Gazete Vatan Logo

Basın zan altında

'Gazeteci gibi gelip başka işler için konuşanlar, aracılık yapanlar var' diyen Erdoğan isim açıklamayarak tüm basını şaibe altında bıraktı

Basını çileden çıkaran tartışma, Tercüman gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak'ın "Pandora'nın kutusu açıldı" başlıklı köşe yazısında, "Başbakan'a ulaşamadığını" yazmasıyla başladı. Başbakan'ın bu yakınmaya verdiği "Gazeteci olarak randevu alıp aracılık yapanlar var" yanıtı basını zan altında bıraktı. Başbakan'ın daha önce yine gazetecileri kast ederek söylediği "Hortumları kesilince çılgına döndüler" sözlerinin ardından da isimlerin açıklanması çağrısında bulunan ama bir yanıt alamayan gazeteciler, bu son sözlerin ardından ayağa kalktı. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi başta olmak üzere meslek örgütleri ve köşe yazarları, Başbakan'ın kimi kast ettiğini açıklamasını istedi, işte basının sabrını taşıran süreç şöyle gelişti:

Pandora'nın kutusu
Nazlı Ilıcak, 30 Mart tarihli yazısında Özel Kalem Müdürü Hikmet Bulduk ile danışmanlığını yapan Adana Milletvekili Ömer Çelik ve Basın Danışmanı Ahmet Tezcan'ı Başbakan'ın etrafında "Çin Şeddi" oluşturmakla suçladı. "Pandora'nın kutusu açıldı" başlıklı makalesinde, "Çevresindekiler kendisine geçit vermiyor, randevu isteyenler Başbakan'a ulaşamıyor" diye yazdı. Bu yazı fotokopi ile çoğaltılarak Meclis kulislerinde Başbakan'a ulaşamaktan yakınan milletvekillerine dağıtıldı.

Sekreter değilim
Başbakan'ın ilk yanıtı resmi ziyarette bulunduğu Fas'tan geldi. 31 Mart'ta Fas'ta düzenlediği basın toplantısında isim vermeden Nazlı Ilıcak'ın yazdıklarını eleştirdi ve danışmanlarını savundu. Erdoğan "Her aradığında Başbakan'a ulaşmak... Başbakan bir sekreter değildir. Başbakan'ın işi gücü var, çalışıyor. Oturup telefon bekleyen bir Başbakan da yok, sürekli olarak ulusal ve uluslararası toplantılara katılan, yatırımları takip eden, koşturan, ekibiyle birlikte çalışan bir Başbakan var. Mümkün olduğunca basından arayanlarla da görüşüyoruz" dedi.

İsteyen bana ulaşır
Hürriyet gazetesi yazarı Fatih Altaylı'nın söyleşisinde ise basını tam anlamıyla zan altında bıraktı. Başbakan'ın, basını ayağa kaldıran sözleri şöyle: "Önce şu sormak isterim, her arayan her aradığına hemen ulaşıyor mu? Size, Ertuğrul Özkök'e veya Aydın doğan'a her arayan ulaşabiliyor mu? Üstelik bana ulaşmak çok da zor değil. Cep telefonum hep yanımda. Bir arkadaşımda durur. Gece de başucuma koyar öyle yatarım. Bana herkes ulaşabilir. Ama benden gazeteci gibi randevu alıp gelen, geldikten sonra başka işler için konuşanlar var, aracılık yapanlar var. Elbette ki bunlara kapıları hemen kapatıyoruz. Şimdi Başbakan'a ulaşamamaktan şikayet edenler işte bunlar."

İhale için geliyorlar
Erdoğan, Altaylı'nın "Sizin döneminizde medya gruplarından kendi menfaatleri doğrultusunda baskı ya da talep geldi mi?" sorusuna ise şöyle yanıt verdi: "Geldi tabii ki. Geliş şekilleri çok enteresan. Bakıyorsunuz çok doğal bir randevuyla geliyorlar. Ama arkasında her tür gizlilik, plan var. Kimi zaman yatırım projesi, kimi zaman ihale, kimi zaman da kendi yatırımlarını anlatıp, 'Ben bu işe gireceğim, şunu teminat göstereyim mi' diyerek doğrudan kredi istiyor."

Dengeleri bozulur
Başbakan, Çin Şeddi diye tanımlanan danışmanlarını da "O setten geçebildikleri zaman bize ne teklif getirdiklerini gördük. Şimdi o set bazılarına kapalı. İsimlerini açıklarsam dengeleri bozulur. Zamanı geldiğinde onları birer birer açıklayacağım" sözleriyle savundu. Erdoğan, "İşte Çin Seddi'nin mimarı" diyerek danışmanı Adana Milletvekili Ömer Çelik'i gösterince Çelik de "Söylesinler bakalım Başbakan'a ulaştıklarında hangi taleplerde bulundular?" diyerek, Başbakan'ın sözlerine paralel ifadeler kullandı.

Basın temsilcileri ve Başyazarlar tepki gösterdi
Oktay Ekşi-Basın Konseyi BŞK: Açıklansın ki bu kişileri ayıklayalım

Başbakan Erdoğan'la TCK yasası ile ilgili görüşmek isteyen ancak randevu alamayan Basın Konseyi Başkanı ve Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi, dün yazılı bir açıklama yaptı: "Başbakan daha önce de bazı gazetecileri "Hortumları kesildiği için çılgına döndüler' diyerek suçlamış ama tüm çağrılara rağmen isimlerini açıklamamıştı. Mesleğimizde bu tür kişiler varsa, onların ayıklanması için Basın Konseyi olarak bize düşenleri yapmaya hazırız. Ancak bunu yapabilmemiz için 'ahlaki değerler'e Sayın Başbakan'ın da en az bizim kadar sahip çıkması ve bu isimleri çıklaması gerekir. Aksi takdirde Sayın Başbakan'ın 'ahlaki değerlere sahip çıkma' konusundaki duyarlığından kuşku duymak zorunda kalırız.

Güngör Mengi-VATAN: Ahlaksızlık saklanamaz
VATAN Gazetesi Başyazarı Güngör Mengi, dünkü yazısında "Tayyip Erdoğan bu ahlaksızlık bitsin istiyor mu, istemiyor mu? Bitirmek elinde ama galiba bitirmek istemiyor" diyerek şöyle yazdı: "VATAN ve onun gibi kendinden emin medya kuruluşlarının artık Başbakan'ın bilinçli bir rehin politikası izlediği şüphe etme hakları doğmuştur. Ne demek günü geldiğinde? Ahlaksızlık saklanmaz. Saklayanı da kirletir çünkü. Siyasi güç sahipleri, ahlak dışı iş yapanları ya derhal rezil ederler veya'açıklarım ha'şantajı ile rehin alarak kullanmaya çalışırlar. Başbakan, sahip olmakla övündüğü erdemlerine bizi inandırmak istiyorsa rehin politikasından vazgeçmelidir."

Tufan Türenç-Hürriyet: Başbakan basını şaibe altına aldı
Hürriyet gazetesi yazarı Tufan Türenç de dünkü yazısında, "Başbakan açıklasın kim bu gazeteciler" diye sordu. Erdoğan'ın sözlerinin "ağır bir suçlama" olduğunu belirterek, şöyle dedi: "Kimmiş bu Başbakan'dan gazeteci gibi randevu alıp aracılık yapanlar? Başbakan bunları açıklamak zorundadır. Aksi takdirde randevu isteyen tüm gazetecileri şaibe altında bırakmış olur. Buna hakkı yok. Ben kendim için istemiyorum bunu. Çünkü Başbakan'dan hiç randevu istemedim. Ama birçok meslektaşımız bulundu. Başbakan'ın bu sözleri Basın Konseyi Başkanı olarak randevu isteyen Oktay Ekşi'ye bile uzanıyor."

Ergun Babahan-Sabah: İma etmemeli açıkça söylemeli
Sabah Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan da, dünkü köşesini bu konuya ayırdı ve şu görüşe yer verdi: "Gazeteciliği iş takipçiliği için kullanmak gerçekten bu mesleğe yapılacak en büyük kötülüktür. Ne yazık ki, Türk Basını'nın yakın tarihi bunun örnekleriyle doludur.. Başbakan'ın bu konuyu ima yoluyla değil, açık isimler vererek gündeme getirmesi daha doğru olurdu. Çünkü, mesleğimizin adının temize çıkması, halka güven vermesi, çürük elmaların ifşa edilmesiyle mümkün olacaktır."

Türkiye Gazeteciler Sendikası: Kamuoyu bu isimleri öğrenmeli
Yazılı bir açıklama yapan Türkiye Gazeteciler Sendikası da(TGS), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan "kendisinden ihale istediğini" belirttiği gazetecileri açıklamasını istedi: "Bu konu, Sayın Başbakan ile 'ihaleci gazetecileri' ilgilendiren kişisel bir nitelik taşımamaktadır. Gazetecilik, bir kamusal hizmettir. Bu nedenle ihaleci gazetecilerin açıklanması öncelikle kamusal yarar açısından zorunludur. Açıklamaması hali ise özellikle de Başbakan ile görüşme talebinde bulunan tüm meslektaşlarımızı zan altında bırakacaktır. Bunun kabul edilebilir tarafı yoktur. Sayın Başbakan'ı söz konusu gazetecilerin isimlerini bir an önce açıklamaya davet ediyoruz."

Haberin Devamı