyor olsa da 1999 yılında AB üyeleri tarafından “aday” olarak kabul edilmiş, 2005 yılında “tam üyelik” müzakerelerine başlamıştı. Dün İYİ Parti kurucularından eski Moskova ve Roma Büyükelçisi Aydın Sezgin’in Cumhuriyet’te çıkan kapsamlı röportajında belirttiği gibi “Biz bugün (aday ülkelerin sağlaması gereken) Kopenhag Kriterleri’ne riayet eden bir noktada değiliz. 2005’in gerisine düştüğümüze hiç şüphe yok.”

Kopenhag Kriterleri öncelikle “demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıyı güvenceye alan kurumların varlığından” yani bağımsız, tarafsız bir yargıdan ve devletten söz eder. Batı ile ilişkilerimizin kopması Türkiye’yi daha da yalnızlaştıracaktır, sert politikaları bir yana bırakıp bu konunun üzerinde özenle durmak gerekir.

DİĞER YENİ YAZILAR