“Her şeyin başlangıcı belirsiz ve sislidir... ama sonu öyle değildir.”
Halil Cibran
Suriye’de sıcak çatışmalar yerini giderek müdahil aktörler arasında taktik savaşlara terk etmiş görünüyor.
ABD güdümlü YPG’nin Rakka’nın arındırılmasından hemen sonra Deyr ez Zor’a yöneldiği sırada Rusya’nın hava, İran’ın Hizbullah üzerinden kara desteği ile güneyden ilerleyen Suriye ordusu DEAŞ kuşatmasını kırarak önemli taktik bir kazanım elde etti.
ABD’nin tercihi ise Rusya-İran destekli bu hamleye YPG’yi kuzeyden Deyr ez Zor’a sürüp Suriye’nin Irak sınırına bitişik bölgelerine yönlendirerek İran’ın Suriye’ye açılım ve lojistik destek yollarını kapatma girişimi ile yanıt vermek oldu.
Bu pencereden bakıldığında bir tarafta ABD, diğer tarafta Moskova-Tahran ve Şam’ın DEAŞ’la mücadele önceliğinin yerini Suriye’nin geleceğinde konum ve rollerini güçlendirerek tahkim etme ve nüfuz alanlarını genişletme yarışını kazanmaya terk ettiği görülüyor.
ABD, YPG aracılığı ile daha da güneye inerek Suriye-Irak sınır bölgelerini Irak ordusunun Enbar vilayetinde başlattığı operasyonla birlikte rejim güçleri ve İran’a kapatmak isterken Fırat Kalkanı harekatının niçin güneye ilerlemesini engellediği de açığa çıkmış bulunuyor.
Suriye’nin ön alması ile Deyr ez Zor’u kaybetmiş görünen ABD’nin Tahrir el-Şam çatısı altında birleşen radikal dinci örgütlerin İdlib’te yuvalanmasından duyduğu rahatsızlığı yüksek sesle tekrarlayarak bu yöreye operasyon sinyalleri verdiği bir dönemde bu defa Astana’dan gelen yeni bir hamle Suriye iç savaşında dengeleri bir kez daha Esad lehine değiştirmiş bulunuyor.
Türkiye-Rusya-İran’ın, İdlib’te rejim güçleri ve Tahrir el-Şam dışında muhalif örgütler arasında çatışmasızlığı sağlamak üzere bu kente 500’er kişilik gözlemci gönderme kararının açıklanması ile ABD ve YPG bu bölgeden soyutlanarak PYD’nin Türkiye sınırı boyunca oluşturduğu ancak Cerablus’ta kesilen koridor ve Rakka’ya itilmiş görünmektedir.
Türkiye’nin Suriye denklemine Rusya ve İran’la birlikte aktif olarak dahil edilmiş olmasının Pentagon’un ne tür yeni oyun planlarına eşlik edeceğini görmek için ise uzun bir süre beklenmesi gerekmiyor görünüyor.
Türkiye her ne kadar Esad konusunda duruş ve görüşlerini değiştirmemiş gibi görünüyorsa da İdlib’te gözlemci statüsünde de olsa Türk askerinin Rusya ve İran’la birlikte görev yapmasına karşı çıkmayan Esad rejimi ile ilişkilerinin yumuşamayı içeren yeni bir kulvara evrilmesi sürpriz olmamalı.
Ancak Moskova-Şam arasında Tartus ve Himeymim üslerinin 49+25 yıl süre ile Rusya’ya tahsisini öngören antlaşmanın imzalanması sonrası Suriye’de kalıcılığı tescillenen Kremlin’in, Astana’da gerçekleştirilen hamle ile krizin tartışmasız baş aktörü olduğu ve Esad rejiminin,Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile kuzeyden birleşmesini engellediği PYD kantonlarının bu defa güneyden birleşmesine imkan sağlayacak bir kartı elinde tuttuğunu unutmadan...