Gazete Vatan Logo

Çürümeyen cesedin sırrı çözüldü!

Elazığ'ın Harput Mahallesi'nde Arapbaba türbesinin sırrı çözüldü....

Elazığ'ın Harput Mahallesi'nde Arapbaba türbesi içinde bulunan ve mumyalanmadığı halde yaklaşık 700 yıldır bozulmadığı öne sürülen Arapbaba'nın naaşı geçen hafta, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izniyle bilim adamları tarafından incelendi.

Yüzlerce kişinin ziyaret ettiği türbedeki herkesin merak ettiği sır da böylece açığa çıktı.
İncelemeyi yapan bilimadamları İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim görevlisi, dünyaca ünlü adli antropolog Dr. Mehmet Yaşar İşçan ve ekibi. Elazığ'a gidip, inceleme ypan bilim adamları, Arapbaba hakkında asırlık efsaneyie çürütecek önemli tespitler yaptı.





İşte doğrular:

'Koku geliyor ihbarları harekete geçirdi'

"Türbeyi inceleme talebi bizden değil Vakıflar Malatya Bölge Müdürlüğü'nden geldi. Bölge Müdürlüğü, 'Arapbaba'nın naaşının bulunduğu alanda kokular geldiğine ilişkin ihbarlar aldık' diyerek bilimsel inceleme yapmanızı talep etti.

'Tam bir yıl sonra izin çıktı'

Bürokratik işlemlerin ardından yaklaşık bir yıl sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izniyle naaşının bulunuduğu yerde inceleme yapmamamıza izin verildi.

'4 gün incelemişler'

Bunun üzerine Arkekoloji konusunda uzman Bahar Meryen, Mikrobiyolojisi uzmanı yardımcı doçentt Hüseyin Çokan ve ben 13 Temmuz 2008'de Elazığ'a gitttik.
Bölgede 4 gece kaldık. Maskelerimizi ve özel kıyafetlerimizi giyerek, naaşın bulunduğu yere doğru gittik.

'Naaş uygunsuz koşulda bulunuyordu'

Naaşın bulunduğu kutuda iddia edildiği gibi koku yoktu, cesettte organizma, böceklenme yoktu. Ancak ortam çok nemliydi. Sıcaklık yüksekti. Arapbaba'nın naaşı uygunsuz bir koşulda bulunuyordu.

'Türbede ailesi de gömülüymüş'

Mezarlık 1 metre 80 sanitmetere metre yüksekliğindeki bir çukurdu. Ancak boştu. Çukurun içinde Arapbaba'nın ailesine ait olduğu düşünülen başka kemikler de .

Bir mumyanın ilk defa üç boyutlu görüntüsü alındı

Arapbaba denilen kişinin naaşı mezardan çıkartılıp yukarıda cam sandığın içinde teşhir ediliyordu.Naaşı ambulansla Fırat Üniversitesi'ne götürdük. Burada Radyoloji Bölümü'ne götürdük.Naaşın 3 boyutlu görüntülerini aldık. Bu teknik Türkiye'de ilk defa bir mumyaya yapıldı..

Yaşarken nasıl göründüğünü belirleyecekler

Bu teknik aracılığıyla, Arapbaba denilen kişinin yaşamındaki gerçek görüntüsünün fotoğrafını çıkarmamız kolay olacak. Cenazeyi Fırat üniversitesi Adli Tıp Kurumu'na geri götürdük.

Ertesi sabah tekrar inceledik. Vücudunun yumuşak dokularında bozulma yoktu. Derisi bozulmamıştır. Sağ ayak bileği kemiklerinden cürümüştü.



'Kafası kesilmemiş'

Arapbaba denilen kişi ortalama 40 yaşlarında olduğunu, güçlü kemik yapısı olan bir vücut yapısı var. Kafası yüzyıllardır iddia edildiği gibi kesilmemiş. Kesilmiş olsaydı mutlaka boynundaki omur kemiklerinde izi olurdu. Öte yandan cesedin yanında bulunan kafatasında da kesik izi yok. Kafatasının alt çenesi de yok. Tahminimiz bu kafatasının bu cesede aitt olmadığı yönünde.


'Arapababa'nın maaşı MUMYALANMIŞ'

İddia edildiği gibi mumyalanmadığı doğru değil. Biz cesedin yüzyıllar önce, eski bir Türk geleneğine bir teknikle kesinlikle mumyalandığını düşünüyoruz. Bu çalışmanın sonucunda bu tekniği de öğrenebileceğiz.

'Eski bir Türk Askeri veya beyi olabilir'

Çünkü mezarın içinde başka kemik kalıntılarının olması ve yalnızca bir kişinin cesedinin bozulmaması bize bu kişinin eski bir türk askeri, ya da veya bölgenin önemli bir lideri olduğunu gösteriyor. Eski Türk geleneklerine göre bölgenin önemli kişileri ve genellikle askerleri öldüğü zaman mumyalanır, ailesiyle beraber aynı mezara gömülür.

'Ailesini de incelemek isteriz'

Arapbaba'nın bölgeye müslümanlığı yaymak için gelen eski bir Türk askeri olduğuna ilişkin güçlü kanıtlar var. Bu nedenle yüzyıllar önce mumyalanmış. İzin verilirse mezarda ailesine ait diğer naaşları da incelemek isteriz.

'Kokuyu önlemek için cam sandığa koymuşlar'

Naaş, kokuların geldiği iddiasıyla çözüm bulmak amacıyla 1977 yılında cam sandığa konulmuş.

'1988 yılında kimyasal işlemlerle çürüme engellenmiş'

Ancak ilerleyen yıllar da tekrar kokuların gelmesi üzerine 1988 yılında bozulmasını engellemek amacıyla kimsayal solisyonlarla işlem görmüş. Bir çeşit mumyalama tekniği ile naaşın çürümesi durdurulmuş. Ne tür maddeler kullanıldığını araştırıyoruz.

'Yağmur çürümeyi başlatmış'
Naaşdan sürekli kokuların gelmesinin en büyük nedeni, 70'li yıllarda çok yağan yağmurun mezarın içine girmesi. Su birinkintisi içinde kalan mezarın içindeki naaşın çürümeye başladığı bu nedenle koku şikayetlerinin attığını düşünüyoruz.

'Cam sandık naaşa zarar veriyor'
Araştırmalarımız devam ediyor.Raporumuzu henüz sunmadık. Ancak önerim naaşın mezarlıkta olması. Cam sandığın sürekli açılması naaşın çürümesine neden oluyor. Bu nedenle naşaın mezarlığa gömülmesini önereceğiz.



ARAP BABA KİMDİR?
Bazı kaynaklara göre Arap baba Harput velilerinden. Gerçek adı Yusuf olup, babasının adı Arabşah'tır. Hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Doğum tarihi ve yeri belli değildir. On üçüncü asırda yaşadığı rivayet edilen Arap Baba, Harput'un fethi için gelen Selçuklu kumandanlarından olup, aynı zamanda büyük bir velidir.

İslamiyeti yaymak için bazan kılıç kullanan Arap Baba çoğu zaman insanlara doğru yolu göstermek için vaaz ve nasihatlerde bulundu. Sık sık, "Kılıçla geldim kalemle gideceğim" dediği belirtiliyor.. Arab Baba'nın türbesi 1279 tarihinde yapılmıştır. Türbenin alt katında kabir odası, üst katında ise ziyaret edilen sanduka vardır. Arap Baba'nın kabrinin bir özelliği de naaşının herkes tarafından görülebilecek şekilde açıkta olmasıdır. Türbe içinde üzeri yeşil kumaşla örtülü camdan bir sanduka içerisinde bulunan Arap Baba, çürümemiş cesedi ve kesik başı ile büyük bir ilgi toplamaktadır.

ARAP BABA EFSANESİ
Yaygın inanışa göre, çok eski yıllarda Harput'ta büyük bir kuraklık başlamış, yağmurlar yağmaz, otlar yeşermez olmuş. İnsanların yağmur duasına çıkmaları, yalvarıp yakarmaları fayda etmemiş.

Bir gece Harput'ta Arap Baba türbesine yakın evlerden birinde oturan Selvi adlı yaşlı bir kadın rüyasında, Arap Baba'nın türbedeki naaşının başını kesip bir dereye atarsa yağmur yağacağını görmüş. Komşularına anlattığı rüyası bütün Harput'a yayılmış. Günler geçmiş Harput'a bir damla yağmur düşmemiş. Kıtlık kapıda. Çaresiz kalan insanlar Selvi Nine'yi Arap Baba'nın başını kesme konusunda ikna etmeye çabalamış. Ancak yaşlı kadın buna cesaret edemeyince, bir gece evinin etrafında toplanıp evi taşlamaya başlamışlar. Ertesi sabah yaşlı kadın çaresiz, yüreğindeki korkuları bastırmaya çalışarak, Arap Baba'nın türbesine gitmiş ve cesedin başını keserek dereye atmış. Bunun üzerine yağmurlar haşlamış başlamasına ama kıtlıktan daha büyük bir felaket yaşanmış. Seller coşmuş, dereler taşmış. Yağmurlar bir rahmet olmaktan çıkmış, felakete dönüşmüş. Yine bir gece Selvi Nine rüyasında bu defa Arap Baba'yı görmüş. Arap Baba, "Eğer başımı attığın yerden alıp yerine koymaz isen yağmurlar dinmez, senin de halin haraptır" diye öfkeyle bağırmış. Yaşlı kadın, sabah korkuyla uyanıp dereye indiğiunde, kesik başın dere kenarında durduğunu görmüş, hemen alıp getirip sandukada yerine koymuş. Ardından yağmurlar dinmiş ve her şey eski haline dönmüş.

Haberin Devamı