Biz dağların erleri yuva yaptık göklere!
İkiyaka dağlarında, 3.400 metre rakımda sarp kayalıkların arasına üs kuran Türk askeri, hem teröristlerle hem de zorlu coğrafi şartlarla yılmadan mücadele ediyor...
TERÖRLE MÜCADELENİN ZİRVESİ
“Korku nedir bilmeyiz biz dağların erleri; yuva yaptık göklere baş döndüren yerlere” diye başlar komando andı. İşte İkiyaka dağları, komando andının dile gelip hayat bulduğu yer. 3.400 metre yükseklikte, 4 metrekare alan düzlüğün bile bulunmadığı, sarp kayalıkların, yüzlerce metrelik uçurumların olduğu, teröristten çok doğa şartlarının zorladığı, terörle mücadelenin zirvesi... üst bölgelerine kara yolu ile ulaşım yok. Bütün ulaşım helikopter ile sağlanıyor. 9 üs bölgesine sadece akşamları düzenlenen helikopter operasyonları ile yiyecek, içecek, mühimmat, personel, odun, kömür taşınıyor. Çünkü YPG’ye verilen güdümlü uçak füzelerinin PKK’da çıkmasından sonra helikopter operasyonları sadece hava karardığında başlıyor.
Matematik hesabı
Genelkurmay’dan aldığımız özel izinle başlayan 2 gecelik İkiyaka deneyimimizin ilk durağı Yüksekova’daki 3. Piyade Komutanlığı. Havanın kararmasıyla birlikte pist başı yapıyoruz. Her helikoptere ne kadar yük alınacağı ince matematik hesaplarından sonra belli oluyor. Her zamanki formülleri 2 gazeteci değiştiriyor çünkü gidilecek alanda oksijen oranı az olduğu için helikopterler her zamanki kapasitelerini, yani yaklaşık 1.5 tonu kullanamıyor. En fazla 500 kilo yük ile havalanabiliyorlar. Hal böyle olunca da öncelik listesi devreye giriyor. Birinci öncelik su, çünkü dağda su yok. Her askerin içeceği ve temizlik için tüketeceği su miktarı hesaplanıp yollanıyor. Yiyecekler ise konserve ve yaş olarak gönderiliyor. Asker, isterse pişirip sıcak yemek de yapabiliyor. Genelkurmay’dan izinle gelen iki gazeteci de bu listeye ekleniyor.
Gece yolculuğu
Yüksekova’dan helikopterin kalkmasından yaklaşık 10-15 dakika sonra İkiyaka’da bulunan 9 üs bölgesinden ‘Göllerbaşı’na iniyoruz. Helikopterin inmesi ve kalkması yaklaşık iki dakika bile sürmüyor. Helikopter teker basar basmaz kapılar açılıyor, dışarıda hazır bekleyen komandolar getirilen teçhizatın, suyun, yemeğin helikopterden nakliyesini sağlıyor. O kadar profesyonelleşmişler ki gecenin zifiri karanlığında herkesin ne yapacağı otomatiğe bağlanmış gibi.
Kendin pişir kendin ye
Dağa yiyecekler konserve ve yaş olarak gönderiliyor. Böylece askerler ister konserve tüketiyor, isterse kendi yemeğini pişiriyor.
Komandonun onayını aldı
İkiyaka’da dikkatimizi çeken başka bir konu ise yerli üretim olan MPT76’nın komandolara dağıtılmış olması. İlk yerli üretim MPT76 ile ilgili komandoların ilk izlemini olumlu. Özellikle orta ölçekli bir nişancının performansını artırabileceğini ve çok isabetli atışlar yapabileceğini söylüyorlar. Daha sonra da dayanıklılığı ile ilgili bir olay anlatıyorlar: “25 Mart’ta açılışı yaptığımız -40 dereceleri gördük. Sınırları zorlayan hava şartlarında kullandığınız ileri teknoloji ekipmanlar bile işe yarayamayabiliyor. Örneğin Alman malı HK piyade tüfeği ile Rus yapımı Bixi -40’ta sınıfta kaldı. Ancak yerli üretim MPT 76’da hiçbir sorun yaşanmadı ve dondurucu soğukta çatır çatır çalıştı.”
3.400 metreden ‘Alo’ diyorlar
Ersoy üsteğmen, görevli personel için en önemli konunun moral olduğunu söylüyor: “Buradaki doğa şartları çok zor. Komandolar büyük özveri ve vatan aşkıyla çalışıyor. Biz de morallerinin iyi olması için çaba harcıyoruz. Örneğin baz istasyonu kuruldu ve askerler aileleri ile iletişim kurabiliyorlar. Tabi bu kurallar çerçevesinde oluyor. Sonuçta güvenlik konusunda hassas olmak zorundayız.”
ASIR, grinin elli tonunu tarıyor
Üs bölgesinde son teknoloji de kullanılıyor. Bunlardan biri Aselsan tarafından üretilen termal kamera sistemi ASIR. Gecenin karanlığında kilometrelerce alan ASIR ile taranıyor. Ancak ‘Termal kamera ile kontrol var, işleri kolaymış’ diye düşünmeyin. Çünkü bu kamerayı kullanmak gerçekten de uzmanlık istiyor. Grinin tonlarından oluşan alanı sürekli kontrol etmeniz, ‘zoom in’ ve ‘zoom aut’ yaparak bütün ihtimalleri bile değerlendirmeniz gerekiyor.