Meclis Başkanı Cemil Çiçek, ‘fezlekeler geciktirildi’ eleştirisine yanıt verdi: ‘Meclis soruşturmasını başlatan 55 milletvekilinin soruşturma önergesi vermesidir. Soruşturma açılmasını istemek için ille de dosyaların Meclis’e gelmesi gerekmiyor’
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 17 Aralık operasyonuyla ilgili yargının verdiği kararı, “Mahkemenin verdiği kararlara güven zedelendiği için, bu kararla kamu vicdanı örtüşmediği için bir travma yaşıyoruz” diye değerlendirdi. Çiçek, “55 milletvekilinin imzasıyla soruşturma komisyonu kurulabilirdi” dedi. Çiçek, VATAN’ın sorularını yanıtladı:
- Türkiye hâlâ 17 Aralık’ı konuşuyor. “Kamu vicdanı yaralandı” iddialarını nasıl yorumluyorsunuz?
Konuyu hukuken değerlendirebilsek toplum birbirini anlayacak. Siyaseten olunca ‘Hangisi işime geliyor’ diye değerlendiriyoruz, o da gerçeği tümüyle yansıtmıyor. Bu toplum uzunca bir zamandır çifte standartlar toplumu oldu.
- Fezlekeler gecikti diye muhalefetin büyük eleştirisi oldu?
Bilgi eksizliği yüzünden çok yanlış kanaatlere varıyoruz. İsmi geçen şahıslar o tarihte bakan oldukları için bir kısım işlemler yapılacak. Sonuçta bir kabul olarsa, Yüce Divan’a gidecek. Ne tutuklandığı, ne serbest bırakıldığı zaman her şey bitmiştir. Kimsenin zırvasını tevil etmek benim görevim değil. Kim ne yaptıysa ne ettiyse hesabını versin ve verecektir. Anayasa’nın 100. maddesi dışında olanlarla ilgili de iddianame de tanzim edilmedi. Demek ki işin aleniyete döküleceği bir zaman dilimine doğru gidiyoruz.
- İki ayrı yargılama mı olacak?
Bakan statüsünde olan kişilerle ilgili Meclis soruşturması yapılması için fezlekenin gelmesi gerekmiyor. Sanki Meclis soruşturması açılması için bu dosyaların TBMM’ye gelmesi gerekiyor gibi bir eksik bilgi var.
- Fezlekeler sonunda geldi....
Aslında Meclis soruşturmasını başlatan Meclis Başkanlığı değil, 55 milletvekilinin soruşturma önergesi vermesidir. Meclis soruşturması açılmasına karar veren 55 kişi gazetede okuyor, rapor eline geçiyor bunu Meclis’te denetim yolu olarak önergeyi soruşturmak oluyor. Müzakere onun üzerinden başlıyor. İlle de savcılıktan gelmesi gerekmiyor. Bu konuda soruşturma açılmasını istemek için ille de dosyaların gelmesi gerekmiyordu.
- Dosyalar geldi, ne olacak?
Meclis Genel Kurulu’na “İstanbul Başsavcılığı’nın filanca numaralı dosyası gelmiştir, gereği bilgi ve taktirine sunulmuştur” diyeceğiz... Bu konu Meclis’in ilk birleşiminde gündeme gelir. Bir başka garipliği de yaşadım bu süreçte. ‘Soruşturma gizli, dosyalar gelsin’ diyoruz. Ama mikrofonlardan okunuyor, Meclis kürsüsünden o dosyada olduğu iddia edilen dokümanlar gösteriliyor.
- Twitterdan hepimiz olaya hakim olduk aslında...
Twitter, piyasada dosyalarla ilgili kasettir, konuşmadır görüntülerdir.... Buna rağmen dosya geldiği anda söylediğim gibi ilk birleşimde bunun gereğini yaparız. Kendi açımızdan usülü hazırlığını yaptık, ilk birleşimde okuturuz. Bizim yapacağımız bir şey yok zaten.
- Muhalefet 55 kişinin imzasıyla bunu neden istemedi?
Bir şey daha karıştırılıyor. Meclis’e yargıdan iki türlü yazı gelir. Biri, milletvekilleriyle ilgilidir; suç işlediği iddiası varsa soruşturma yetkisi savcıya aittir. “Dokunulmazlığını kaldırın” talebiyle gelen fezlekedir. Diğeri ise bakanlarla ilgili. Onda ise savcıların soruşturma yetkisi yok. Savcı makamına kayum olmak üzere Meclis soruşturma komisyonunu kurulması var. Yani hazırlık soruşturması -ki gizlidir- gizli bir şekilde Meclis’in soruşturma komisyonu yapacak. Bakacak inceleyecek, ifade alacak sonunda ya “Yüce Divan’a gitsin” veya “gitmesin” diyecek. O rapor iddianame yerine geçer. Ama soruşturması yapılacak. Soruşturmayı da Meclis soruşturma komisyonu yapacak. Bunun kurulması ise fezlekeye bağlı değil. Fezlekenin gelmesiyle de başlayabilir, ayrı da başlayabilir.
- Bülent Arınç bir yayında, “O kadar parayı hiç bir arada görmedim. Mahçup olurum” gibi bir yorum yaptı...
Ben bir başkanın sözü üzerinden yorum yapmam. Ben de görmedim. Amerikan filmlerinde falan oluyor. Bunlar işin kişisel değerlendirme kısmı. Hukuk çerçevesinde kalmayı tercih ederim. Nasıl düzelecek diye soruyorsanız o ayrı.
‘Fezlekelerin acele incelenmesini istedim’
Meclis Başkanı cemil Çiçek, dört eski bakana dair dokunulmazlıkların kaldırılması fezlekelerinin 28 Şubat’ta Meclis’e gelmesine rağmen beklettiği iddialarına karşı çıktı. Çiçek, savcılıklardan iki ayrı dosyanın, 28 Şubat’ta geldiğini, birinin eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, diğerinin eski üç bakanla ilgili olduğunu bildirdi: “Gelen dosya, iki ayrı talep, 11 klasörden oluşuyor. Bugüne kadar yapılan işlemlerden farkı yoktur. Tam tersi Hukuk İşleri Başkanlığı’na yazdığım yazıda, bu evrakı acele olarak inceleyin dedim... 11 klasör. Yarım günde de bunların okunması mümkün olmadığı için Meclis tatile girmeden yetişemedi. Eğer pazar günü açık kalsaydı, bu dosya sunulmuş olabilirdi.”
Parelel değil yamuk ilişki
- Paralel devlet iddialarına ne diyorsunuz?
Türkiye normalleşecekse, demokrasi kurumsallaşacaksa 3 kayıt dışılığın kayıt içine alınması lazım. İlki; kayıt dışı ekonomi. Ekonominin üçte biri kayıt dışı. Kuralına uygun olmayan işler mutlak surette siyasi himayeye desteğe muhtaçtır. Bu siyasetin de önemli bir kısmını kayıt dışı haline getirir. Görevi siyaset olmadığı halde siyaset yapan, karar aldıran, finansman sağlayan, hükümet kurup yıkan unsurlar var.
- Derin ve paralel yapılar mı?
Bu bana göre paralel falan değil. Bu tür bir ilişki yamuk bir ilişkidir. Paralelde iyi kötü çizgi tutarlılığı var. Bu Türkiye’deki kayıt dışı siyasetin ne kadar yamuk olduğunu gösteriyor. Kayıt dışı siyasette sermaye grupları var. Nasıl hükümet yıktı, yolsuzlukların içinde nasıl yer aldılar belli. Kurumlar var. Meslek örgütü niteliğinde ve anayasal kurumlar da oldu. Şu an yaşadığımız bir takım sıkıntılar yargının siyasallaşmasının sonucudur. Yargı siyasete girerse, “şu kararı alıp manüpülasyon yapayım” derse,siyasetçilerle dirsek temasındaysa, bu çok yamuk bir ilişkidir, paralel değil.
- Şimdiki kavgayı nasıl tanımlamak gerekiyor?
Şu anda Türkiye’de yaşanan kavga her yönüyle değil ama bir yönüyle ‘vallaha billaha siyaset yapmıyorum’ dedikleri halde bal gibi siyaset yapan kayıt dışı siyasetle, kayıt içi siyasetin kavgasıdır. Sonuncusu kayıt dışılık ise dinde.
- Dinde nasıl kayıt dışılık var?
İlahiyaçıların işi. Baksınlar ve bu millete doğru şeyler anlatılsın. Aksi taktirde koli basili olan çeşmeden din adına millet su içiyor.
‘Devlet denince akla şap enstitüsü gelmez’
- “138. madde öldü” sözleriniz de epeyce konuşuldu...
Hemen atladılar üzerine. Atlayanlar bu maddeyi katledenlerdir. Kendisini hariç kabul ediyor. Kendini dışarıda tutuyorsun ki, benim lafıma atıf yapanlar “bu madde ölsün” diye kurşun sıkanlardır. Siz gizli yürütülmesi gereken bir soruşturmada işin başında, deliller toplanmadan, kamuoyuna ifşa ederseniz, üç, dört günlük gözaltı süresi içinde o insanlarda ne onur, ne itibar kalır, bitirirsiniz. Ayrıca mahkemelerin verdiği kararları, kamu vicdanının tatminkar bulması gerekiyor. Türkiye olarak yaptıkları bir kısım işlemlerden dolayı yargıya güven dibe vurduğu için, bu ikisi örtüşmüyor. Mahkemenin verdiği kararlarla, güven zedelendiği için, kamu vicdanı örtüşmediğinden travma yaşıyoruz.
- Sorun da tam da burada...
Suçu varsa, suçluysa tahliye edilmiş olması yargıya güveni zedeler. Çünkü devlete güven, yargıya güvendir. Devlet dediğiniz zaman akla meteoroloji, şap enstitüsü gelmez. Akla gelenler yargıdır, adalettir. Türkiye belli bir süreden beri yargı kararlarını ciddi ölçüde tartışıyor. Yargıya güven açısından kamu vicdanı önemlidir. Kamu vicdanı bunu kabul etmiyorsa, orada sorun var demektir.
YARIN: Böcek tespit cihazı aldık