Çarşamba günü MGK toplantısından sonra yayınlanan bildiride; Suriye’de yaklaşık 6 aydır devam etmekte olan “Fırat Kalkanı operasyonunun başarıyla sonuçlandığı” açıklandı.
Açıklamada harekatın amacı “sınır güvenliğini sağlamak, DEAŞ terör örgütünün ülkemize yönelik tehdit ve saldırıları önlemek, Suriyeli kardeşlerimizin ülkesine dönüşüne imkan vermek ve bölgede huzur içinde yaşamalarını sağlamak” olarak belirtiliyor.
Harekatın amacı öncelikle “sınır güvenliğimizi sağlamak”tı, doğru ama sadece DEAŞ’ın saldırılarından koruyarak mı sağlanacaktı sınır güvenliğimiz?
PYD-PKK’nın birlikte Suriye sınırımız boyunca özerk kantonlar ilan ederek ilerlemesi ve güneyimizde (Akdeniz’e uzanacak) bir “Kürt koridoru” oluşturması için az bir alanın kalmış olması da sebep değil miydi?
DEAŞ senaryosu
Hakkari’den Habur sınır kapısına uzanan sınır çizgisinin öte tarafı, Barzani’nin başkanı olduğu ve topraklarını çok genişlettiği “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)” ki artık buna “Irak Kürdistanı Yönetimi” deniyor.
PKK’nın Suriye kolu PYD, onun hemen bitişiğindeki Cezire’yi Suriye iç savaşı başlar başlamaz, Esad Türkiye sınırından çekilir çekilmez aldı.
Arkasından “DEAŞ’dan alıyoruz” masalıyla Kobani’yi aldılar.
Hatırlayacak olursak Kobani’nin alınışı sırasında biz de Barzani’nin peşmerge ordusunun PYD’ye yardıma koşması için Türkiye üzerinden geçişlerine izin vermiştik.
Kobani’nin veya Tel Abyad’ın “DEAŞ’dan alınması”nın birer senaryo şeklinde gerçekleştiği o günlerde de belliydi.
DEAŞ adeta “Suriye ve Irak’ta adeta bölgelerin PYD-PKK’ya devredilmesi için” kullanılan taşeron bir terör örgütü olarak ortaya çıkmıştı.
Sınır boyunca bazen ABD-Koalisyon, bazen Rusya veya Esad güçleri tarafından desteklenerek ilerleyen PYD-PKK’nın Hatay’ın bitişiğinde kurdukları Afrin kantonuna ulaşmasını engellemek şarttı. Ancak…
Güneydoğu’da “çözüm süreci”yle kaybedilen zaman gibi burada da müdahalede çok geç kalınmıştı.
ABD’nin rolü
En başta Suriye iç savaşına “Esad muhaliflerini destekleyerek” karışmak ve Esad’ı karşımıza almak yerine Cezire’den başlayarak PYD’nin alan kazanmasına engel olmak gerekiyordu.
Türkiye’nin; çok sayıda şehit vererek Cerablus ve El Bab’ı DEAŞ’dan almış olsa bile “TSK çekildikten sonra ABD-Rusya, Esad ve Barzani-PYD’nin bölgeyi nasıl dizayn edeceklerini” kontrol etmesi kolay değil.
Nitekim biz “Hedefimiz önce Menbiç, oradan Rakka” dediğimiz anda ABD kendi savaş uçaklarıyla YPG (PYD) militanlarını Rakka yakınlarına indirdi. Yanına da kendi birliklerini koydu.
Bunu yaparak Türkiye’ye “PYD’nin yanında yer aldığını ve bir müdahaleye izin vermeyeceğini” anlattı. Aynı sırada Rusya da Hatay’a yakın Afrin’e üs kurarak PYD’nin bu kantonuna destek verdiğini gösterdi.
TSK’nın doğuya ve batıya ilerlemesi halinde karşısında kendilerini de bulacağı mesajını açık şekilde verdiler ve Fırat Kalkanı’nın önünü hep birlikte kestiler.
Bundan sonra Suriye ve Irak’ta senaryoların hangi hızla ve ne şekilde oynanacağını bilmiyoruz ama Barzani ile dostluğun uzun sürmeyeceği kesin görünüyor.