Gazete Vatan Logo
Magazin'Sahne aralarında halay çekiyorum'

'Sahne aralarında halay çekiyorum'

'Aramızda Kalsın'ın 'CivanCaner Cindoruk, Adana'dan İstanbul'a uzanan hikayesini anlattı...

'Sahne aralarında halay çekiyorum'

'Aramızda Kalsın'ın 'CivanCaner Cindoruk, Adana’dan İstanbul’a uzanan hayatını, dizi setlerinin görünmeyen yüzünü GQ Türkiye’ye anlattı

Mesleğine karar vermen nasıl oldu?
Aslında ben çocuk yaşlarda başladım tiyatroya. Amcam Adana Şehir Tiyatrosu’nda sanat yönetmeniydi. O yüzden 11-12 yaşlarım çocuk oyunları izleyerek geçti ve sahnenin o büyüsünden etkilendim tabii. O vesileyle şehir tiyatrolarında sahne gerisinde çıraklık yapmaya başladım. Boya yaptım, çivi çaktım, dekor hazırladım, çay getirdim... Yani mutfağa dair her şeyi o küçük yaşlarda öğrendim ve 17 yaşında ilk profesyonel oyunuma çıktım. 10 yıl boyunca neredeyse, 30 oyunda görev aldım. Bu arada Çukurova Üniversitesi’nde İşletme bölümünü kazandım.

Okumak için tiyatro yerine neden işletmeyi tercih ettin?
Biraz maddi sıkıntılardan... O yaşlarda Adana’da kalmam gerekiyordu. Aslında konservatuvara gitmeyi çok istiyordum ama zaten alaylı başladığım ve Adana’da kalmam gerektiği için konservatuvar sınavına giremedim. Derslerimde de çok başarılıydım. Bu yüzden benden hep tıp fakültesini kazanmamı beklediler mesela. Üniversiteye kimlik edinmek için girmiştim, girdiğim andan itibaren de tiyatro yapmayı kafama koymuştum. Üniversite benim tiyatro kariyerimi de çok geliştirdi. Orada amatör topluluklarla çalışıp işin teorisini de öğrenme fırsatı yakaladım. Deneysel tiyatro yapmaya başladık. Üniversite öğrencisi olduğumuz için daha sert, oynanamayan, devlet tiyarosunun, şehir tiyatrolarının cesaret edemediği oyunları denemeye başladık. Yedi-sekiz oyunun da rejisini yaptım. Alaylılık üzerine gelen bu üniversite deneyimi bende büyük bir tiyatro aşkı oluşturdu. Hep daha iyisini aramaya başladım. Başka bir iş yapamayacağımı da gördükten sonra benim gibi düşünen üç arkadaşımla altı yıl önce İstanbul’a geldik.

Kim o üç arkadaş? Tanıyor muyuz?
Necip Memili, ‘Hanımın Çiftliği’nde beraber oynuyorduk, Zaloğlu’nu oynardı orada, şimdi de ‘Dila Hanım’da Azer rolünde. Diğer ikisi de Gürsu Gür ve Ergun Doğmacı.

Ajanslara mı başvurdunuz önce?
Evet. Para kazanmamız gerekiyordu, önce seslendirme yapmaya başladık. O zaman dublaj sektörü daha yaygındı ve para kazanılabiliyordu. Dublajla kendimizi birkaç yıl idare ettirdik. Daha sonra ben bir işe başladım, sonra da Necip. Dördümüz ‘Yaprak Dökümü’nde oynadık. Hatta ‘Hanımın Çiftliği’nde de oynadık.

Sahne aralarında halay çekiyorum
Tesadüf mü peki? Yoksa dört arkadaş birbirinizi tutarak mı ilerlediniz?
Biraz tesadüf oldu. Diğer üç arkadaşım daha önce de oynuyordu ama benim beklediğim projeler vardı. Bir gün Necip’le bir yere giderken yolda ‘Yaprak Dökümü’nün yönetmen yardımcısı Çağrı Lostuvalı’yla karşılaştık. Onlar muhabbet ederken ben de tanıştım kendisiyle. O sırada Gökçe Bahadır’a bir partner aranıyormuş. Çağrı beni hemen yönetmenine söylemiş. Gökçe’yle ‘Yaprak Dökümü’nde nişanlıyı oynadık.

Ve seneler sonra, yine yeniden o zaman...
Evet, dört yıl sonra yeniden.

Dizi setinde yaşadığın ilk günü hatırlıyor musun? Değişik gelen ne oldu?
Çok şey. Kamerayı hiç bilmiyordum, açı bilmiyordum, bakış bilmiyordum. Kamerada daha içsel bir yerden oynamam gerektiğini öğrendim. Sonrasında da tekniği çözmeye başladım.

Şartlar oyunu etkiliyor mu?
Set çok zorlu bir yer. Altı günde bir sinema filmi uzunluğunda iş çekiyorsunuz. Günde 20 saat çektiğiniz oluyor ve çok hızlı olmanız gerekiyor. O yüzden sahneye girerken enerjimizi de hep dozunda tutmamız gerekiyor.

Bunun için özel bir taktiğin var mı?
Saçmalıyoruz. Kalkıp halay çekiyorum, oynuyorum. Böyle delilikler yapıyoruz sette.

KENDİMİ PİŞİRME GAYRETİNDEYİM

Şiir yazdığını biliyorum. Bir gün kitap haline getirmeyi düşünüyor musun?
Düşünüyorum. Ama önce dergilere göndermek istiyorum. Çünkü babamdan öğrendiğim bir şey var, edebiyatla uğraşan bir insan önce dergilerde pişiyor. Önce kendimi pişirme gayretindeyim.

SAMiMiYET SEYiRCiYE YANSIYOR’

‘Aramızda Kalsın’ hakikaten çok sıcak bir dizi. O sıcaklığı verebilmenin sırrı ne sence?
Çok profesyonel ve deneyimli bir kadrodan oluşuyoruz. Bence başarının ilk sırrı bu. Senaristimiz de hikayeyi çok basit bir yerden anlatıyor ve o samimiyet, sıcaklık duygusu seyirciyi etkiliyor.

Haberin Devamı