'Tarık Ümit Yeşil tarafından infaz edildi!'
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 65’i tutuklu 273 sanıklı Ergenekon Davası’nın 221. duruşmasında emekli Astsubay Hüseyin Oğuz’un tanık olarak dinlenilmesine devam edildi. 1990’lı yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde jandarma astsubay olarak görev yaptığını ifade eden Oğuz, Türkiye’de karanlık yapıları aydınlığa çıkarmak için mücadele ettiğini savundu.
"VELİ KÜÇÜK, HİÇ KARŞILAŞMAK İSTEMEDİĞİM BİR ZAT"
Susurluk kazasıyla ilgili soruşturma kapsamında 18 Şubat 1997’de ifade verdiğini ifade eden Oğuz, verdiği ifadelerle eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve Albay Kazım Çillioğlu’nun mezarını açtırdığını belirtti. Hüseyin Oğuz sözlerine şöyle devam etti:
"Eşref Bitlis ve ekibi ile Uğur Mumcu’nun nasıl katledildiğinin çözümü için buradayım. 1990’lı yılların karanlık yıllar olduğunu daha önce de paylaşmıştım. Terörle mücadelede 16 yıl çalıştım. Bacağımı, gözümü, böbreğimi kaybetmiş biri olarak konuşuyorum burada. Ama şehit tabutuyla eroin taşımadım. İnfaz edilecekken mahkeme sayesinde kurtuldum. Namuslu, şerefle Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının karanlık güçler tarafından nasıl yok edildiğini biliyorum. O dönemde kurulmuş JİTEM’in bünyesindeki C4 patlayıcıları, siyanür zehirleri biliyorum. Buradaki zanlılarla ilgili hiç bir ithamda bulunmadım. Ama Veli Küçük, hiç karşılaşmak istemediğim bir zat. Acaba Yeşil’i tanıyor mu tanımıyor mu? Onu çok iyi biliyor. O PKK itirafçılarını nasıl sahte kimlikle bünyemize soktular, TSK’yı nasıl kirlettiler, bu konuda Veli Küçük’ü izaha çağırıyorum"
"TARIK ÜMİT’İ YEŞİL ÖLDÜRDÜ" İDDİASI
MİT ajanı Tarık Ümit’in 3 Mart 1995’te kaçırılıp öldürüldüğünü ve bu olayla ilgili kendisine dosya gönderen astsubay arkadaşının derin yapı tarafından daha sonra yok edildiğini iddia eden tanık Oğuz, "Tarık Ümit, o dönem ’Yeşil’ olarak bilinen JİTEM elemanı Mahmut Yıldırım’a teslim edildi. Muğla Marmaris’te tek kurşunla, Yeşil tarafından infaz edildi" dedi. Veli Küçük’ün Tarık Ümit’in kızı ve amcasının neden 24 saat gözaltında tutulduğuna cevap vermesi gerektiğini belirten Oğuz, "Lice yakıldığı zaman oradaki tugay komutanı kimdi? Bahtiyar Aydın niçin katledildi, çıksın açıklasın. Ben biliyorum onu. İnsanlara pislik yedirmedim. O karanlık yılları aydınlatmadan, burada hiç bir şeyi aydınlatamayız. Tarık Ümit olayı çözülürse, JİTEM ve MİT’in o dönemdeki ortak eylemleri ortaya çıkacaktır" ifadelerini kullandı.
"JİTEM, TAM BİR ÇETEDİR"
Uğur Mumcu’nun, söylendiği gibi İran gizli servisi tarafından katledilmediğini ve Mumcu’nun en son Kürt sorunuyla ilgili bir kitap yazdığı, sorunun şiddetle çözülemeyeceğini belirttiği için öldürüldüğünü öne süren tanık Hüseyin Oğuz, "JİTEM’e çete diyorum ve bence tam bir çetedir. Kurumlara leke vuran hainlerin sızdığı bir çetedir. Onlar faili meçhullere devam ediyorlardı" diye konuştu. Mahkeme Başkanı Hüseyin Özese’nin, "JİTEM hakkında ne biliyorsunuz?" diye sorması üzerine Oğuz, "Terörle mücadele amacıyla jandarmanın bir unsuru olarak kurulmuş. PKK itirafçılarıyla korucuları bünyelerine katarak çete oldular. Eroin ve silah kaçakçılığı yaptılar. Yüksekova çetesi de JİTEM’in bir koluydu" dedi. Başkan Özese’nin, "JİTEM’de ilk etapta kimler görev aldı?","JİTEM’in yöntemi nasıldı?" sorularına da Oğuz, JİTEM’in Veli Küçük, Arif Doğan, Aytekin Özer ve Cem Ersever gibi kilit isimlerle, aynı ideolojiye sahip askerler tarafından kurulduğunu belirtti. Oğuz, "JİTEM’in sadece istihbarat yetkisi vardı. Adli yetkisi ve gözaltı yetkisi olamazdı. Elde ettikleri istihbaratla, kafalarına göre sorgu odası yapıp, PKK’lı olsun olmasın kendilerine karşı olanları bertaraf edip, yok ediyorlardı. Oraya giren kurtulamıyordu. Girenin oradan çıkması mümkün değildi" diye konuştu.
"JİTEM SİYANÜR KULLANIYORDU"
JİTEM’in işadamı Vedat Aydın ve gazeteci Musa Anter gibi birçok ismi kaçırıp sorguladığını öne süren tanık Oğuz, gözaltına alınanların JİTEM’cilerin yasal yetkileri olmadığı için yasa dışı bir şekilde sorgulandıklarını da anlattı. JİTEM’in elinde, C4 patlayıcı, siyanür zehiri, boğma teli, uzun namlulu silahlar, el bombaları, susturucu suikast silahları, gece görüş dürbünleri ve suikast için özel mermi gibi malzemeler bulunduğunu savunan Oğuz, JİTEM’in C4 plastik patlayıcı ve zehir kullandığı için faili meçhul cinayetlerin bugüne kadar çözülemediğini de ifade etti. JİTEM’in amaçları doğrultusunda çalışması durumunda dağda bir tane bile PKK’lı kalmayacağını savunan tanık Hüseyin Oğuz, "Çünkü onların sınırsız istihbarat ödenekleri vardı. Parayı barda pavyonda yiyorlardı. Polis bile onlara soru soramıyordu. Bizim jandarma olarak öyle ödeneklerimiz yoktu. JİTEM, kendi binası veya arazide bir köprü altında sorgular ve infaz ederdi. Binası resmi kurumların dışındaydı. Yasa dışı eylemleri çok olduğu için resmi bina kullanmıyordu. Sıkıntı olmasın diye polis bölgesinden alınan vatandaş öldürülüp jandarma bölgesine atılıyordu. Böylece polis bulamazdı. JİTEM’dekiler sahte kimlik kullanırdı. Sürekli JİTEM kimlikleri taşıyorlardı. Sahte kimlikli oldukları için adli makamlar, onların kimlik tespitini yapmakta çok sıkıntı çekerdi" diye konuştu.
"TUNCAY ÖZKAN İLE VELİ KÜÇÜK’ÜN NE ALAKASI OLABİLİR"
Susurluk soruşturması döneminden, değerli bir gazeteci olarak tanıdığı Tuncay Özkan’ın, bugün Veli Küçük ile birlikte yargılanmasına anlam veremediğini de belirten Oğuz, "Tuncay Özkan ile Veli Küçük’ün ne alakası olabilir" dedi. Başkan Özese’nin, Arif Doğan’dan ele geçirildiği öne sürülen bir belgede JİTEM’de görev aldığı iddia edilen kişilerin isimlerinin olduğu bu isimlerden tanıdıklarını söylemesini istedi. Oğuz, okunan bu isimlerden Veli Küçük, Naim Kurt, Cem Ersever, Nurettin Ata, Abdulkerim Kırcı, Sinan Yaşar, Ahmet Kulaksızoğlu ve Şaban Bayram adlı kişilerin JİTEM’de çalıştıklarını bildiğini, diğer isimleri okunan kişileri ise tanımadığını dile getirdi. Duruşma tanık Hüseyin Oğuz’un ifadesinin alınmasıyla devam ediyor.